Aynı gün traducir inglés
2,711 traducción paralela
.. Delhi aynı gün arası..
.. from Delhi on the same day..
Güzel bir maaşı, bedava evi duyunca aynı gün işten ayrılmış.
A good job, well-paid, free housing. He left the same day.
Üstelik aynı gün, onca insanla birlikte koca binayı yıkmaya çalıştı.
On the same day he tries to pull down a building full of people?
Aynı gün şehri terk etti.
He left the city the same day.
Yamao'nun kaza yaptığı günle aynı gün.
That is just hit and run of the day, Shan Mei eh?
- Aynı gün mü dediniz? - Evet. O eski huzur dolu, sakin köyümüzde aynı gün iki büyük kaza yaşanınca tüm köy birbirine karıştı.
The same day yes ah relaxed and quiet village on the same day there were two big events the whole village is a riot winter horse over there then the possibility of committing the crime police determined the accident investigation that the cliff from the winter horse like a swan by the lake close
Hayır, o gitse de, aynı gün geri dönerdi.
No, and when he leaves, he comes back the same day.
Aynı gün doğduk, doğumdan sözlendik.
We were born on the same day, promised at birth.
Ama neden ikisi de aynı gün izin aldı?
But why did both of them take the same days off.
Bekaretimizi birlikte kaybedicez aynı gün
We should lose virgins together.
Birine aynı gün içinde üç kez rastlamıştım.
Ran into someone three times a day
Aynı gün içinde...
Later that same day...
Sınava aynı gün girdik.
We took the test the same day.
Aynı gün bir daha...
Later that same day...
Nasıl bir kadın aynı gün içinde hem aşkıyla kaçıp hem de çocuğunu öldürebilir?
I mean, come on - - what kind of woman elopes on the same day her child is killed?
Ve bir gün sen de aynı şeyi aynı neden için yapacaksın.
And one day, you will do the same thing For the same reason.
Çok üzücü ve korkunç bir haftaydı, " " aynı şekilde çok üzücü ve korkunç bir gün. "
'It has been a tragic, terrible week, indeed a tragic and terrible day.
Fakat ertesi gün yine aynı sözler.
But the next day, it was the same words again.
Mozarella ağları hakkında okudukların dışında her gün aynı görünüyorsun.
Apart from the way you read all about mozzarella networks, you look the same every day.
- Kimseyi görmek istemiyorum. Şahsen ben tüm gün bu yaşlı yarasayla aynı odada kalmak zorunda olsaydım aklımı kaçırırdım. Sahi mi?
- I don't want to see anyone.
Her gün aynı!
It's the same every day
Her gün saat 15 : 00'da aynı şarkı çalıyor, çünkü Charlie Sparks her gün 14 : 30'da Sammy gelince CD'yi takıyor.
At 3 p.m. the song plays, the same song every day at the same time because Charlie Sparks puts the CD in at 2 : 30 when Sammy arrives.
Bütün gün alışveriş merkezinde takılıp her gece aynı parayı getiriyor ve bizimkileri ona araba alması için kafalıyor.
She's just hangin'around the mall all day... flashing the same cash every night and fooling my parents into buying her a car.
Her gün aynı saatte bankadan para çekiyormuş.
Makes withdrawals from his bank the same time every day.
Sanki her gün aynı saatte aynı yerden geçiyormuşsun gibi.
It's almost like you're leaving from the same place at the same time each day.
Ve bir gün tekrar aynı şey oldu.
And one day it was the same thing all over again.
Bir gün burası müthiş bir dubleks olacak, aynı "Diff'rent Strokes" da ki gibi.
Someday this place is gonna be a kickass duplex, like on Different Strokes.
Kitana, bir gün aynı duyguya sahip olup ona düşman olacaktı. Aklına bir plan geldi.
Faithfull Kitana one day feel the same and turn against him, he divised a plan.
Ve o gün, aynı zamanda babasının onu ne kadar sevdiğini de öğrenecek.
And on that day, he will also learn... how much his father loves him.
İş yerini her gün aynı saatte terk ediyor. Şoför hep iki çanta taşıyor.
He leaves his office at almost exactly the same time every night.
- Evet, yaptım! Aynı Lola, farklı bir gün.
Same Lola, different day.
Görünüşe göre Lockwood her hafta aynı numarayı arıyormuş ama birkaç hafta sonra telefonun diğer ucundaki adam konuşmayı kabul etmemeye başlamış dört gün öncesine kadar.
Apparently, Lockwood made weekly calls to the same number, but week after week, the person at the end of the call refused to accept the charges, until four days ago.
Akıl hastanesindeyken her gün aynı resmi çizip dururmuşum.
You know, when I was in the sanitarium, I apparently drew the same picture every single day.
Bir gün benim vaktim geldiğinde ve o raddeye geldiğimde benim için aynı şeyi yapan kimse olmayacak.
And one day, I will be that sick, and there will be no one there when it's time.
Her gün aynı.
Every day the same.
Her gün aynı ruh halindeler.
They're in the same mood every day.
Seninle buluşabilir mesajlaşabilir ama aynı zamanda sevgilisiyle de gününü gün ediyordur.
Ask to meet, she'll meet. Send mail, she'll reply. When she's not with you, she's screwing him.
Ertesi gün yine yapacaktım. Aynı şarkılar, farklı ıstakozlar.
And the next day do it again- - same songs, different Lobsters.
Mike ve Frances tam olarak aynı eksenlerde yaşayan insanlar değillerdi. Ama bir gün karşılaştılar.
Mike and Frances don't exactly travel in the same circles, but one day they met, ahem.
Son bir kaç gün, aynı mesajdan çok miktarda gelmiş.
The last few days, she's received lots of the same text messages.
Birkaç gün sonra, daha önce tanıştığım Peter ve Christine çiftinin de aynı zamanda İsviçre için uçak bileti aldıklarını öğrendim.
'A few days later, I discovered that the couple I'd met, 'Peter and Christine, had also booked flights to Switzerland'in the very same week as young Andrew.
Romeo ve Juliette her gün aynı saatte Adam'ı ziyarete gidiyor uyuyakalana dek yanında kalıp ona destek oluyorlardı.
They visited him every day until he fell asleep for comfort and support.
Takım elbise değil de...,... iki gün üst üste aynı kravatı takmak kötü şans getirir.
A suit is one thing. You can't wear. The same tie two days in a row...
Aynı zamanda geçen gün Müdür O'Dell ile de çok yakın olduğunu fark ettim.
I also noticed that you were very close to headmaster O'Dell the other day.
Bana bak, Kate, bir gün sen de bu koltuğa oturacaksın ve sen de aynı kararları vermek zorunda kalacaksın.
Look, Kate, one day you're gonna be where I am and you're gonna have to make these decisions for yourself.
Hepsi Khartoum'a iki gün önce aynı uçakla gelmişler.
They all flew into Khartoum on the same flight two days ago.
Hadi ama, aynı kamp yaptığımız o gün gibi olacak.
Come on, it'll be just like that time we went camping.
Aynı el o gün parmağımı tutmuştu.
This same hand grabbed my thumb that day.
Bu da 6 gün önce Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda dosyalanmış olan aynı madenin taslağı.
- Yep. And this is a schematic of the same mine filed with the Department of Mineral Resources six days ago.
Krav Maga'nın esaslarından biri savunma ve saldırıyı aynı anda yapmaktır. Bu gün üç hamlede bu hareketi çalışacağız.
Okay, so one of the principles of krav maga is defending and counterattacking at the same time, so we're gonna work on this move right here. it's three moves.
Bak, seninle sadece evlilik bağı ile bağlı olabiliriz Charles ama seni hep kendi oğlummuş gibi sevdim. Ve umarım ki bir gün birine karşı aynı sevgiyi hissetme şansını yakalarsın.
Look, you might only be my son by marriage, Charles, but I've always loved you as my own, and I hope you get the opportunity to feel that kind of love with someone someday.
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
günaydın tatlım 25
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
günaydın tatlım 25
gündüz 49
günahkar 29
günah 39
günaydın hayatım 17
günler 45
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192
günahkar 29
günah 39
günaydın hayatım 17
günler 45
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192