Arse traducir inglés
2,551 traducción paralela
Kaç gündür görmüyoruz. Bugün de serserinin biri onu arıyordu.
We haven't seen him for days and I just had some hard arse round looking for him.
Bana bak, yavşak herif.
Listen to me, you little tight arse.
- Şimdi kıçını topla ve odaya dön.
- Now get your arse back in there.
Ayrıca Avustralya'nın en güzel görünümlü kıçına sahipti.
She also had the best-looking arse in Australia.
Sen kanser olmanın yararlarından faydalanıp tüm gün burada keyif çatarken ben canım çıkana kadar çalışıyorum be!
I'm working my arse off, for fuck's sake! While you get to lie around all day enjoying the benefits of having cancer.
Götün harika görünüyor, bebeğim.
- That's it. Great-looking arse, babe.
Ebesinin nikahında bulduğun fahişeler.
The tarts you find at the arse end of the world.
O kadar gürültülü çalacağız ki zavallı insanlar şeytanın yuvasından fırlayıp geldiğine inanacak!
We will play so loud that poor people will believe that Satan flies out of their arse!
İşten çıkarmalar bitti, yalakalık yapmana gerek yok.
There's no more cuts planned. You don't have to kiss my arse.
Ama zaman içinde zor birine dönüştü.
But day in, day out... what a pain in the arse.
Puşt herif Ray, bu elimizde olduğu sürece yeni bir makine almaz.
Tight-arse Ray won't buy a new mower till this one's had it.
- Evet, harika. Yarışmada kıç tekmeledin.
You kicked arse in that quiz.
Bilirsin bir sonraki şey, tilki avı ve kıçınla trompet çalmak olacak.
Next thing you know, you'll be fox hunting and blowing a trumpet out your arse.
Sırf zararsın ya!
You're such a pain in the arse!
En çok beğendiğim nokta ise, herkese... David'in Mia'ya götten girdiği imajı vermen oldu.
What I really loved is you gave everyone here an image of David doing Mia up the arse.
Elini onun götüne sokmak zorunda oluşunu düşünüyorum.
I'm thinking you're gonna have to stick your hand up his arse.
Dedim ki, elini onun götüne sokmak zorunda oluşunu düşünüyorum.
I said, I'm thinking you're gonna have to stick your hand up his arse.
Elimi hiçbir şeyin götüne sokmuyorum!
I'm not sticking my hand up anything's arse!
O hapları bu koyunun götünden çıkarmamız gerekiyor.
We've got to get those drugs out of that sheep's arse.
- Elini onun götüne soktun.
- You've had your hand up his arse.
- Kıçını kurtarıyorum, o oluyor.
- Saving your arse, that's what.
Güzel kıç.
Nice arse.
Ve bilgin olsun ben de popona bakacağım.
And just so you know, I will be looking at your arse.
O göte bayılıyorum.
Loving that arse!
Bu takıntılı herife nasıl dayanıyorsun?
How do you stick it with this sad-arse?
Ne var takıntılı?
All right, sad-arse?
Takıntılı herifin tekisin.
You're such a sad-arse.
Kaldır kıçını!
Richard, move your arse!
Sen kıçını yay otur!
Scratching the hairs on your arse.
Bir yandan kıçını avuçlarken, bir yandan da parkta oturup çocukları izler ve mastürbasyon yapar.
Runs his fingers through his arse... And then he sits down the park all day watching and wanking.
Kıçına bir 38'lik sokar ve tetiği çekerdim.
Shove a.38 up his arse and pull the trigger.
Gözünün ortasına bir de mum dik, Görüşürüz, mutlu yıllar ve sonra kıçına namluyu daya.
Put a fucking candle in the cock eye, see you later, happy birthday and then up the arse, right?
Şimdi şu anasını siktiğim, lanet olası sik kafalı, götüne koyduğum, boktan,... ağzına verilmiş, geri zekalı, sikilmiş,... geberesice, ibne suratlı siktiğimin, yarak kafalı aptal kapısını aç!
Now, open the motherfucking, bloody bastard, pain in the arse, dick-cheese-stinking, dirty, shitty, wanking, fucking, bloody, fucking, bastard, fucking stupid cunt of a fucking gate!
Planın, boruları Arne Jacobsen tasarımı sandalyeden geçirip BO marka TV ile sallanan sandalyenin arasından Le Corbusier koltuğun içinden çıkarmak olabilir mi?
Might the plan be to place the pipes from the Arne Jacobsen chair over the BO TV through the rocking chair and finally up the arse of the Le Corbusier sofa?
Yine çuvallamıştın, ama Mia resimleri bularak kıçını kurtardı.
You made an ass of yourself, but Mia saved your arse by finding those photos.
Çok hızlı değildi belki 120 mil 200 km ile kıçım kaldırıma vurdu
not very fast, maybe 120 miles an hour Hit the kerb with my arse at 120 mile an hour
Kaldır kıçını fahişe.
Move your arse, ya trout.
Seni kıçından ağzına kadar ikiye ayırmadan önce.
Before I slit you from arse-hole to cake-hole.
Başka birinin kıçını silmek veya altına işediklerinde çarşafı değiştirmek.
It's wiping someone's arse or changing the sheets when they've wet themselves.
"Seni şu daracık yerde becerelim mi?" deyip dalga geçtiler.
"How about a quick soot-arse in the alley?"
Kıçını yataktan sürüklemek zorunda bırakma beni.
Don't make me drag your sorry arse out of bed.
Hitleri tepeledik ve kazandık.
We kicked Hitler's arse, and we won
İnternet öncesi dönemleri hatırla. Heteroseksüellerin para için gay taklidi yaptığı sitelerin ya da...
Remember, this was pre-internet so, you know, it was, like, there wasn't any "straight boy goes gay for pay" websites or stick-a-monster-cock - up-your-arse-and-ear.
- Gerek yokmuş, siktiğime bak!
- Don't. need to shout, my arse!
Ne olur ne olmaz, götümde rüşvetlik para saklıyorum.
I'm keeping a bribe up my arse just in case.
Ve bir süre sonra arkalarında durup onları götten sikip kıçlarını tokatlıyormuş gibi yaparsın.
And then, after a bit, you stand up behind them, pretend to slap'em and fuck'em up the arse.
Dün gece başıma kalan koca götü uzaydan bile görürüm.
Probably spot the lard arse I got stuck with from outer space.
Son zamanlarda söylediklerim seni teşvik etmek içindi.
What I said recently was meant as a kick up the arse.
Sen kıçını kaldıramıyorsun diye marangoza ben mi gitmek zorundayım?
Must I go to the carpenter's because you can't get off your arse?
Kıçına Tekmeyi Bas.
Bum Pe Laat. [Kick in the arse.]
Sağ ol.
Slightly chafed arse crack,