Anti traducir inglés
6,295 traducción paralela
Hey, bu çok "Fare Karşıtı"!
Hey, that's "Anti-Rat"!
Kongre karşıtları için sıkı yönetim söylentileri var.
Rumors of another anti-congress crackdown.
Olay sadece rekabet-etmeme maddesi değil. Ayrıca senin o küçük kafandan çıkan her dahilik kırıntısının yüzde kırk dokuzu da bana ait.
Not only did you sign an anti-compete clause but 49 percent of every scrap of genius that comes out of your little noggin belongs to me.
Evde hiç sakinleştirici ilaç yok mu?
Don't you have any anti-anxiety medication?
Gezginlerin büyüsü yüzünden vampirler hâlâ Mystic Fall'a adım atamıyorlar.
Thanks to the travelers anti-magic spell, everything in Mystic Falls still off-limits to anyone with fangs.
Dediğim gibi büyüyü engelleyen sınırı ortadan kaldıracak bir büyü bulamadım ama bu kitap Gezginlerden bahsediyor, ki bu da öyle faydalı bir şey sayılmaz ama en azından doğru yolda olduğumuzun bir kanıtı.
As I was saying. I haven't exactly found a spell that can undo an anti-magic border per se, but this book mentions travelers, which isn't that helpful, but at least it's a step in the right direction.
- Baştan sona. Büyü engelleyici alanı ortadan kaldırmakla ilgili bir şey yok.
Cover to cover, with no mention on how to undo an anti-magic force-field.
Yeni yetkilerimi, kanunsuzluğuyla suçlanan bu kişi hakkındaki suçları düşürmek için kullanıyorum.
And I'm using my new position to disband the anti-vigilante task force charged with capturing him.
O da tıpkı sizin gibi hükümet düşmanı.
She's just as anti-government as you are.
- Escher'ın anti madde laboratuvarıydı.
It was Escher's anti-matter lab.
Uzun vadede, bu anti-arkadaşlık politikasının... faydalı olacağını biliyorum. Ama şimdilik bu çocukların bana susmam için... bir başka neden daha vermesine sebep oluyor.
I-I know this non-fraternization policy is gonna be beneficial in the long run, but for now, it just gives those kids one more reason to shut me out.
Bunu bir anti sosyal medya olarak düşün.
Think of it as antisocial media.
Ben kokmuş bir Yahudiymişim.
He said I was a dirty stinking Jew. That bear is... anti-Semitic! Watch out!
Bu arada, Times Square'de ayı kostümü içinde Yahudi Aleyhtarı birine bakmalısınız.
Oh. By the way, you should look into an anti-Semitic costumed furry bear in Times Square.
Kongre Merkezi'nden canlı yayındayız. Çok sayıda resmi görevli bugünkü konferansa geliyor. Güvenliği yerel polis ve terörle mücadele ekipleri sağlıyor.
Reporting to you live from the Convention Center, where numerous officials are arriving for today's conference under the protection of local police and anti-terrorism security forces.
Piron'un anti-madde güç kaynakları üzerinde çalıştığını biliyor muydun?
You know Piron was working on a stable anti-matter power source?
Anti statik bir iş istasyonuna ihtiyacımız var.
What we need is an antistatic workstation.
Swift'in nakliyatları kullanılıyor, dünyada anti-emperyalist güçlere bu silahları dağıtıyor.
It records Swift's shipments, from which he supplies anti-imperialist forces worldwide.
Anti-İngilizlerden Nijerya'ya, anti-Fransızlardan Kuzey Afrika'ya.
Anti-British to the Niger, anti-French to North Africa.
Anti-ABD'den Filipinlere.
Anti-U.S. to the Philippines.
Theseus'tan size aktarılan antisosyal, modası geçmiş hitabet sanatını kullanıyorsunuz. O da başka bir kaçık.
Anti-social archaic rhetoric handed down by Theseus.
Alkol karaciğeri zorlar ve organ reddini engelleyen ilaçların etkisini azaltabilir.
- Alcohol stresses the liver and can dilute your anti-rejection meds.
Tansiyonu sıfıra düşmesin diye antişok basınç kıyafeti giydirmek zorunda kaldılar.
They had to put those anti-shock compression pants on him. Keep his pressure from bottoming out.
O zaman büyükannen de Anti-Amerikancı mı?
Then your grandmother is an anti America?
Anti-reddetme tedavisiyle iyileştiriyoruz.
But we are treating her with anti-rejection medication.
Sigaraya karşı yürüttüğümüz kampanyaya çok uygun bir aday olduğunuzu düşünüyorum.
And I think you'd be perfect for our new anti-smoking campaign. Me?
Anti-sosyal birisi.
He's antisocial.
Annenin arabasında hırsızlık önleyici cihaz var.
Your mother's car has an anti-theft device.
Harvey Dent, Gotham Şehri'nin en büyük pelerin karşıtı altı ay önceki elektrik kesintisini kullanarak bölge başsavcısı seçildi ve o zamandan beridir bunu kullanıp duruyor.
Harvey Dent, Gotham City's very own anti-caped crusader. Six months ago he used the blackout to get himself elected District Attorney, and he's been milking it ever since.
Kötü ahlak gösterenleri listeden çıkart.
Alright, narrow to those who have reported anti-social behaviour.
- Ben değil ama arkadaşım Augie, bir Donanma anti-hava aracı nişancısı ve Kuveyt'e atandı.
Well, not me, but my friend Augie, he's a Marine anti-aircraft gunner, and he's stationed in Kuwait.
Eğer çalışmalarımızı parçacıklı ışın silahı ile ilgili ya da sonar, denizaltı-savar teknolojisine, imkan dahilinde...
If we redirected our efforts towards particle beams or sonar, anti-submarine technology, we could potentially...
Sonra da Cynthia Carol'la gözetim karşıtı girişiminizi tartışmak için Ocean Grill'de yemekte buluşacaksınız.
Then lunch at Ocean Grill with Cynthia Carol from Privacy First to discuss your anti-surveillance initiative.
... sara krizlerine ve glakoma karşı çok etkilidir.
It's perfect for use as a... as an anti-inflammatory, uh, anti-nausea medicine, for seizures, glaucoma...
Antibiyotikler, anti-enflamatuarlar.
Antibiotics, anti-inflammatories.
ICE, Suçla Mücadele. Her departman adamı arıyor.
ICE, anti-crime... every department is looking for him.
İltihap ilacı ve antiseptik işlevi vardır.
It has anti-inflammatory and antiseptic properties.
Dün akşam, Bay Paisley'in Yahudi Karşıtlığını anlatmak için Anne Frank ve trajik işkence dolu kişiliği hakkında yaptığı duygusuz tespitleri...
And Mr. Paisley's insensitive remarks last night about Anne Frank and her tragic ordeal serves to illustrate the anti-Semitism.
Bu milletin benim müvekkilim gibileri korumak için anti-ayrımcılık yasaları var,... tıpkı şeyin şerefli soyundan gelen milleti gibi.
This nation has anti - discrimination laws in place to protect citizens like my client, a proud descendant of the Cherokee Nation of...
Anti-madde laboratuvarıyla ilgili sigorta tazminat talebi için yardımın gerekiyor.
I need your help with the insurance claim for the anti-matter lab.
Amerikan hükümeti bu gizli mesajın detaylarını kamuoyuyla paylaştı. Amerika'nın dört bir yanında Almanya karşıtı gösterilerin ortaya çıkması uzun sürmedi.
The U.S. government releases the contents of the secret message, and almost instantly, anti-German protests erupt all across America.
Hükümet karşıtı görüşlerini yeni bir araç kullanarak aktarmaya başlamıştı. Radyo.
He soon brings his anti-government views... to a new medium... radio.
Hitler, antlaşma sonrası ortaya çıkan bir çok hükümet karşıtı gruptan biri olan....... Alman İşçi Partisi'ne sızmak ile görevlendirilmişti.
Hitler is assigned to infiltrate the German Workers'party, one of many anti-government organizations that have formed in the wake of the treaty.
Adolf Hitler kendisini hükümet karşıtı İşçi Partisine tam manasıyla adamak için ordudan ayrılmıştı.
Adolf Hitler leaves the German army to fully devote himself to the anti-government Workers Party.
Esasen temelleri Hindistan'a dayanıyordu ancak artık sosyalizmi temsil eden kırmızı fonu ile ırkçı ve anti-semitist bir sembol olarak kullanılmaya başlanmıştı. Kırmızı, beyaz ve siyah renkler de eski Alman İmparatorluğunu simgeliyordu.
The essential part of it ultimately went back to India, but it was taken up as a symbol of racism and anti-semitism combined with the red background for socialism and the red, white, and black colors for the old Kaiser Reich.
Piron çoktan anti-madde laboratuvarını yeniden kurdu.
Piron's already re-built the anti-matter lab.
Alec, cihazı bulamazsan anti-madde laboratuvarını yok et.
Alec, if you can't find the device, destroy the anti-matter lab.
Schmidt'in anksiyete ilaçlarını kullanıyorum.
I'm on Schmidt's anti-anxiety medicine.
Şirketler Kongresi karşıtısınız.
Anti-corporate congress.
LAW bir hafif zırhlı araç roketidir.
A law is a light anti-tank weapon.
Eyaletteki doktorlar beni antipsikotik ilaçlara boğdular.
THE DOCS AT COUNTY PUMPED ME FULL OF ANTI-PSYCHOTICS.