Alıyoruz traducir inglés
6,670 traducción paralela
Haftada 13 şilin alıyoruz, efendim.
We get thirteen shillings a week, sir.
- Belki bunu biraz fazla ciddiye alıyoruz?
Perhaps we're taking this a little bit too seriously?
Sadece mavi olanları alıyoruz?
You're only getting the blue ones?
Biz sadece alıyoruz. - biraz fazla güneş.
We're just getting a little too much sun.
Çaresizlikten işi alıyoruz, başka seçeneğimiz yok, tamam mı.
Because we want that business so badly, and we don't have other options, okay.
Günümüzde, her yıl 80 milyardan fazla yeni giysi satın alıyoruz.
Today we purchase over 80 billion pieces of new clothing each year.
Çok güzel hazırlanmıştır ve içeriğinde, " Evet, satın almış olduğunuz ürünün üretim koşulları hakkında sorumluluk alıyoruz.
And it's beautiful, and it says, " Oh, yes, we take responsibility for the conditions under which our product is made, you know, the product that you buy.
Gereken tedbirleri alıyoruz.
We're taking care where necessary.
Ama, biz standart olanlarını alıyoruz çünkü 19 dolarımız var.
But, we're taking standard ones that we got for 19 bucks.
Yiyecek bir şeyler alıyoruz.
Buying food.
Bu alıcılar bir yol verir hem de kalitesini değerlendirmek için, saflık ve potens ve Uyuşturucu onlar alıyoruz.
It gives buyers a way to assess both the quality, the purity and the potency of the drugs they're getting.
Bunları alıyoruz.
We'll take them.
Alıyoruz.
Take them.
Su alıyoruz!
We're flooding!
Kötüler, bugün intikam alıyoruz.
Villains, our revenge begins today.
Ted'in ofisine giriyoruz, Mandy'yi alıyoruz ve buradan çıkıyoruz.
We get into Ted's office, we grab Mandy, we get out of here.
Ancak bunu ciddiye alıyoruz.
But we're taking it seriously.
Çılgın bir koreografici alıyoruz modern bale yapmak için.
We get some crazy choreographer to do "modern" ballet.
Lassen, koşup Justesen'i alıyoruz!
Lassen, we'll run out and get Justesen!
Kameralarımız yavaş yavaş kapsülle görsel teması kaybediyor fakat güncellemeleri sürekli olarak görev kontrol merkezinden alıyoruz.
Our cameras have lost visual contact with the capsule, but we are getting constant updates from inside mission control.
NASA'dan gecikme yaşanacağına dair raporlar alıyoruz.
We are getting reports from N.A.S.A. That there is a delay.
Marketten alıyoruz.
It's from Costco.
Neden nefes alıyoruz?
Why do we breathe in and out?
Burada otururken bu adamlarla aynı riskleri alıyoruz.
The funny thing is, we sit here and take the exact same risks as these guys.
Pekâlâ bir kilo alıyoruz.
Well... - we'll take a kilo. - A whole kilo.
Şayet aynı momentuma sahiplerse, neden kötü sonuçlar alıyoruz?
Now if they both have the same momentum, why do we have such dramatically different results?
Burada garip verileri alıyoruz.
We're getting strange data here.
- Bunu alıyoruz.
- We'll take this one.
Fazla akım süresi uyarısı alıyoruz.
We have an extra TDCS duration.
Ya Taliban'ı sokaklardan uzak tutmak için silah alıyoruz ya da muhbirlere ödeme yapmaları için içi para dolu çantalı askerler gönderiyoruz.
Your tax dollars at work. Whether we're buying guns off the streets to keep them from the Taliban or sending out soldiers with briefcases full of money to pay off informants.
Sizin hakkınızda söylediğimiz tüm kötü şeyleri geri alıyoruz.
We are gonna take back all the shit we said about you guys.
Hayır, hepimiz eşit ücret alıyoruz, unuttun mu?
No, we all have equalized pay, remember?
Alıyoruz.
Uh, we're gonna take it.
Burayı alıyoruz.
We're take... We're taking it.
Pekâlâ şimdi hayır yemeğinde olan "Fırtına" Norman'ı hatta alıyoruz!
What, we're... Okay, well we're gonna check in with good ol'Stormin'Norman down at the charity food drive.
Erkekler ise 19 şilin alıyor. Üçte bir daha fazla mesai yapıyoruz.
For a man it s nineteen and we work a third more the hours.
- Artık öyle yani. İçeri gidip ceketimi alırım gelirim ve... - Evet, çıkıyoruz.
- Yeah, it's a date.
Ayrıca, muhtemelen şuan kayda alınıyoruz.
Plus, we're probably being recorded.
Şu anda, yediğimiz insanlar azalıyor ve insanların yediği yiyeceklere alışıyoruz.
I am trying not to feed on humans anymore.
Şimdi gidiyoruz ve biraz yemek alıyoruz, sonra bir yer bulup bunu orada konuşuyoruz. Tamam mı?
Good?
Amanda'yı alıyorum ve buradan canlı bir şekilde çıkıyoruz.
I'm taking Amanda and we're walking out of here un-undead.
İşsizlik konusunda alışılmadık bir çözüm sunmaya çalışıyoruz.
This is a fundamentally different look at how to solve the problem of unemployment.
İşte başlıyoruz. Reese'in en son tuş takımında kullandığı eşsiz kodu alıp yeniden yönlendirip sanki kodu girmiş gibi açacağız ve tuşla giriş yapacağız.
It's pulling the unique code from the last time Reese used the keypad, re-routing it back to the lock as if he were here, punching it in right now.
Pekala, soruları teker teker alıyoruz.
Okay, we're gonna take one at a time.
- Zaman farkına alışıyoruz hala.
We're still adjusting to the time difference.
Bundan daha azı için göze alınamayacak kadar tehlikeye atılıyoruz.
The stakes are too great for anything else.
Neden buraya getirdiğimiz parayı alıp, yolumuza bakmıyoruz?
Why don't we just pay you what we brought and call it good?
Şurada ki ofice yerleştirelim hadi eşyalarınızı alın, Johnny, tamam, kızlar çantaları kapabilir, sen beni izle, tamam, tam bu tarafa, takip et, tatlım, işte varıyoruz.
Let's get you all squared away in the office there, Johnny, okay, the gals can grab the bags, you follow me, all right, right this way, watch it, honey, here we come.
Coğrafyayı birlikte alıyoruz.
I'm in your geography class.
Şimdi de başka insanların gizeminden mi keyif alıyoruz?
Jonathan Franzen.
bu şapkayı alıyorum, şimdi elden ele dolaştırıyoruz ve aynı kilisedeki gibi para atıyoruz.
I'm gonna take this hat, and we're gonna pass it around and we're gonna do a collection, like church.