English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Bedroom

Bedroom traducir inglés

10,213 traducción paralela
Yatak odam buranın üstünde.
My bedroom is right above this room.
Burası yetişkinlik hayatım boyunca bir yatak odasından ziyade bir hastane odası gibiydi.
This was more of a hospital room than a proper bedroom for most of my adult life.
Cüzdanı ve saati kayıp yatak odasındaki diğer değerli eşyaları ile birlikte.
His wallet and his watch were missing, along with some valuables from an upstairs bedroom.
Bu gece yatakta bana katılırsanız gülümsemenizi büyütebilirim, efendim.
Join me in the bedroom tonight, I'll broaden your smile.
Bu sabah oğlunun odasına girdim. Porno izliyordu. Bir de kendi yatağına abanıyordu.
I walked into your son's bedroom this morning, and he was watching porn... and fucking his own bed.
İki odalı bir daire aldım. Havuzun yanına da kaliteli bir ızgara.
I bought a two bedroom apartment, top of the line grill, right by the pool.
Yatak odasındaki havalandırma kanalında.
It's in the heating vent in the bedroom, okay?
Ranzaları olan iki yatak odalı bir daire bulabilir.
The guy can find a two-bedroom apartment and some bunk beds.
Bu iki ya da üç yatak odalı dairede Bay Solloway yalnız yaşamayı mı planlıyor?
Does Mr. Solloway plan to live alone in this two - or three-bedroom?
Bu iki ya da üç yatak odalı dairede tek başınıza mı yaşayacaksınız?
Will you be living by yourself in this new two - or three-bedroom?
Helen ile yatak odamızda vardı.
Helen and I had it in our bedroom.
- İki yatak odalı olanı mı?
- The two-bedroom?
Yukarıda, koridorun sonunda misafir yatak odaları var.
There's a guest bedroom upstairs at the end of the hall.
"Üç yatak odası, iki banyo"
A "three bedroom, two bath craftsman."
Günün sonunda üç yatakodalı iki banyolu evine gidemiyorsun.
You can't punch out and go back to your Three-bedroom, two-bath craftsman At the end of the day.
Pekâlâ, Başkomiserim boş olan tek yer eski karımın yatak odası ki orası yasak bölge.
Okay, well, Captain, the only free bedroom is my ex-wife's, which is strictly off-limits.
Yatak odasında televizyonun zararları olduğunu söylediklerini biliyorum yatak odamda televizyon bu yüzden yok.
I know they say it's not good to have a TV in the bedroom, which is... why I don't.
- Sorun değil... yatak odası zaten hazırdı.
Your house was close. It's okay. I've got the bedroom already made.
Banyo o tarafta.
Bedroom.
Evet, ben inanıyorum ki bu kadın, yatak odasında kocasına hizmet ederken başkalarını düşünen sadık kadından daha dürüsttür.
Yes, I believe that woman is more honest than the, uh, faithful wife in her own bedroom who serves one man whilst thinking of another.
Yatak odasındaki tatminsizlik boşanma sebeplerinin başında geliyor.
Dissatisfaction in the bedroom is one of the leading causes of divorce.
Yatak odasında dildolarından birini mi buldun?
Did you find one of those dildos in her bedroom?
Her neyse, kadın yatak odasındaki sorunlarını çözebilsinler diye kocasını birilerine götürmeye ikna etmek için dil döküyor.
Well, anyway, she's been twisting his arm, trying to get him to go see somebody about their bedroom problems.
Ama bu bana Doğa Tarihi Müzesi manzaralı üç odalı bir daire kazandırdı.
But it got me a three-bedroom apartment overlooking the Museum of Natural History.
Sen onu yatak odasına götürüp gidip keyfini yerine getir, sonra birazdan size katılırım.
Why don't you take him into the bedroom, go make him happy, then I'll join you in a minute.
Eve yatak odasından girilmiş.
Point of entry is a window in her bedroom.
- Evet. Yatak odası penceresinin dışındaki yangın merdivenindeymiş.
Yeah, it was in the fire escape outside the bedroom window.
Bu yeni maceracı doğayı yatak odanızda da uyguluyor musunuz bari?
You been applying any of that new adventurous nature into the bedroom?
Harry, yatak odamızda.
Harry is in our bedroom.
Eleanor, Don'ın paltosunu alır mısın belki kızlara tuvaleti ve yatak odasını da gösterirsin.
Eleanor, you want to, uh, take Don's coat here, and maybe you can show the girls where the powder room is and bedroom.
Yatak odası temiz.
Bedroom's clear.
Sen de hemen yandaki odada kalıyorsun.
You live next door in a beautiful one bedroom.
Onlardan biri olan Hanna Marin Mona'nın odasına girmeme bile izin vermedi.
One of them, Hanna Marin, wouldn't even let me go into Mona's bedroom.
Cody dün akşam güzel bir kadınla yatak odasında ne yapıyordu dersiniz?
What do we think Cody was doing in a bedroom with a pretty woman some time last night?
Yatak odasında.
He's in the bedroom.
Aşağıda bir yatak odası var.
Bedroom's upstairs.
Bayan Blinksy'ye cinsel bir ayrıcalık için yalvarırken senin odana dalsaydım kendini kötü kullanılmış sayar mıydın?
If I came barging into your bedroom, all moist and beady-eyed, while you were begging for sexual favors from Mrs. Blinsky, would you consider yourself ill-used?
Yatak odalarındaki havalandırmada bütadien kokusuna rastladım.
I could smell traces of butadiene around the air vent in their bedroom.
Odamda biri var. Polisi ara.
There's somebody in my bedroom.
Banyo ile yatak odası arasındaki mesafe içeriye göre dışarıdan daha kısa.
The distance from the bathroom to the bedroom is shorter from the outside than from the inside.
Şu yaratmaya çalıştığınız eski moda havası falan. Şu güzel falcı, arkadaş canlısı kumarbazlar. Ama sonra uykusunda çığlık atanlar yatak odasında bir katır ve tuvalette çıplak birini gördüm.
The whole "vintage" look you've cultivated, the pretty palm reader, the friendly gamblers, but then I see sleepscreamers, a bedroom mule and a toilet streaker.
Yatak odasında ağladığını duyardım.
I'd hear her crying in her bedroom. I'd go knocking.
Diğer misafir odası ne alemde Krieger?
Krieger, how about the other guest bedroom?
Yatak odasından çıktınız mı hiç?
Did you even leave the bedroom?
Aynı odayı, aynı daireyi ya da ormanda aynı çadırı paylaştığımız süre.
That's how long we either shared a bedroom or an apartment or a damn tent in the woods.
Charlie, Ethan'ı odasına götür, lütfen.
Charlie, take Ethan to his bedroom, please.
Büyük yatak odası.
Master bedroom.
Yatak odamdaydım. Tartışmanızı duydum. - Yargıcın bir şey unutmuş.
I was in my bedroom, and I heard arguing.
Yukarıdaki odayı senin için süt pembesine boyamıştık.
We painted the upstairs bedroom a very milky pink for you.
Olay yatak odasında başlamış gibi ama içeriye zorla girildiğine dair bir iz yok.
The incident began in the bedroom.. .. but there were no signs of forced entry.
Gidip odamdaki ampulü değiştireceğim.
Sure am. I better go change that lightbulb in my bedroom.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]