English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ A ] / Anımsamıyorum

Anımsamıyorum traducir inglés

184 traducción paralela
Sizi sandığa koyduğumu anımsamıyorum.
I don't remember packing you boys.
- Anımsamıyorum.
- I don't remember.
Sizi partime davet ettiğimi anımsamıyorum.
I don't recall having invited you in my party.
Anımsamıyorum, oldukça meşguldüm.
Why I don't remember, I was fairly busy.
Oh, herkesin gösterdiği nezaketi göstermiş olabilir. Anımsamıyorum bile.
Oh he, he may have offered the usual courtesies
Senin yüzünü daha önce gördüğümü anımsamıyorum, yabancı.
I don't recall seeing your face before stranger.
- Anımsamıyorum, Baba.
- I do not remember, Dad.
Ama niçin aradığımı pek anımsamıyorum.
But I can hardly remember why.
- Anımsamıyorum.
- I can't remember.
Bir şey olduğunu anımsamıyorum.
I can't see anything.
Ama kibar kelimesini yakıştırdığını anımsamıyorum.
I don't recall his mentioning courtesy.
Slater diye birini anımsamıyorum.
I don't remember anybody named Slater.
Korkarım anımsamıyorum.
- No, I'm afraid I don't recall.
Ben seninkini anımsamıyorum.
I don't know yours.
Işıkları söndürdüğümü anımsamıyorum.
I don't remember turning out the lights.
Anımsamıyorum, efendim.
I don't remember, sir.
Sadece anımsamıyorum, efendim.
I just don't remember, sir.
Bir yere girdiğimi anımsamıyorum, efendim.
I don't remember breaking into any store, sir.
Başka bir şey anımsamıyorum.
I don't remember anything else.
Fakat ben bir mektup anımsamıyorum.
But I don't recall a letter.
Hayır, korkarım anımsamıyorum.
No, I'm afraid I don't.
O izimde birini anımsamıyorum.
I don't remember anybody with that name.
"Tanrı sizi sevindirsin mi" yoksa sizi "şen beyefendiler kılsın mı?" Hiç anımsamıyorum.
Is it, "God rest you merry" or "Merry gentlemen"? I can never remember.
Henry'nin havayı suçladığını hiç anımsamıyorum.
I don't remember Henry ever blaming the weather.
Babamın yüzünü bile anımsamıyorum.
I can't even remember my father's face.
Buraya gelmeyi istediğini anımsamıyorum.
I don't recall your asking to be brought back here.
- Anımsamıyorum.
- I don't recall.
Anımsamıyorum.
I don't remember.
Konuşmadan hayır gördüğüm tek bir durum bile anımsamıyorum.
I can't remember a single instance where talking's ever gotten me anyplace.
Görüyorsun, kendim dün gece ne olduğunu neredeyse hiç anımsamıyorum.
You see, I hardly remember what happened last night myself.
Şey, tam günü anımsamıyorum.
Well, I don't remember the exact day.
Üzgünüm, anımsamıyorum.
I'm sorry, I don't remember.
Hayır, anımsamıyorum.
No, I don't.
Anımsamıyorum.
I don't recollect.
Şu anda adını anımsamıyorum.
I don't recollect his name at the moment.
Dün gece hakkında herhangi bir şey anımsamıyorum.
I don't remember anything about last night.
Oh, Komiser, bu sabah için özür dilemek istiyorum, fakat ben... ben size içtenlikle söylemeliyim ki, dün gece hakkında bir şey anımsamıyorum.
Oh, Lieutenant, I'd like to apologize for this morning, but I... I must tell you honestly,
Fakat bütün samimiyetimle dün geceden bir şey anımsamıyorum.
Oh, you mean that... maybe the egg foo yung he ate just before he exercised?
Anımsamıyorum. Hayır.
I'll be in the waiting room.
Bankanın adını anımsamıyorum.
- Don't remember the name of the bank.
Şekerliğe ulaştığımda hareket etmemi başlatmasına rağmen rüyamı anımsamıyorum. Ama neredeyse anımsıyordum.
I can't remember my dream... though it gave me a start when I reached... for the sugar bowl.
Gariğ, mutfağı pek anımsamıyorum.
Weird, I had no recollection of the kitchen lino.
Hiç anımsamıyorum.
I don't recall them.
Yat kulübünden ayrıldığımı bile anımsamıyorum.
I don't even remember leaving the yacht club.
O gece bir noktadan sonrasında hiçbir şey anımsamıyorum.
At some point that night, I don't remember anything.
Bir şey anımsamıyorum demekle ne demek istiyorsun?
What do you mean, you don't remember anything?
Şey, tam olarak anımsamıyorum...
Well, I don't remember exactly- -
... böyle dediğimi anımsamıyorum.
... calling him that since we've been with you.
Ama uyandığımda, hepsini anımsamıyorum.
But when I wake up, I can't remember everything.
Hiçbir şey anımsamıyorum.
My memories are gone... and Chief Secretary Kim is on personal leave and has gone off radar.
Onlardan herhangi birini söylediğimi anımsamıyorum.
Unfortunate, yes... but just an unfortunate accident, nothing more.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]