Ben mark traducir inglés
962 traducción paralela
- Ben Mark Lamphere.
- I'm Mark Lamphere.
Ben Mark Elliott.
I'm Mark Elliott.
Ben Mark Trevor. Sizlere... patlamayan roket bombasının mahallinden sesleniyorum.
This is Mark Trevor speaking to you... from the actual site of the unexploded rocket bomb.
Ben Mark'ın ölümünden sonra nasılsam o da öyleydi.
She looks like I looked after Mark's death.
Ben Mark Rutland.
I'm Mark Rutland.
Ben Mark.
I'm Mark.
Doktor, ben Mark Garrison.
Doc, it's Mark Garrison.
"Buffo Black'i ben öldürdüm, efendim." "Ve suçu Mark Royce'un üzerine attım."
"I murdered the late Buffo Black, Your Honor, and I threw the suspicion on Mark Royce..."
Ben kolay bir hedef gördüm.
- Wait. I see an easy mark.
Çeteler hepsinin kapısını işaretledi. Zola suçsuz bulunur da intikam alalım diye, ama ben...
Crosses mark their doors for the vengeance of the mob if Zola is acquitted, but if I...
- Sen kontrol et, ben damgalayım.
- You check and I'll mark.
Perakendeciler buna bir soru işareti eklememi istediler ama ben reddettim.
The retailers wanted me to add a question mark. But I refused. It was too crass.
- Ben sana inanıyorum, Mark.
- I believe you, Mark.
Ben yaptım, Mark.
But I did, Mark.
Ben sadece infaz eden kol, vuran el suç tozunda iz bırakan ayaktım.
I was but the arm that executes, the hand that strikes, the foot that leaves its mark in the dust of crime.
Mark, ben senin eşinim.
Mark, I'm your wife.
Mark'a Eleanor'u ben seçtim.
I picked Eleanor for Mark.
Mark, artık benim odalarıma gelmeyeceksen seninkilere ben geleceğim.
Mark, if you won't come to my rooms any more, I have to come to yours.
Ben her zaman şey diye düşünmüştüm...
- Yes, but... I always thought she... but Mark, now I'll have to stay.
Ben yaptım. Tırabzanda parmak izim var.
My thumb mark's downstairs on the banister.
Ben de her birine bir damga vuracağım. Bana ait olduklarını gösteren bir damga.
And I'll put a mark, a brand, on'em to show they're mine too.
Senin haritana ben adımı yazacağım. Sen de benimkine kendi işaretini koyacaksın.
I will place my name upon yours, you will place your mark upon mine.
Ben işi kavramadım önce.
I did not mark it.
- Öbür yanına da bir ben yaptır
Add a beauty mark on the other side.
Oh, Mark, ben... bana ne olduğunu bilmiyorum.
Oh, Mark, I... I don't know what has happened to me.
Mark gitti, ve ben ise burada, hastanedeki yerimi kaybettim.
Mark is gone, and I've lost my position here at the hospital.
küçük kıyafetler de var.
I am Mark Toliver, Ben Johnson and me, we got small outfit over there too.
Ve eğer ben senin kurnazlığın yüzünden yanlış adamı öldürdüysem, şimdi neden doğru kişiyi öldürmeyeyim.
And if I killed the wrong man because of your cleverness, Mark, why shouldn't I kill the right one now?
- Mark ve ben bir çıkar yol bulacağız.
We're going to work it out, Mark and I.
Mark ve ben savaştan çok önce oraya gittik.
Mark and I were there a lot before the war.
Savaş sırasında Brian'la ben burada yalnızdık. Ama hep Mark'ı bekliyorduk. Bu da günleri doldurmaya yardım ediyordu.
During the war, Brian and I were here alone... but we were always expecting Mark, and that helped to fill in the days.
Mark ve ben üç ay önce Londra'da tanıştık.
Mark and I met three months ago in London.
Ben kendi izimi zaten bıraktım.
Well, I have made my mark.
Ben işaretlerim.
I'll mark it down.
Ben de çizik bile olmadı.
I didn't even have a mark on me.
Birşey rica etsem, yapar mısın baba? Formülü açıp bana okursan, ben de buraya yazabilirim.
Would you be good enough, Dad, to open the formula for me and read it to me so I can mark it down.
Ben. Mark, lütfen dinle...
Oh, listen, Mark...
- Ben Lil Mainwaring, Mark'ın baldızıyım.
I'm Lil Mainwaring, Mark's sister-in-law.
Mark ben şimdi ne yapacağım?
Mark? What am I going to do?
Akdeniz üzerinde dolaşan koca bir soru işaretiyim ben!
I'm just a huge question mark hanging over the Mediterranean horizon.
Buraya Ben, işaretini koy.
Here, Ben, make your mark.
Ama bana birdaha kapa çeneni dersen, Mark Garrison, ne ben nede kızlar seninle birdaha konuşmayacağız.
But if you ever say "shut up" to me again, Mark Garrison, neither I nor the girls will ever speak to you again.
hayır, Mark, ben üzgünüm...
No, Mark, I am...
Tamam, o halde ben kapıyı kilitlerken sen de menüden ne istediğini işaretle.
Well, then, mark down what you want on the menu while I lock the door.
Artık Mark'ın işi benim işim ve ben iş hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Now Mark's business is my business, and I don't know anything about business.
Sorun şu ki, ben- - sınır çekmeyi unuttum.
Trouble is, I... I forgot to mark my boundaries.
Ben Los Angeles'tan Mark Salomon!
This is Mark Salomon from Los Angeles!
Ben testinizi işaretlerken, siz alttan üçüncü sırayı okuyun.
While I mark your test, read from the eye chart, third line down.
Peki ben sana kilosu 60 mark'tan değil de... 80 mark'tan sattığını söylesem?
But what would you say if I said you sold them for 80 a kilo... and not for 60?
Kahvaltıyla birlikte 50 Mark, ben daha ödemedim bile.
Fifty marks with breakfast, even when I'm behind on the rent.
Ben-ben-ben geçen iki haftadır Beauty Mark'ın stoklarının azaldığını gözlüyordum.
I-I-I've been watching Beauty Mark's stocks go down the last two months.
ben mutluyum 49
ben miyim 49
ben mike 23
ben memnunum 20
ben mi efendim 19
ben masumum 154
ben max 18
ben mahvoldum 17
ben michael 21
ben mi yaptım 17
ben miyim 49
ben mike 23
ben memnunum 20
ben mi efendim 19
ben masumum 154
ben max 18
ben mahvoldum 17
ben michael 21
ben mi yaptım 17