That traducir turco
3,993 traducción paralela
Is that true?
Doğru mu bu?
I built that business.
O iş yerini ben kurdum.
You have any idea how much that gym makes a month, Terry?
Salonun ayda ne kadar para kazandığını biliyor musun Terry?
- If that's what we're doing, here it is.
- Döküyorsak dökeyim yani.
Bought you that fucking gym.
- Siktiğim salonu sana ben aldım!
You like that?
Hoşuna gitti mi?
That was my car.
Bu benim arabamdı.
Even if it's true... the things you said to him, you don't talk to this man like that.
Söylediklerin doğru olsa bile onunla böyle konuşmazsın.
And I know what I saw that night.
O gece göreceğimi de gördüm.
That would probably be because I have nothing to confess.
Büyük ihtimalle itiraf edecek bir şeyim olmadığı içindir.
So, it's not true that you got a little surly with a certain monsignor this morning?
Öyleyse bu sabah bir monsenyör ile ufak bir tatsızlık yaşadığın doğru değil.
Well, maybe, but remember how I told Donnie that I would pull a few strings to get your original marriage annulled so the divorce wouldn't count and you could get hitched at St. Mary's, right?
Evet ama Donnie'ye ilk evliliğinizin iptalini geri alabilmeniz için devreye birini sokacağımı böylece boşanmanın geçersiz olup St. Marys'de evlenebileceğinizi söylediğimi hatırlıyorsun, değil mi?
Are you the doctor that diagnosed my tumor? Yes.
- Tümörümü teşhis eden doktor siz misiniz?
That's why my lawyer is here.
Bu yüzden avukatım burada.
You said that you were possessed by Satan and that you killed Silvie and buried her body.
Şeytan tarafından ele geçirildiğinizi ve Silvie'yi öldürüp bedenini yaktığınızı söylediniz.
They told me that Silvie was... evil, the cause of all of my suffering.
Silvie'nin günahkâr ve tüm acılarımın onun yüzünden olduğunu söylüyorlardı.
That night, they told me... to get in my car and go find her.
O gece arabama atlayıp onu bulmamı istediler.
And the voices told me that she was a monster... and that I had to destroy her, so I hit the gas pedal and I ran her down.
Ses bana onun bir canavar olduğunu ve onu yok etmem gerektiğini söyledi. Ben de gaza yüklendim ve onu çiğneyip geçtim.
I did not see that coming.
Bunun olacağını kestiremedim.
I wanted to say that I am sorry if there was any misunderstanding yesterday.
Dün bir yanlış anlaşılma olduysa özür dilemek istedim.
Y-you know that story that Elena just told us?
Elena'nın az önce anlattığı hikayeyi hatırlıyor musun?
So you're saying that she was sane one day and then institutionalized a week later with full-blown psychosis.
Yani bir gün aklı başındayken bir hafta sonra tamamen aklını yitirip tımarhanelik mi olduğunu söylüyorsun?
Elena's examined, found completely sane now that her tumor is gone.
Elena muayene edildi ve tümör gittiği için akıl sağlığı tamamen yerinde bulundu.
You got to stop that plea.
- Bu talebi engellemelisin.
But, Daniel, you're the one that diagnosed her and told everyone how crazy that tumor made her.
Ama Daniel, teşhisi koyan sensin ve herkese tümörün onu nasıl çıldırttığını anlattın.
So if I'm going to trial, I need evidence that proves that Elena wasn't sick the day Silvie was murdered.
Eğer duruşmaya çıkarsam elimde Silvie'nin öldüğü gün Elena'nın hasta olmadığını ispat edecek kanıta ihtiyacım olur.
What can you tell us about how she was acting on the night that Silvie disappeared?
Silvie'nin kaybolduğu gece nasıl davrandığını anlatabilir misin?
What makes you think that?
- Bunu nereden çıkardın?
Silvie said that, um, she couldn't keep it a secret, that she had to tell me, and Richard said no...
Silvie "Bunu bir sır olarak saklayamayamam Elena'ya söylemem gerek." ve Richard ise " Hayır.
That if I found out, it would destroy our marriage.
Eğer Elena öğrenirse evliliğimiz biter. " dedi.
That's why she was all paranoid about Richard and Silvie.
Bu yüzden Richard ve Silvie hakkında paranoyakça davranıyordu.
So you don't think that they were having an affair?
Bir ilişki yaşadıklarını düşünmüyor musun?
And I told Elena that, but she wouldn't believe me.
Bunu Elena'ya da söyledim ama bana inanmadı.
About what time was that?
- Saat kaçta gitti?
Could the tumor have caused that?
Buna tümör neden olabilir mi?
And if she really believed that Silvie was having an affair with Richard, well, that's motive to kill her, right?
Eğer Silvie ile Richard'ın bir ilişkileri olduğuna gerçekten inandıysa bu, onu öldürmek için gerekçe olur değil mi?
So, if she left the hotel at 9 : 00, that's enough time to go down to Albany Park to run her down.
Otelden 21.00'de ayrıldıysa onu ezip Albany Park'a atacak kadar yeterli süresi var demektir.
Maybe it was premeditated murder by someone that knew exactly what she was doing.
Belki ne yaptığını tam olarak bilen biri tarafından planlanmış cinayetti.
I'm gonna have someone pull the surveillance video from the hotel that night.
O geceki otel güvenlik kayıtlarını alabilmek için birilerini bulacağım.
S-Silvie never shared that sort of thing with me.
Silvie bu tarz şeyleri benimle asla paylaşmazdı.
I wish I had that kind of relationship with her, but I was always too busy trying to put food on the table.
Öyle bir ilişkimiz olmasını isterdim ama geçimimizi sağlamak adına daima çok yoğun oluyordum.
But I did pick up some hop-li and those little chocolate things that you like from Let Them Eat Cupcakes.
Ama deniz ürünlerinden bir şeyler ile Let Them Eat Cupcakes'ten şu küçük çikolatalı şeylerden aldım.
And now if I don't admit that I was wrong, our wedding isn't happening.
Ve şimdi hatalı olduğumu kabul etmezsem düğünümüz olmayacak.
I know for a fact that I was not wrong, so how can I look him in the eyes and say that I was?
Hatalı olmadığım gerçeğini bilirken nasıl olur da gözlerinin içine bakıp hatalıydım diyebilirim?
Look, Don, you know that I understand that a church wedding is important to you.
Bak Don, kilise düğününün senin için önemli olduğunu biliyorum.
You know that confession is about unburdening your secrets.
Sana yük olan sırlarını itiraf edebileceğini biliyorsun.
Don't you want that?
Böyle olsun istemez misin?
A-and I sure as hell wasn't having an affair with that girl.
Ve bu kızla bir ilişkim olmadığına da adım gibi eminim.
Elena thought that you were.
Elena olduğunu düşünüyordu.
We don't think she was sick at all at that point.
- O sırada hasta olduğunu düşünmüyoruz.
Right, now, you told us that, when you got out of prison,
Evet.