Asked traducir inglés
66,191 traducción paralela
Ama diğer yöne doğru.
I asked you not to tell me that. But in the opposite direction.
Mekanı kiralayan Atwood'lardan davetli listesini vermelerini istedik.
We've asked the Atwoods, who hired the house, to provide us with a full guest list.
- Ne olduğunu sormuştum.
- I asked her what it was for.
Yemeklerle ilgilenip ilgilenemeyeceğimizi sordu.
She asked if we fancied doing the food.
Daha önce hiç DNA için örnek vermemiştim.
I've never been asked for a DNA swab before.
Anglers'da çaldığımız bir gece Jim gelip teklif etti.
Jim asked us after we played at The Anglers.
- İstesek bizi de o sokağa götürebilir misin?
He directed me. But you'd be able to take us back to that street if we asked you?
Bir seferinde epey geç bir vakitti. Beni içeri davet edip etmeyeceğini sordum.
One drop-off, it was late and I just asked her if she was gonna invite me in.
Leah'ya da gelmesini söyledim belki bu sayede bir ihtimal...
And we're not having that. Oh, I've asked Leah to come, too, as well, just in case...
- İstediğin her şeyi.
I got everything you asked for.
Danışmadan bizimle görüşmek istediğini söylediler.
The desk sergeant said you asked to speak to a detective.
- İstediğin her şeyi. Joe Miller'ı buldum.
I've got everything you asked for.
Polis merkezine onunla gitmemi istemişti. - Son ifadesini vermesini istediklerinde.
She asked me to go along with her for her ABE interview with the police when she gave them her full statement.
İstediğini yaptım.
I did what you asked -
- Senden istediğim bir şeyi ret mi ediyorsun?
Are you refusing to do what I just asked you?
- O halde Cath Atwood senden kocasını dövmeni mi istedi?
So Cath Atwood asked you to beat up her husband?
Anahtarı olan başka bir tek sen varsın ve geçen benden bilgisayarı istemiştin.
You're the only other person who has a key and you asked me for her computer.
Ondan gitmemesini istedim.
I've asked her not to.
Bana organizasyonda yardımcı olup olamayacağımı sordu.
He asked me if I wanted to help them out with this do.
Sonra yemek servisi bittikten sonra bana yılıştı, içki getirip beraber yürümeyi teklif etti.
And later, service was over... He was being a bit cheeky, stashed me some champagne and asked if I wanted to go for a walk.
Ian rica etmişti benden.
Ian asked me to do it.
Sen de öylece kabul mü ettin? Hiçbir soru sormadan?
So you just went along with it, no questions asked?
Jim Atwood'a partide neden Trish'le kavga ettiğini sordunuz mu?
You asked Jim Atwood why he was arguing with Trish at the party?
Bunu mu yapmanı istedi?
- Is that what he asked?
Ona seni milli yapmasını söyledim.
I've asked her to make a man of you.
Buraya nasıl geldiğimi sormadın.
You haven't asked how I come to be here.
Beni mi çağırdınız?
You asked for me? I did.
Seni sordu.
He asked me about you.
Bana en çok sorulan soru ne, biliyor musunuz?
Do you know what the question I'm asked most is?
Zamanında önemli derecede cesur ve cesurca önemli bir kadına âşıktım ancak kendisine evlilik teklif ettiğimde karmaşık ve akıl sır erdirilemeyen sebeplerden ötürü bana bir cevap verememişti.
I once desperately loved a remarkably brave and bravely remarkable woman, who, when I asked her if she would be my wife, found, for complicated and unfathomable reasons, she could give me no answer.
MacLeish'i araştırmamı söyledi, ben de onu yapıyorum.
He asked me to look into MacLeish, and that's exactly what I'm doing...
Hayır, dinlenmesini söyledim, bize de ne döndüğünü çözme fırsatı çıktı.
No, I asked him - to get some rest and refocus, give us a chance to figure out what the hell is going on.
Bana iki şey sordu.
She asked me two questions.
Fortitude'da güvende miyim diye sormuştun.
You asked me if I felt safe in Fortitude.
Benden istediğin şeyi yapmayacağım.
I won't do what you've asked.
Ben de senin gibi yardım istedim.
You asked for help, I asked for help.
Doğru ama istediğimde tereddüt etmeden servis ettirdin.
But when I asked you for one, you offered it to me without a sign of reluctance.
Yerine daha gösterişsiz ve dikkatleri üzerine toplamayacak başka birini bulmasını rica ettim. Ama reddetti.
Now, I've asked him to replace her with someone less showy, less likely to pull focus, but he refused.
Öğle vakti gelmemi istedin. Hem de Cumartesi günümde.
You asked me to be here at noon and on a Saturday.
Ağabeyi firmamızın posta odasında işe almamızı istedi.
His brother asked to hire him in the mailroom at our firm.
Mesela geçen gün akşam yemeğinde Kaylee babasının yemek yapıp yapmadığını sordu.
Like the other night during dinner, Kaylee asked if her daddy ever used to cook.
Hatta sonraki sabah onlardan yapmamı istedi.
She even asked for them the next morning.
Mesela okulda kariyer günü olacak ve benden gelip babasının işini anlatmamı istedi.
Career day's coming up, and she asked me if I would go and talk about her daddy's job.
Beni bu yüzden buraya getirdin.
That's why you asked me here.
Sadece gelip buradakilere sorsaydın, o kadar şey okumana gerek kalmazdı.
You know, you could have saved yourself a lot of time reading if you just would've asked anybody in here.
Sana soran mı oldu?
- Who asked you? ! Huh?
Seni buraya çağırdım çünkü son görüşmemizde öyle ayrılmamız hoşuma gitmedi.
I asked you here because... I didn't like the way we left things last time.
Beni 05.30'da kaldır demiştim.
I asked you to wake me at 5 : 30.
Hiç soru yok mu?
No questions asked?
- İstedi.
He asked.
Sonra çıkıp gitti.
And I was here and I told her Tomak was dead and she asked if she could see Eric and I said "Not a good time" and she just went up anyway.