English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ A ] / Arrows

Arrows traducir inglés

1,315 traducción paralela
Yağmur damlalarının Oklarını kullan
But instead The arrows of raindrops
Eskiden, senin gibi kasapların okçuluk yapmalarına izin verilmezdi.
In the old clays, a butcher like you wouldn't be allowed to shoot arrows!
Zamanla herşey değişti.. Hatta bir kasap müsveddesi bile ok atabiliyor artık.
Times have gotten better... even a meat-hacking bastard gets to shoot arrows...
Ok, öyle atılmaz.
Arrows are not to be shot like that
Bu arada Kızılderili derken okları, yayları kast etmiyorum.
When I say Indian, I don't mean bows and arrows and -
Olduğum yerde içime oklar saplanmış, hayatını kurtarmış biçimde yatıyorum.
I'm laying here with arrows in me, saving your life.
Ok atıyorlar!
Arrows. They're throwing arrows.
Bir karaışıklının tataryayındaki oklar beyazışıklılar için ölümcül bir zehir taşır.
A darklighter's crossbow delivers arrows dipped in a poison that is lethal to whitelighters.
Ne kadar çok ok var orada.
Lot of arrows you got up there.
Rüyalarımda hala yağmur gibi yağan oklar görüyorum.
In my dreams I still see arrows falling like rain!
Yani Zeyna, okları yakalayabiliyorsan...
I mean, Xena, you can catch arrows.
Denize yüzlerce beyaz ok dalıyor her dalıştan sonra arkalarında kabarcık izleri bırakıyorlar.
Hundreds of white arrows shoot into the sea, leaving long trails of bubbles behind each dive.
Okları bırakın!
Release Arrows!
Bayanlar, hazır olduğunuzda oklarınızı atabilirsiniz.
Ladies, when you are ready, you may loose your arrows.
Bayanlar, oklarınızı alabilirsiniz.
Ladies, you may collect your arrows.
Bunlar C-4 okları. 15 metre gittikleri için ejderhanın karşısına geçip atmalısın.
These are magnesium-tipped C-4 arrows, and they only fly 50 feet.
Lütfen unutmayın. Onların okları şehrimizi yok edebilir ve krallığımızı yıkabilir. Ama asla kültürümüzü yok edemezler.
Please remember their arrows might destroy our town and topple our Kingdom but they can never obliterate our culture
Okları engellemek için.
To fend off the arrows
Aşkların en büyüğünü ve ıstırabın zehirli oklarını
Glorious love and Pain's poisonous arrows
"Sevgili Cordelia, alevli oklar için teşekkürler"
"Dear Cordelia, thanks for the flaming arrows."
Alevli oklar mı?
Flaming arrows?
Ama benim oklarım cadıları öldürmez.
But my arrows don't kill witches.
Hayır, kara ışıklılar zehirli ok kullanırlar.
No, darklighters use poison arrows.
Düşüncemizin katlanması mı güzel, Zalim kaderin yumruklarına, oklarına, Yoksa diretip bela denizlerine karşı Dur, yeter demesi mi?
Whether'tis nobler in the mind's eye to suffer the slings and arrows of outrageous fortune or to take arms against a sea of troubles and by opposing end them.
Yay yapmak için bu tirtillari birbirine baglayabiliriz.
We can tie caterpillars together to make bowstrings for bows and arrows.
Boston Katili Albert Desalvo kedi ve köpekleri küfelere koyar aralardan ok atarmış.
albert Desalvo, the alleged Boston Strangler. He used to take dogs and cats and put them in crates and then shoot arrows through the slats.
Kafasında oklarla yoğun bakıma yatmış yüz çocuğu da olsa umurumda değil.
I don't care if he's got 100 kids in the ICU with arrows in their heads.
Adamlar Baretto'nun peşine düştü.
- The guys came after Baretto. He took some arrows and then he pressed his marker.
Çünkü birden ortadan yok oldu. Onu göremedik.
He took two arrows, and he must have hit his marker.
Ben de 3 okla yerde yatıyordum.
I was on the ground, three arrows in me.
- Okları ateşle.
- Light your arrows.
Okları ateşle.
- Light arrows.
Gece okları.
- Night arrows. - Night arrows.
Bize ok verin.
Give us arrows.
İsyancılarda bir tek tüfek yok Onlar ok ve yaylı vahşiler.
The rebels don't have any rifles. They're savages with bows and arrows.
Dediğiniz gibi Albay, onlar ok ve yaylı vahşiler.
As you said, colonel, they're savages with bows and arrows.
- Tutkunu okları var üzerinde.
- They're on "arrows of desire".
Vücudunda 13 kılıç yarası ve sırtında 4 ok vardı.
You had 13 sword cuts and 4 arrows stuck in you.
- Birader, tam da seni aramaya çıkıyordum. - Tabii tabii.
If it is the same oil, then the arrows point to Decker.
Lütfen, yeşil okları takip ederek özel VIP Oditoryumu'na ilerleyin.
Please follow the green directional arrows on the floor to the special VIP Auditorium.
Lütfen, belirtilmiş çıkış kapıları için sağınızdaki okları takip edin. Süper değil mi?
Please follow the arrows... to the clearly marked exit doors to your right.
Dolambaçlı bir yoldan sessizce ilerledim. Ne korkunun ne de ateşin karşılayamadığı talihsizliklere göğüs gerdim.
" To travel in silence by a long and circuitous route, to brave the arrows of misfortune, and fear neither noose nor fire.
Göster. - Hepsini almadım. Zehirli oklar ve saplayınca demiri kabzasına kaçan bir kılıç vardı.
- Well, I didn't buy them, but there were poison arrows and this sort of collapsible sword...
Ama zamanın elinden sonsuza kadar kaçamayız.
But we cannot dodge indefinitely the slings and arrows of time
Korunun!
Arrows!
Ben bir okçuyum ve ok atarım.
I'm an archer and I shoot arrows.
Galiba şu okları izlememiz gerekiyor
I think we should follow those arrows.
İnanılmaz bir hızla, aralıksız ok fırlatabiliyor.
Capable of catapulting arrows in rapid succession... at tremendous velocity.
Oklar.
The arrows.
İlahi okların kehaneti aceleye gelmez.
The prophesy of the divine arrows can not be rushed.
Bugün burada toplanmamızın nedeni büyükbabam Edmund Collins'i onurlandırmaktır.
[arrows continue splashing] All right, Katie.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]