Tart traducir turco
13,241 traducción paralela
Но я разговаривала с ним этим утром, и он сказал, что позавчера вы ругались всю вторую половину дня если Марк не провоцирует ссору, он спит
- Hayır. Ama bu sabah Mark'la konuştum ve önceki gün bütün öğleden sonra ikinizin tartıştığını söyledi. - Mark tartışma çıkarmıyorsa uyuyordur.
Он с Тамикой спорил о чём?
O ve Tamika ise tartışıyordu. - Ne hakkında?
Именно заканчиваются все наши споры
Her tartışmamızın sonu böyle oluyor.
Она начала со мной спорить и... и.. и она сказала, что она или Эмиль могут сдать меня в любое время
Benimle telefonda bunun için tartışmaya başladığında ve ve... ve onun ya da Emile'in beni her an ele verebileceğini söylediğinde, ben...
- Вступишься за него, пострадаем мы.
Onun için tartışman bize zarar verir.
Мы должны оставить его здесь. Он едет с нами.
Bizimle geliyor, sonra tartışırız.
Но всё же вступай в нашу семью в Qualia.
Ve çek verme konusunda tartışacak biri çıksan çok şaşırırım o yüzden fiyatı sen belirle. Ama,
С радостью, просто, надо обсудить...
- Seve seve ama tartışmamız gereken...
Ты видела обсуждение на этом сайте?
Web sitesindeki tartışmasını gördün mü?
Не дебатов, не выступлений, никаких клубов. В том числе аудиовизуального клуба.
Tartışma yok, konuşma yok, herhangi bir kulüp yok, görsel-işitsel kulübü de dahil.
Вы с Биллом были первопроходцами в этой сфере, начали интеллигентную дискуссию о сексе...
Sen ve Bill gerçekten bu konuda aydınlatmaya neden oldunuz seks hakkında zekice tartışmalar başlattınız.
Которую мы с вами можем продолжить.
Birlikte devam edebileceğimiz bir tartışma.
* Ну, он мало что может, пока сидит в клетке.
- Neden benimle tartışıyorsun ki?
Нашим ответом угрозе стала неразумная затянутость, невежество в политических дебатах, путаница в средствах массовой информации, разглагольствования и показуха.
Tehdide verdiğimiz tepki, siyasi tartışmalar medyanın dikkat dağıtması ve uzman görüşleri yüzünden sekteye uğradı.
Хотел бы обсудить уровень технологий во время твоей учебы в университете?
Sen üniversiteyken kullanılan teknolojiyi tartışmak ister misin?
Теперь ты просто подначиваешь меня, но я до такого не опущусь, даже не стану отстаивать свои боевые навыки, которые, должна заметить,
Tamam, şimdi canımı sıkıyorsun işte dövüşme yeteneklerimi savunmak için bile olsa seninle tartışmayacağım ki şunu belirteyim : - Gerçeği belirtiyorum.
Мы поссорились.
Tartıştık.
Я не хочу спорить.
Tartışmayacağım.
Когда мы начали обсуждать слияние, мне оставалось жить полгода.
Birleşme konusunu ilk tartıştığımız zaman önümde sadece altı ay vardı.
Власти полагают, что это разборки банд, конкурирующих на местном рынке героина.
Tartışmanın rakip çeteler arasında yerli eroin piyasası üzerine patlak verdiği düşünülüyor.
Секретарь Клинтон не гнушается борьбы.
Tartışmalar Sekreter Clinton'ı yıldırmıyor.
Он вел себя странно со мной сегодня утром, но это не-
Bu sabah biraz tartıştık onunla ama- - sorun yok.
- Говорят, Томми поругался с корейцами из-за товара.
Sokaklarda, senin Tommy'nin Korelilerle bir mal için tartıştığını söylüyorlar.
Это, признаться, спорный вопрос, но санитарный кордон показал себя очень эффективно в Сьерра-Леоне при удержании эболы под контролем.
Bu kuşkusuz tartışılabilir bir hareket ama güvenlik kordunu Sierra'da, Ebolay'yı kontrol etmek için gayet etkili bir yöntem olmuştu.
Без вопросов, без споров. Просто прыгнул.
Soru sorma, tartışma, sadece zıpla.
Ошеломляющие заявления о докторе Ломмерс были опубликованы скандальным блоггером, Лео Грином.
Dr. Lommers hakkındaki çarpıcı iddialar tartışmalı blogger Leo Greene tarafından gönderildi.
Закончилось тем, что я поссорилась и с Гарри, и с Кейт.
Bir şekilde Harry ve Kate'le tartışmamla bitti.
На самом деле, я с ней крупно повздорил.
Aslında daha yeni çok fena tartıştık.
Но не обсуждение этого варианта с вашим клиентом опасно близко соседствует с неэффективной юридической консультацией.
Ama müvekkilinizle bu seçeneği tartışmadığınız gerçeği tehlikeli bir derecede etkisiz yardımcı hukuk danışmanı konumuna yakınlaştırıyor.
Он ни за что не расскажет, что вы обсуждаете.
Tartıştığınız şeyleri bana anlatmıyor.
Обсудим это завтра.
- Neyse. Yarın tartışırız.
Другие дискуссии по этому голосованию состоятся после выдвижения вице-президента.
Bu konudaki diğer tüm tartışmalar başkan yardımcılığı adaylığından sonra konuşulacaktır.
Вы бы пошли против него, если бы это повредило его выдвижению?
Eğer onun da adaylığı tartışılmaya açılsa ona karşı yarışır mısınız?
Давайте посидим и обсудим это за прекрасным обедом.
Peki. Bunu güzel bir öğle yemeği yerken oturup tartışalım.
Даяна сказала, что вы с ней поговорили.
Diana bugün tartıştığınızı söyledi.
Немного погорячились.
Tartışma biraz hararetlendi.
Не ругайся с моим отцом.
Babamla tartışma.
Вопрос закрыт. Нечего обсуждать.
Aslında olan bir şey bu, tartışmaya gerek yok.
Губернатор, можно спорить о политике сколько угодно, но одна вещь неоспорима.
Politikalar hakkında istediğiniz kadar tartışabiliriz Vali Bey ama tartışılamayacak bir şey var.
Я не обсуждаю частные беседы в спецкомитете по разведке.
İstihbarat Komitesinde yaptığımız özel konuşmaları tartışmam.
Я должен поговорить с моими людьми.
- Ekibimle tartışmam lazım.
Это спорно.
Orası tartışmaya açık.
Большие дебаты в бюджетном комитете, но дальше это не пойдет.
Uygulama Komisyonunda büyük tartışma oldu ama Senato'dan geçmez.
Вы не обсуждали план по сделке с Россией - Мы могли обсуждать его, но я не давал никаких приказов. - ни с кем из комитета?
Yani Rusya planını komiteden kimseyle tartışmadınız öyle mi?
Я знаю, у нас не было времени обсудить это.
Olanları tartışma fırsatı bulamadığımızın farkındayım.
Все боятся шумихи, связанной с нашим братом Дэнни.
Herkes kardeşimiz Danny etrafında dönen tartışmalardan çekiniyor.
Признаюсь, я здесь, чтобы обсудить довольно неприятную тему - недавно произошедшие убийства.
Önceki gün olan rahatsızlık verici cinayet konusunu tartışmak için geldiğimi itiraf ediyorum.
Последний раз, когда мы были здесь, мы решили развестись с нашими супругами, и ты почти это сделала.
En son burada evliliklerimizi sonlandırmayı tartışıyorduk. sen neredeyse başarmıştın.
Он попытался разрушить организацию, в которую добровольно вступил за два года до этого, хорошо зная, какие споры окружают эту организацию.
2 yıl önce gönüllü girdiği kuruluşu parçalamaya çalıştı. Kuruluşun bu tartışmalarla çevrili olduğunu biliyordu.
Бесспорно.
Tartışmaya gerek yok.
Спорно.
Tartışmacı tavır.