English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Bahçıvan

Bahçıvan traducir inglés

1,068 traducción paralela
- Ama bir bahçıvanımız olmak zorunda.
- But we have to have a gardener.
- O bahçıvan değil.
- He's no gardener!
Gerçek bir bahçıvan değilsen, neden bizim bahçıvanımızsın?
Why are you our gardener if you aren't a real gardener?
Babam bahçıvanıydı, eli bol, yüreği zengindir onun.
My father used to be her gardener. She's always been very good to me.
Sadece Amerika'da bir bahçıvanın oğlu böyle bir topluma girebilir.
Only in America can a gardener's son receive such spiffy treatment.
Az önce bahçıvanın oğlu hakkında söylediklerinize, istemeyerek kulak misafiri oldum.
I couldn't help overhearing your remark about the gardener's son. Jimmy's father had such a green thumb.
Jimmy'den de aynısını umut ediyoruz, ama şimdiye dek boşuna, fakat iyi bahçıvan bulmak zor.
We hoped Jimmy would take after him. But there's been little evidence. Good gardeners are hard to come by.
Belki bahçıvan olursun?
Maybe you should try gardening.
Harold Potter, bahçıvan ve vergi memuru başka gezegenli yaratıkların ilk kurbanı.
Harold Potter, gardener and tax official first victim of creatures from another planet.
M-4 dışında, uşak, hizmetçi, bahçıvan ve nöbetçi görevi görüyor.
Except for M-4, which serves as butler, housekeeper, gardener and guardian.
Charlie Bahçıvan bu eski numarayı yuttu.
Charlie Gardener's fallen for that old trick.
Bahçıvan mı?
The gardener?
Zangoç başka bahçıvan göndermelerini istedi.
The sacristan says to send another gardener.
Yaşlı bir bahçıvan.
An old man.
Bahçıvanımız olabilir.
He could be our gardener.
Tanrı bahçıvanı konuşturdu!
God has made the gardener talk!
- Bahçıvan Leon.
- Leon, the gardener
Yarım saat önce, bahçıvanın biri, tepede.38lik tabanca bulmuş. Dayınızın masasından alınanla aynı cinsten imiş.
About a half hour ago a gardener up on that hill there found a.38 revolver and it's the same kind as the one missing from your uncle's desk.
- Ve bahçıvan, çimleri Perşembe günü kesiyor
And, uh, the gardener cuts the grass on Thursday.
Hizmetçi, şoför, bahçıvan.
The maid, the chauffeur, the gardener.
- Bahçıvan Philipuccio.
Philipuccio the gardener.
Bahçıvanın.
He's the gardener.
- Söyleyin sevgili İnes, yolda gelirken sol tarafta gördüğüm, bir bahçıvan kulübesi, öyle değil mi?
Tell me, dear Ines : is that the gardener's shed I saw on the left?
Ama bahçıvan geçen hafta kovuldu efendim.
But the gardener was fired last week.
Evinize bahçıvan olmak istiyorum.
I'd like to be your gardener.
- Bahçıvan, evet.
Your gardener.
Bir bahçıvan arıyorsunuz, öyle değil mi?
You need a gardener, don't you?
Eski bahçıvanımız sendikalı değildi.
Our last gardener was non-union.
Eski bir bahçıvan.
He used to be a gardener.
Ah, bahçıvanınız seni burada bulacağımı söyledi.
Uh, your gardener said I might find you here.
- Acaba bahçıvan var mıymış?
Officer, is there a gardener?
Bahçıvan sizsiniz ha?
are you the gardener?
Her şey dahil 200 dolar. Vergiler, sigortalar... otomobiller, bahçıvan, havuz temizleyici... hatta Allah'ın belası bir ağaç uzmanı.
There's the taxes, insurance... automobiles and a gardener and a pool man... and a tree surgeon, for Christ's sake.
Yemek ve temizlik yapar, uşak, bahçıvan ve şoför olarak hizmet edebilirim.
I can cook, clean, I am a butler, a gardener and chauffeur.
Aynı zamanda hademe ve bahçıvanım...
- Also porter, gardener, bell ringer -
Buradaki bahçıvan sen misin?
Are you the gardener here?
Bir gün sarayın bahçıvanın oğlu onu görmeye gelmiş.
One day the gardener came to see her.
Bahçıvanın oğlu bir süre düşünmüş... ve sevinçle haykırmış :
The young gardener thought a while and happily exclaimed :
Evet, demiş bahçıvanın oğlu.
It's easy, he said.
Bahçıvanın oğlu gökyüzüne bakmış ve mırıldanmış... bir yastık kadar.
The young gardener looked up towards the sky. They are as big as your pillow.
Ve bahçıvan ona pamuk yumağı getirmiş.
And the gardener helped her.
- Bahçıvanımız.
- Our gardener.
O evde bahçıvan yardımcısı olarak çalışıyordu.
You know, he had a job as a gardener's assistant at this house.
Bahçıvan olduğunu sanıyordum.
I thought you were a gardener.
Şimdi de bahçıvan mı kesilmen gerekiyor?
Is that something you've become?
Bu hizmetçilerin birinin oğludur, ya aşçının, ya da bahçıvanın...
This son of one of the staff, a cook or a gardener...
Üstümüz bahçıvan kulübesi. Ver bakayım tulumcuğum şu testereyi.
You have no salt, and the patatoes are not cooked enough..
Şey, Bayan Shannon'dan onları zamanında getirtmeme yardım etmesi için fazladan bir bahçıvan ödünç aldım.
Mr Winters!
Muhtemelen bahçıvanın işidir.
Ask him.
Bu süre içinde, bir bitkiyi ötekinden ayıramamışsın sonra birden bahçıvan kesildin. 50 yıl oldu.
50 years.
Önce bahçeden sonra caddenin altından geçip, karşıdaki harap köşkün bahçıvan kulübesine varacağız.
- Be quiet!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]