Armand traducir inglés
517 traducción paralela
Adım Armand Duval.
My name is Armand Duval.
- Armand Duval.
- Armand Duval.
Armand Duval.
Armand Duval.
Şarabını içsene Armand.
Drink your wine, Armand.
Armand, gidip o güzel kızlardan biriyle dans etsene.
Now, Armand, why don't you go back and dance with one of those pretty girls.
Demek gerçekten gidiyorsun Armand Duval?
Oh, so you really are going away, Armand Duval?
- Duygusal olamazsın Armand.
- You can't be sensible, Armand.
Ya diğer borçluların bunu duyup borçların için Armand Duval'ın kapısını çalınca ne olacak?
And what do you think will happen when the rest of your creditors hear about it and come down on Armand Duval for your debts?
Bu kitabı al. Ben Mösyö Armand'layken gelirse mektubu içine koy ve Jacques'la göndert.
Take this book, and if it comes while I am with Monsieur Armand put it in the leaves and send the book by Jacques.
- Armand bunu bilmemeli.
- Armand must not know about this.
Evet, Armand Duval sık sık buraya gelir. Ama bugün Paris'te.
Yes, Armand Duval is very often here, but he's in Paris today.
Armand mütevazı servetini derhal almak istediğini kendisi söyledi.
Armand has told me himself that he wants to take his modest fortune out of my hands at once.
Armand'dan bir şey almadan da geçinebilirim.
I can manage very well without taking anything from Armand.
Armand'ı ne zamandır tanıyorsunuz hanımefendi?
How long have you known Armand, Madame?
Armand'ı daima seveceğim. Bence o da beni daima sevecek.
I shall love Armand always, and I believe he shall love me always too.
- Armand genç bir adam. Önünde uzun bir hayatı, onu bekleyen bir mesleği var.
- Armand is a young man with his way to make, with a career waiting for him.
- Armand diğer erkeklerden farklı değil.
- Armand is no different than other men.
Armand farklı.
Armand is different.
Görüyorsunuz, Armand sizi sevdikçe sizin giremediğiniz yerlere girmeyecek.
And so you see, as long as Armand loves you, he'll not enter rooms that you can't.
- Armand'sız mahvolurum.
- Without Armand, I'm doomed.
Armand'ı tanımıyorsunuz.
You don't know Armand.
Armand hayatını yaşasın istiyorum ; feda etmesini değil.
I want Armand to enjoy life, not to be sacrificed to it.
Benim sadece Armand'ım var.
I have only Armand.
- Hepsi Armand için.
- It's all for Armand.
Sadece Armand'ın babası olarak yapmanız gerekeni yaptınız.
You've done only what Armand's father should have done.
- Ben öldürmeye değmem Armand.
- I'm not worth killing, Armand.
- Armand Duval geldi.
- There's Armand Duval.
Armand, evladım.
Armand, my boy.
- Armand.
- Armand.
Armand kaybedebilir.
Armand may lose.
Mösyö Armand Duval'a bir mesaj götürür müsünüz?
Will you take a message to Monsieur Armand Duval?
Aferin Armand.
Well done, Armand.
Armand tekrar kazanıyor.
Armand wins again.
Bir servet kazandın Armand.
You've won a fortune, Armand.
Armand, olanlardan o sorumlu değil.
Armand, he's not to blame for what happened.
Yani tutuklanmamak için Armand ülkeden ayrılmalı.
That means Armand must leave the country to avoid arrest.
- Armand!
- Armand!
- Armand Duval!
- Armand Duval!
- O hasta, biliyor musun Armand?
- Do you know she's been ill, Armand?
- Armand'a eziyeti kes, Gaston.
- Stop teasing Armand, Gaston.
Armand'ın dönüşü hariç bana hiçbir şey iyi gelemez Gaston.
Nothing will do me good anymore, Gaston, except Armand's return.
- Armand'ın dönüşü mü?
- Armand's return?
Armand Duval'ın Paris'te olduğunu biliyor muydun?
Did you know Armand Duval was in Paris?
Armand mı?
Armand?
Armand Duvalle'i tanıyorsun hayatım.
You know Armand Duvalle, dear.
İçeri gel Armand.
Come on in, Armand.
Gecenin köründe araba bozuldu, ıssız bir yerde kaldık. Berbat bir handa konaklamak zorunda kaldık.
Armand's car broke down last night miles from nowhere... and we had to stay at the nastiest inn ever.
Bizi Armand'ın öğrencisi davet etmişti.
Armand's pupil invited us.
Armand, hep böyle güzel şeyler söylersin.
Armand, you always say the nicest things.
Doğru Armand, kimse seni iyi bir aşık olmakla suçlayamaz.
That's right, Armand, no one could ever accuse you of being a great lover.
Her sabah bir mektup geleceğini biliyordun. Ama Armand Duvalle'le öyle meşguldün ki mektuplara aldırmadın bile.
You knew there'd be a letter every morning... but you were far too busy with Armand Duvalle to give it a thought.