Alışılmadık traducir inglés
1,853 traducción paralela
Bu alışılmadık bir durum değil mi?
It's a very unusual situation.
Bu alışılmadık bir durum değildi.
It wasn't unusual.
Bunu göstermek için alışılmadık bir yöntemin var.
You got a funny way of showing it.
Tek bir damla bile içmedim. Peki hiç alışılmadık stres?
- Has there been any undue stress?
Ama ben alışılmadık bir şey söyleyeceğim.
COULD BE. I'M GONNA SAY SOMETHING A LITTLE UNORTHODOX.
Ama maalesef, Şehir bu alışılmadık büyüklükteki çukuru yakın bir zamanda düzeltmeyecek yani eğer BQE otoyolundaysanız, kemerlerinizi bağlayın.
But unfortunately, the City won't be fixing the unusually large pothole any time soon, so buckle up if you're on the BQE.
Bazıları buna alışılmadık diyebilir.
Which some people might characterize as unconventional.
Sen kesinlikle en alışılmadık yöntemleri var Şimdiye kadar gördüğüm.
You certainly have the most unconventional methods I've ever seen.
Diğerlerine karşı alışılmadık asabi hareketleri olan birini fark ettiniz mi?
Have you noticed anyone who acts Unusually aggressive towards the other residents?
Ve kanıtlamak için, alışılmadık bir hamlede bulunup tanık sandalyesine Bay Lee Adama'yı çağırmak zorundayım.
And to prove it, I need to take the unusual step of calling Mr. Lee Adama to the stand.
Ama her zaman, bazı alışılmadık olaylar gerçekleşir... ve birden bire... en iyi senaryolar gerçekleşebilir.
But every now and then, something extraordinary occurs. And suddenly best-case scenarios seem possible.
Harry, alışılmadık bir bakış açısı sunuyor.
Harry offers an unconventional point of view.
Mr. Dresden bu sabah boynunuzda alışılmadık bir dövme olduğunu fark etmiş.
Mr. Dresden noticed some unusual tattoos on your neck this morning.
Geçen hafta içi hastaneye, alışılmadık bulgularla gelmiş bir hasta olabilir.
Say, any patient admitted with unusual symptoms. Maybe there's a backup...
Bir beyaz için alışılmadık bir isim, değil mi?
It's an unusual name for a white fella, isn't it?
Sadece alışılmadık bir şey fark ettiniz mi diye merak ettik.
We just wondered if you had noticed anything unusual.
Bugün, sizleri bırakmadan önce, alışılmadık bir isteğim olacak.
I have an unusual request before I dismiss you today.
Ama gördüğünüz gibi oyunların ortasında alışılmadık seçenekler vardı.
But there were some very unusual choices for the middle games, you see.
Başka alışılmadık bir şey oldu mu?
Did anything special happen?
Alışılmadık şeyler yapabiliyor.
Are you surprised?
İşledikleri suç yüzünden yapayalnız geçirdikleri zalimce ve alışılmadık ceza.
Cruel and unusual punishment reserved solely for dangerous offenders.
Eşim ve benim alışılmadık bir evliliğimiz var.
My wife and I have an unusual marriage.
Babasının yetiştirilme biçiminde alışılmadık bir taraf yok.
So there's nothing out of the ordinary about how the father was raised.
Her ne kadar, toksikolojik açıdan alışılmadık bir şey olmadığını söylesem de kan grubu, çok nadir bir grup.
I said there was nothing unusual in the toxicology. The blood type, however, is rare.
Allwood, Pilbara'daki bazı kaya oluşumlarını araştırmak için üç yıldan fazla zaman harcadı. Stramatolitik adı verilen bu alışılmadık yapılar 3.5 milyar yıl önce yaşamış canlıların oluşturduğu fosiller.
Allwood spent more than three years... surveying some of the rock formations in the Pilbara... examining unusual structures called stromatolites... fossils formed by living organisms 3 1 / 2 billion years ago.
İyi saat 9 : 00 civarında alışılmadık bir şey gördün mü?
Good, did you see anything unusual around 9 : 00?
- Bu pek alışılmadık bir deyim.
- That's an unusual phrase.
Pek alışılmadık bir deyim.
It's an unusual phrase.
Bu alışılmadık bir yöntem, bir erkek ve bir kadın.
That's an unusual MO, a male and a female.
Gerçekten alışılmadık.
You really are out of practice.
Bu tür hayal ürünü tepkilerin, böyle alışılmadık bir çevrede gerçekleşme ihtimali her zaman vardır.
They could glide from places. The possibility is always there for some imaginative responses to this unusual environment.
Mümkün olduğunca rahat hissetmesi için Kyle'ı alışılmadık değişiklikler içerse bile odasını kendine göre düzenlemesi için cesaretlendirdik.
We've always believed in making Kyle feel as comfortable as possible, and we encouraged him to make his room his own, which includes some unorthodox choices.
Aradığım yer biraz garip, bir sığınak, ve her zaman en alışılmadık konukları kabul eder.
well, this place, it's rather strange, a sanctuary, and it takes in only the most unusual guests.
Şey, aradığım bu yer, biraz garip, bir sığınak ve her zaman en alışılmadık konukları kabul eder.
Well, this place, rather strange, a sanctuary, and it takes in, only the most unusual guests.
Bir sığınak ve her zaman en alışılmadık konukları kabul eder.
A sanctuary, and it takes in only the most unusual guests.
- Alışılmadık bir şey oldu mu?
- Nothing unusual?
Annemiz öldüğünden bu yana alışılmadık bir şey olmadı fakat iki gün önce gizemli bir sesli mesaj aldım.
Which, ever since our Mom died, isn't that unusual But two days ago I got this cryptic voicemail from her.
Obi-Wan'ın droid ordusunu bastırması alışılmadık bir sorun.
Unusual, it is, a problem Obi-Wan has, subduing the droid army.
Alışılmadık bir adamdı.
He was an unusual man.
Hayatındaki üç ana ilişki senden alışılmadık miktarda duygusal enerji vermeni istiyorlar.
That's three major relationships in your life that are asking you to give an unusual amount of emotional energy.
Alışılmadık.
Unusual.
Bu çok alışılmadık bir şey.
It's very unusual.
O zaman Bay Palmer'la benim alışılmadık aletler almamız lazım. Değil mi Bay Palmer?
Yes, well, Mr. Palmer and I have to go pick up some unconvtional tools, don't we, Mr. Palmer?
Bilirsin, bazen birşeyi hiç alışılmadık biçimde düşünülmüş olmasını... istersin.
You know, in case there's something you want that might be considered unusual.
- Bilim ama alışılmadık türden. 6 çeşit alkolün bir araya gelmesiyle tadı buzlu çaya benzer bir şeyin ortaya çıkması gibi.
Walter and William Bell thought that children had untapped extrasensory capabilities- -
Cesedi ortalıkta bırakması alışılmadık bir durum.
Leaving the body out in plain sight, it's off pattern.
Karbon döngüsü bilimcisi Philippe Ciais'in dikkatini, Paris'in uydu resimlerinde görülen alışılmadık derecede yüksek karbondioksit çekmiş.
Philippe Ciais, a carbon-cycle scientist, noticed unusually high levels of CO2 in satellite images of Paris.
Tıpkı JFK ( John F. Kennedy ) cinayeti gibi belli bir zaman aralığında meydana gelmiş büyük olaylarda, birden çok fiziksel detay vardır ve bunlar birbirlerinden ayrıdırlar ama birleştiklerinde hepsi alışılmadık bir şekilde çakışmaya başlarlar isimler, caddeler, tarihler, soyadları gibi çok küçük detaylar birbirleriyle ilişkiye girerler.
In the wake of huge events, after them and before them, physical details - they spasm for a moment. They sort of unlock, and when they come back into focus, they suddenly coincide in a weird way : street names and birth dates and middle names all kinds of superfluous things appear related to each other.
Pikanın varlığı platonun en fırsatçı yırtıcılarından ikisinin alışılmadık bir işbirliği gerçekleştirmesine neden olmuş. Tilki ve ayının...
Its presence has enabled an uneasy relationship to develop between two of the plateau's most opportunistic predators, the fox and the bear.
Alışılmadık bir şey de değil.
Nothing unusual about that.
Alışılmadık bir durum.
It...