Başı dertte traducir inglés
4,060 traducción paralela
Galiba Curtis'in başı dertte.
I think Curtis is in trouble.
Tig'in başı dertte, kardeşim.
Tig's in trouble, brother.
Ailenin yarın da başı dertte olacak.
Your family will still be in trouble tomorrow,
- Birileriyle başı dertte miydi?
She had trouble with someone?
- Go Yeong Jae'nin başı dertte.
- Go Yeong Jae is in danger.
- Varg'ın başı dertte.
- Varg is in trouble.
Lily'nin başı dertte.
Lily's in trouble.
Başı dertte olan bir arkadaş için.
It's for a friend who's in trouble.
Arkadaşlarımızın başı dertte. Önemli olan bu!
Our people are in trouble that's all what matters!
Başı dertte mi?
Is he in trouble?
Bunları kafese almaya kendini hazırlasan iyi edersin bunu da çabucak yap bence, çünkü hangisinin sahtekâr olduğunu biliyorum gibi. Yani senin Hester'in başı dertte.
Well, you'd better be prepared to talk them to death, and you'd better do it fast, because I think I know which one of them is the imposter, which means your Hester is in trouble.
Başı dertte.
He's in trouble.
- Bravo 2, Bravo 1 in başı dertte.
Bravo Two, be advised Bravo One is in trouble.
- Başı dertte mi?
- Having some trouble?
7.5 milyar yıl önce... Bir çok galaksi uzaktaydı. Bir süper dev yıldızın başı dertte idi.
7.5 billion years ago, many galaxies away a supergiant star is in trouble.
Terrence'ın başı dertte Nico.
Terrence is in deep, Nico.
- Galiba başım dertte.
Think I'm in trouble.
Terrence'ın başı büyük dertte Nico.
Hmm. Terrence is in deep, Nico.
Başın ne kadar büyük bir dertte Harry?
How much trouble are you in, Harry?
Başın büyük dertte.
Now you have a big problem.
Başım fena dertte.
I'm in deep shit.
Başım dertte.
I'm in trouble.
Alicia'nın bu sabah ayrıldığını duydun tıpkı Elaine'yi telefonda duyduğun gibi ona başının dertte olduğunu söylerken.
You heard Alicia leave this morning, just like you heard her on the phone with Elaine, telling her about the trouble she was in.
Aptal değilim, başının dertte olduğunu ne zaman anlayacaksın?
I'm not being stupid, when are you going to realise you're in trouble?
Başınız büyük dertte, kızlar.
You guys are in a lot of trouble.
Zaten başım dertte.
I'm already in trouble.
- Başın fena dertte delikanlı.
! I think you're a very troubled young man.
- Başım dertte.
- I'm in trouble.
Fakat Stark Dünya'yı kurtarma konusunda altımıza güveniyorsa o zaman hepimizin başı büyük dertte.
But if Stark is counting on the six of us to save the world... Then we are all in some serious trouble.
- Başımız dertte mi?
Are we in trouble?
Başımız dertte mi?
Are we in trouble?
Cuesta'nın başının dertte olduğunu duyduğum zaman,... sizlerden birinin onu araştırmaya geleceğini anladım.
When I heard that Cuesta's head was on the chopping block, I figured one of you would come looking his investigator up.
- Başımız dertte.
- We're in trouble.
Başın mı dertte?
Are you in trouble?
Başının dertte olduğunu mu sanıyorsun Hector?
You think you're in trouble, Hector?
Başımız dertte.
We're in trouble.
Başın dertte sanmıştım.
I thought you were in trouble.
- Başının dertte olduğunu sandım.
- I thought maybe he was having some trouble.
Dedemi şehir dışında tutmak zorundaydım çünkü başım fena halde dertte!
I just had to get Pop-Pop out of town because I am in so much trouble!
Başın dertte mi?
You said you were in trouble?
Benim değil Carl, senin başın dertte.
I'm not in trouble, Carl, you are.
Clay, onun hâlâ Parish için çalıştığını düşünüyor ama ben başının dertte olmasından korkuyorum.
Cley thinks that she still may be loyal to Parish, but I'm concerned she might be in trouble.
Jane'e yardım etmemiz gerektiğini, başının dertte olabileceğini söylediğimde, kesin bir şekilde "hayır" dedi.
I suggested we reach out to try and help Jane because he was in trouble, and she said "no" very firmly.
- Çok kibarsın. Bak, başım biraz dertte.
Very kind.
Yani sanırım başım büyük dertte.
And I think I'm in a lot of trouble.
- Başımız dertte demiştim.
- I told you we're in trouble...
O adamın yerinde olmak istemezdim. Başı epey dertte gibi.
I wouldn't want to be that guy, you know, he sounds like he's in a lot of trouble.
Başının dertte olduğunu ve yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
She said she was in trouble and needed my help.
Beni başının dertte olduğunu söylemek için beni aradıktan 20 dakika sonra.
That's 20 minutes after she called me to say she was in trouble.
Ev sahibimle başım dertte gibiydi.
I've been having trouble with the landlord.
Gerçek ben bu isem eğer başımız dertte demektir.
If this is the real me, we're in trouble.