We traducir turco
2,717 traducción paralela
I know, but we don't want to go that far!
Biliyorum, ama o kadar uzaklaşmak istemeyiz!
We just kind of stumbled upon those mushrooms, и они были такие же как на картинке that, uh, that was in the Revealer.
O mantarları tesadüfen bulmuştuk, ve onlar, Ödüllendirici'nin içinde ki fotoğraftaki mantarlarla aynıydı.
( Natalie ) So we needed to make sure that we cooked them long enough, because I know I don't want anybody getting sick.
Onları yeterince uzun pişirdiğimizden emin olmalıydık, çünkü kimsenin hastalanmasını istemediğimi biliyorum.
( Esther ) We're gonna have gourmet mushrooms.
Gurme mantarlar yiyeceğiz.
Maybe we should use our own sweat as salt,
Belki tuz olarak kendi terimizi kullanmalıyız,
- ( Natalie ) We lost Tommy.
- Tommy'i kaybettik.
- We don't know what happened to him?
- Ona ne olduğunu bilmiyor muyuz?
- We don't know yet.
- Henüz bilmiyoruz.
How can- - how can we continue?
Nasıl - Nasıl devam edebiriz? - Sonra söyleyeceğiz, yalnızca içeri gidin.
- Well, we'll just wait and see.
- N'apalım bekleyip göreceğiz.
We still don't know what really happened.
Gerçekte ne olduğunu hala bilmiyoruz.
We saw him--I- - - Wait- -
Biz onu gördük-Ben -
Maybe you should wait until we find out - what happened to that- - that cameraman. - Who do we have, guys?
Belkide o kameramana ne olduğunu anlayana kadar beklemelisiniz.
- ( Natalie ) We saw him- -
- Yni kimler geliyor şimdi? - Biz onu gördük -
- ( Jonathon ) Now... we've been discussing whether or not to go on with this.
- Şimdi... buna devam edip etmemekle ilgili tartışıyorduk.
but we've decided that that choice should be yours.
Ancak karar verdik ki bu seçim sizin olmalı.
If you decide to opt out, we will be giving each of you 5,000 dollars...
Eğer çekilmeye karar verirseniz, hepinize 5,000 dolar vereceğiz.
We're still waiting to find out.
Henüz öğrenmek için beklemedeyiz.
How were they not prepared to make sure that we're safe?
Nasıl olur da bizim güvenliğimizi garantilemek için hazırlıklı olmazlar?
Now that we got the cardio out of the way, давай поговорим.
Şimdi yolun dışında bir koşu yapabiliriz yada biraz sohbet ederiz.
Конгрессмен Рэнди Форбс из Вирджинии предложил признать фразу "In God We Trust" национальным девизом. Этот девиз уже признан в 1956-м, 2002-м, 2006-м и теперь в 2011-м году.
Virginia Milletvekili Randy Forbes banknotlarda yazan "In God We Trust" ın ulusal motto kabul edilmesi tasarısına destek verdi ; kaldı ki bu motto, 1956, 2002, 2006'da kabul edilmekle birlikte 2011 yılında yeniden resmi mottomuz haline getirildi.
I love that we live in a city where the police are more interested in catching you than the drug-stealing mobsters.
İlaç çalan haydutları yakalamak yerine seni yakalamakla ilgilenen polislerin olduğu bir şehirde yaşadığımız için seviniyorum.
You know, we're getting dangerously close to hug territory, so I'm going to fall back. You need a ride?
Tehlikeli bir şekilde sarılma bölgesine doğru gidiyoruz o yüzden ben çekiliyorum.
♪ We built the Wall ♪ We built the pyramids ♪
Bir duvar ördük Piramitleri diktik
We're going to the collective in Kirseberg.
Kirseberg'teki şu siteye gidiyoruz.
We didn't get to find the others.
Diğerlerini bulmamız için bıraktılar.
No, but you mean we're all leaving traces.
Evet ama hepimizin iz bıraktığını ima ettin.
- We're not going to let it be known about the golden toad.
İnsanların altın kara kurbağasından haberdar olmalarına izin veremeyiz.
We don't want to create a panic now that people think it's over.
Neden ki? Hazır her şeyin bittiğini düşünürlerken insanların paniklemesini istemiyoruz.
- Sorry, but we need to go.
- Memnun oldum. - Üzgünüm ama gitmemiz gerekiyor.
- We've found an implant.
Size ait olduğunu öğrendiğimiz bir implant bulduk.
- We've got a serial number.
- Elimizde seri numarası var.
- We haven't got a register.
- Bizim bir kayıt sistemimiz yok.
We don't have a search function for the serial numbers.
Seri numaralarını bilgisayarda arama özelliğimiz yok ne yazık ki.
We celebrated our 20th anniversary this spring, and there were four surgeons here during that period.
Bu bahar 20. yılımızı kutladık ve o zamandan bu yana dört cerrahımız oldu.
- Do we have him under surveillance?
- Onu gözetim altında tutabilir miyiz?
I'll call you when we've got something.
Bir şey bulduğumda seni ararım.
Why didn't we have him under surveillance?
Neden onu gözetim altında tutmadık?
- Can we see her room?
- Odasını görebilir miyiz?
We're celebrating.
Kutlama yapıyoruz.
We met eight months ago.
Bundan tam sekiz ay önce tanıştık.
- We didn't even celebrate the 7th month.
- Yedinci ayımızı kutlamamıştık ama.
- But we didn't live together then.
- O zaman birlikte yaşamıyorduk.
- Should we celebrate every month?
- Her ay kutlamamız mı gerekiyor?
Can't we do something together?
Birlikte bir şeyler yapamaz mıyız?
Maybe we can see a movie later?
Belki daha sonra film izleriz?
One of them had bruises on the foot, we'll check it out.
Birinin ayağında çürükler vardı, ona bakıyoruz.
- What do we do with the barrel?
- Varil konusunda ne yapacağız?
We need your phone.
Telefonunu vermen gerek.
Maybe we can trace the message about the money.
Belki ödeme ile ilgili mesajın izini sürebiliriz.
- We were looking.
- Arıyorduk.