Alışkanlık traducir inglés
2,135 traducción paralela
Meslekî bir alışkanlık işte.
It's an occupational injury.
Kötü alışkanlık yok, tamam mı?
No bad influences, right?
- Alışkanlık yapabilir.
- Oh, I could get used to this.
Mesleki alışkanlık.
Professional habit.
- Berbat bir alışkanlık.
Filthy habit. Disgusting.
Pardon ya, alışkanlık işte.
Sorry. Force of habit!
Eski bir alışkanlık sanırım.
Force of habit?
Şimdi de yeni bir hödük bulmuş, bu da yürümezse eminim başka bir Bay Yanlış gelecektir çünkü bunu alışkanlık haline getirmiş.
And now she's got a new slimeball, and if that doesn't work out, I'm sure another Mr. Wrong will come along,'cause that seems to be her thing.
Gerçek şu ki, Gemma bunu alışkanlık haline getirmişti.
In actual fact, Gemma had a habit of doing this.
Eski alışkanlık.
Old habit.
Alışkanlık.
Force of habit.
O bir alışkanlık canavarı.
he's a creature of habit.
Çarşamba geceleri çamaşır yıkamayı alışkanlık haline getirmeye ne dersin?
What about making that Wednesday night laundry gig a regular thing?
- Masraflı bir alışkanlık.
- Costly habit.
- Beni kurtarmak senin için alışkanlık haline geldi.
- You know, appear to rescue is becoming a habit.
Ona en ihtiyacım olduğu anda kaybolmayı alışkanlık haline getirdi. Onu ben imzalarım, olur mu?
He has this habit of disappearing right when I need him the most.
Bu küçüklüğümden beri geri kötü bir alışkanlık.
I keep looking. It's a bad childhood habit.
Aladin'i yeniden kurtarmak onda alışkanlık haline geldi.
Saving Aladin time and again has become his habit, darling.
Evet, Crawford da kokainin pahalı bir alışkanlık olduğunu sanmıştır.
Yeah, Crawford thought cocaine was an expensive habit.
Alışkanlıklarımı, eski kızarkadaşlarımı, .. hiçbir erkek bunu anlatmaz, ama ben sana tüm kızarkadaşlarımın isimlerini saydım.
My habits, my old girl friends, no man with sense will tell this to his future wife but I told you.
Vatan hainliğini alışkanlık haline getirdin.
Your attitude amounts to treason.
- Zor alışkanlık.
- Force of habit.
- Kötü bir alışkanlık gibi.
- Like a bad habit.
Bunu alışkanlık haline getirme, Marshall.
Don't make that a habit, Marshall.
Alışkanlık.
Habit.
Ben ona bişi vermek istemiyorum, yoksa alışkanlık yapıp sürekli gelecek.
I won't give him a thing, otherwise he'll keep coming back.
Doktor kötü bir alışkanlık edindi.
The doctor developed a very bad habit.
30 bin fit yükseklikte kanun dışı olan bir alışkanlık.
One that becomes illegal at 30,000 feet.
Eski alışkanlık, biliyorum, ama ben son buldum.
Old habits, I know, but I just wrapped.
Bunu alışkanlık haline getirebilirim.
I could get used to this.
Alışkanlık haline geliyor.
It becomes second nature.
Alışkanlık haline getirme.
Just don't make a habit of it.
Eski bir arkadaş dememin sebebi aslında... alışkanlık.
Well, when I said she was an old friend, It was... Habit.
Başlarda, televizyon bizim için alışkanlık olduğundan özledik.
At first, because it was our habit to watch TV, we missed it.
Susan'a hamile kaldığı zamandan beri alışkanlık oldu bizim için. İkinci bayiliğimizdi.
It's a tradition we've had since, well, since, I guess she was pregnant with Susan, our, our second dealership.
Alışkanlık haline getirmiştik.
We had a habit, a routine.
- Kötü alışkanlık aşılıyorsun.
You'll give them bad habits.
Kötü bir alışkanlık.
It was a nasty habit.
Sid. Böyle yardım etmeye devam edersen alışkanlık olacak.
Sid.. if you keep helping me like this, I'll get used to it.
Sigarayı bıraktıktan sonra kazandığım ufak bir alışkanlık.
Little habit I picked up when I quit smoking.
Üzgünüm, kötü alışkanlık. Düşünmemi sağlıyor.
Sorry, bad habit, I think.
New York Halk Kütüphanesinin kazandırdığı bir alışkanlık.
? From my years stranded in the new york public library.
Vazgeçmesi zor bir alışkanlık olmasına rağmen denerim.
It's tricky habit to break, though.
Ama olmuyor, kötü alışmışız, mayamıza işlemiş bu alışkanlık.
It is our trick, nature her custom holds, let shame say what it will. Adieu, my lord. I have a speech of fire, that fain would blaze, but that this folly douses it.
İnsanların işlerine el koymayı alışkanlık haline getiriyor.
He makes it a habit of taking over people's businesses.
Aynı zamanda kurbanlarının üzerinde izini bırakmayı da alışkanlık haline getitiyor.
He also makes it a habit of leaving his mark on his victims.
Bunu rahatsız edici bir alışkanlık haline getirmeye başladın sen.
This is becoming a habit of yours. A really annoying one.
- Alışkanlık işte.
Habit.
Kötü bi alışkanlık bırakmalıyım
It's all right. It's a nasty habit. I should quit.
Jeet yok, Jeet yok, bırak bu alışkanlığı artık.
No Jeet. No Jeet, get into the habit of calling me Jai..
Bak, kızların yemek alışkanlığının bozulmasına böyle tavırlar neden oluyor.
See, that's the attitude that causes girls to have eating disorders.