Aşkın traducir inglés
47,676 traducción paralela
Aşkın en hızlı yolu kıskançlıktır.
Jealousy is the fastest path to love.
Çay içmek, yemek yemek, sinemaya gitmek, seni eve bırakması seni yoklamak için mesaj atması, emojiler göndermesi yıldızları seyretmek, etkinlik planlamak, kaçıp kovalamak, aşkını itiraf etmek...
Having a tea, having meals, going to the movies, taking you home, sending texts to check up on you, getting new sets of emojis, going to see the stars, planing an event for you, playing push and pull, and confessing his feelings for you...
- Sana göre ilk aşkın, Se Hwa.
To you, Se Hwa is your first love.
Bu nedenle ilk aşkın olarak Se Hwa'nın damga basmasına izin vereceğim.
So I will let that girl Se Hwa to stamp on the "first love."
Eğer ilk aşkın ben olsaydım bu büyük bir sorun olurdu.
It would have been a big trouble if I were your first love.
Allah aşkına ne yaptın sen?
Hurry. What on earth did you do?
İlk aşkını düşünen birine ne diye iyi davranacakmışım?
Why should I be nice to someone who only thinks about his first love?
İlk aşkın böyle yapıcı eleştiriler hiç yapmadığından ilk defa duyuyor olmalısın.
I guess your first love never gave you these constructive criticisms. Seeing how you've never heard it before.
Allah aşkına daha ne zamana dek bana kötü davranacaksın?
How long are you going to nag at me?
Allah aşkına aklın ba -
What do you mean you have plans this late?
Böyle bir aşkın mümkün olduğuna inanmazdım. "
I just never believed a love like this was possible. "
Sally Ann Sikes, Tanrı aşkına ne yaptığını sanıyorsun?
Sally Ann Sikes, what in God's name do you think you're doing?
Tanrı aşkına acaba kesintisiz üç cümleyi kurabilir misin ben de önümüzdeki iki saatin kör hayatımı daha çekilir mi kılacağını yoksa kulaklarıma işkence mi edeceğini anlamaya çalışıyorum.
- For the love of God would you connect three sentences together so I'll have some sense of whether or not the next two hours of my bleak and blind life will be bearable... -... or torture to my ears.
Aşkın, acının, çılgınlığın her halini biliyordu.
He knew every form of love, suffering, madness.
Bay Arkadaş, kusura bakmayın ne işle meşgul olduğunuzu sorabilir miyim?
May I ask what your friend does for a living?
Evladımın iyiliği için gobline piyangonun kazanan numaralarını biliyor mu diye sorabilir misin?
For my poor child, please ask the goblin for lottery winning numbers.
Denizkızlarına aşk yüzünden sakın gelmeyin dediğimi iletsinler diye. Duymadın mı hiç?
I told them to let the mermaids know, "Don't ever come to Seoul because of love." You never heard that?
Sen sadece aşk silahını ateşle gitsin.
You just shoot love guns.
Haklısın tabii, aşk öyle "evet şimdi başlıyorum" deyip başlayacağın bir şey değildir değil mi?
Fine, you're right, love isn't something you start like "Okay, I'm gonna start now. Beep!" right?
Seni eve bıraksın.
Ask Tae Oh to take you home.
- Neden sorularını sormuyorsun?
Why don't you ask what you were going to ask?
Eğer bana neye inandığımı değil, ne bildiğimi sorarsanız, bize atalarımızdan önemli DNA parçaları miras kaldığını biliyorum ve kitabımda da belirttiğim gibi sensoriyum'dan kalanlar, ön korteksteki adacık ki, o da öyle alelade bir parça değil, o empati kapasitemiz için elzem.
Look, if you ask me what I know as opposed to what I believe, I know we've inherited some important bits of DNA from our ancestors and as I suggested in my book, what we gained from the sensorium, the insula of the frontal cortices, which is fundamental to our capacity for empathy, isn't just any part.
İlk aşkım Tae Hee oppanın iradesi sayesinde hep.
It's all due to my first love's strong persistence.
Daha hızlı bir çözüm yolu biliyorken ne diye yardımını isteyeyim ki?
- Why would I ask for your help when I know a - faster way to resolve it?
İlk aşkımsın diye itiraf edebileyim diye göklerden müsaade istiyorum.
Please let me be able to confess I'm seeking the permission of the sky.
Sen... Resim için kapıma gelme sakın!
Don't ask me to take a picture of you.
Ne soracağını bilemezsiniz, hepsine hazırlıklı olun.
And so on. You don't know what she'll ask. Prepare answers for them all.
İlk aşkımsın diye itiraf edebileyim diye...
I hope I'll be able... to tell her she was my first love.
Ayıp olacağını düşünüyorsanız neden soruyorsunuz?
Don't ask if you're sorry.
İlk aşkımsın diye itiraf edebileyim diye göklerden müsaade istiyorum.
I hope I'll be able to... tell her she was my first love. I ask... above for permission.
Görünüşünden ziyade neden mizacını merak etmiyorsun?
How is it that you ask me about his looks before asking about his character?
Lütfen hudut boyunca dolaşan Büyük Komutan Kim Shin'i çağırın ki yanınızda olup sizi korusun.
I merely ask that you summon Kim Shin, who is wandering along the borderlands to protect you, as he stays by your side.
Benim için yapacak mısın?
Will you do it if I ask?
Evlerine dönmeyi planlayıp planlamadıklarını sor.
Ask him if they plan to return to their home?
Ve sen benim sonsuz aşkımsın, şehirlerin şehri.
And you are my eternal love, the city of all cities.
Jake'in hayatının aşkı olduğuna inanıyordu.
She believed that Jake was the love of her life.
Geri dönmemi istersen, sormak zorundaydın.
If you wanted to come back, you only had to ask.
Halletmesi gereken bir şeyin daha olduğunu söyledi ama ne olduğunu sormayın çünkü bilmiyorum.
He said he had one more thing to take care of, but don't ask me what because I don't know.
Belki de hayatının aşkıyla tanışırsın.
This could be how you meet the love of your life.
Bir şeye ihtiyacın olursa bize söyleyebilirsin.
If you need help, just ask us.
Ve sesini çıkarıp annene haksız olduğunu o aptallara yanlış olduklarını söyleyip yanımda durman gerekirken sen bana bebeği istiyor muyum diye sordun.
And when it was time for you to stand up and say that she's wrong and they're all wrong and they're idiots and stand by me, then you ask me if I want to keep it.
Aslında sana aynısını soracaktım.
I was actually just going to ask you the same thing.
Peki siz deima insanların yapmanızı istediği şeyin tam tersini yapıyor musunuz?
So, do you always do the opposite of what people ask you to do?
Bunu yapar mısın diye sana nasıl sorarım bilemiyorum.
I don't know how I can ask you to do this.
Ya da konuşmadan önce kendimize düşüncelerimizin önemli olup olmadığını sormamızı.
Or to speak without first. To ask you now whether our, thoughts were absolutely necessary.
Birlikte gittikleri baloyu ve birbirlerine sadık aşk dolu bakışlarını hatırladı.
"She recalled the ball, and Vronsky and his humble, enamored gaze... "... and their relations with one another.
Benim için bir şey yapar mısın?
May I ask you to do something for me?
Çok şey istediğimin farkındayım, ama büyük iyilik yapmış olacaksın.
It's a lot to ask, but you'd really be doing me a big favor.
Kralı görünce kendin sorarsın.
Well, when you see the king, why don't you ask him?
â ™ ª Hayır, yüksekler seni orada incitmez bebeğim â ™ ª â ™ ª Zamanını sorma â ™ ª
♪ No, the highs won't Hurt you there, babe ♪ ♪ Don't ask me when ♪
â ™ ª Nasılını sorma Neresi olduğunu sor â ™ ª
♪ Don't ask me how ♪ ♪ But ask me where... ♪