English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Biliyorum ama

Biliyorum ama traducir inglés

45,440 traducción paralela
Hayır, biliyorum ama bence telefonda görüşmeye değer. Suçlamalarının asılsız olduğunu kanıtlamak için.
But I think it might be worth getting on the phone with him yourself, just to explain that her accusations are unfounded.
Biliyorum ama artık çocuk değilim.
I know, but... I'm not a kid anymore.
- Sinirli olduğunu biliyorum ama...
Alec, I know you're upset, but this is just...
Yurtta kalmak istediğini biliyorum ama danışmanını aradım ve haftalardır kimsenin seni görmediğini söyledi.
I know you said you wanted to try living in the dorms, but I called your RA, and he said no one has seen you in weeks.
- Yaşlı olduğunu biliyorum ama işitme zorluğundan haberim yoktu.
I know you're old, but I didn't realize you were hard of hearing.
Endişeli olduğunu biliyorum ama ben de bekliyorum.
I know you're worried, but I'm still waiting, just like you.
Biliyorum ama Dr. Hughes ile mutlaka konuşmalıyım.
Look, I know, but it's very important that I speak to Dr. Hughes.
Biliyorum ama burada oturup karalar bağlayamam.
But I... I can't sit here and mope.
Clary'ye saldırdığım için bana kızdığını biliyorum ama sırf benden kaçmak için yanmana da gerek yok.
You're upset at me for attacking Clary, but barbecuing yourself to avoid me seems like a bit much.
Biliyorum ama filmler ancak kötü karakterleri kadar iyidir. Elimde de süs köpeklerinin havlaması gibi tehdit eden bir kötü var.
I know, I know, but a film is only as good as its villain, and I have an antagonist who is as threatening as a wiener dog.
Tanıştığımız her Wells'le aranda bir bağ olduğunu biliyorum ama...
I know that you've had a connection with every Wells that we've met, but...
İyi haber almaya alışık olmadığımızı biliyorum ama görünüşe göre bu iyi bir haber.
I know that we are not used to getting good news, but this is what it looks like.
Biliyorum ama oğlumu terk edemem.
I know, but I can't abandon my son.
Ne yapmamı istediğini biliyorum ama yapmayacağım.
I know what you want me to do... And I won't do it.
Arkadaş olmadığımızı biliyorum ama ilişkimize değer veriyorum Jean. Ve incindim. "
I know we're not friends, but I really value our relationship, Jean, and I'm hurt. "
- Biliyorum ama...
- Yeah, I know, but, uh...
Hükümlü olduğunu biliyorum ama kötü bir örnek değildir.
I know that she has a felony, but she is not a bad influence.
[Daha fazla sır yok demiştim, biliyorum ama kardeşimden kalbini kırabilecek birşeyi saklıyorum, ne yapacağımı bilmiyorum.]
_ _
Olayı nereye çektiğini biliyorum ama yıllar boyu federallerin ağır silah yasağı vardı ve hiçbir işe yaramadı.
Look, I know where you're going with this, but the feds had an assault weapons ban for years, and it did nothing.
Ailenle birlikte olmak istediğini de biliyorum ama onların anısını yaşatmak istiyorsan bunu yaşayarak yapmak zorundasın.
And I know that you want to be with your family again, but if you want them to live on, it has to be through you.
Biliyorum ama Zoe annesini kaybetti.
I know that, but Zoe already lost her mother.
Evet, biliyorum ama bu kişisel bir mesele Oliver.
Mm-hmm. Yeah. I know that, but this is personal, Oliver.
Biliyorum ama yine de yardımına ihtiyacım var çünkü Thea kılını kıpırdatmıyor.
I know, but I still need your help because Thea is not budging.
Diyeceğim şeyin ne kadar ağır ve zor olduğunu biliyorum ama Susan senin sevgilin, yani biri bu durumu düzeltecekse bence bu kişi sen olmalısın.
I know how severely problematic what I'm about to say is, but Susan is your girlfriend, so if anyone is going to fix it, Look. I think it has to be you.
Onu korumak zorunda olduğunuzu biliyorum ama onun güvenlik anahtarını o adamlara vermeniz lazım.
I know you have to protect her, but I need you to let those guys get away with her security key.
Aramızdaki güveni ihlal ettiğimi düşünüyorsun, biliyorum ama...
I know you think that I've violated some kind of trust between us, but- -
- Bak, oğlundan bahsetmeyerek canını yaktığını biliyorum ama...
- Look. I know that he hurt you by not telling you about his son, but- - look.
Endişelendiğini de biliyorum ama henüz geri dönmeye hazır değildim.
And I know you're worried, but I just--I wasn't ready to come back yet.
Belediye işleri var biliyorum ama- -
I know you got city hall and all, but...
- Biliyorum ama göründüğü gibi değil.
Thea? I know. It's not what it seems.
Kulağa ne kadar saçma geldiğini biliyorum ama emin ol dediklerim gerçek.
I know how crazy it sounds- - trust me--but it is real.
Çok bağımlılık yaptığını biliyorum. Ama bunlar yakınındaysa bağımlılığı bırakman zor olur.
But it's gonna be hard to get clean if you're always around it.
Biliyorum, onu sevmem gerekmiyor ama sevdim.
Hey, I know I'm not supposed to like him, but I kinda do.
Babamla ilgili olduğunu düşünürdüm ama ağabeyimle ilgili olduğunu artık biliyorum.
I used to think it was about my father, but now... I know it's about my brother.
Biliyorum, şu anda her şey mantıksız ama sana yardım edeceğim.
I know nothing makes sense right now. But I'm going to help you.
Ama ben inatçı bir adamım ve ne istediğimi biliyorum.
But I'm a stubborn man... And I know what I want.
Biliyorum Luke, iyi bir zamanda aramadım ama Clary ile konuşmalısın.
Luke, I know it's probably not a good time, but... You need to get in touch with Clary. We're all kind of freaking out.
Her şeyin kasvetli gözüktüğünü biliyorum, ama... Hiçbir şey, o çıkıntının üstünde durduğunu gören kadar harap edici değildi.
I know things may seem bleak, but... nothing was as devastating as seeing you standing on that ledge.
İşleri düzeltmeye çalıştığınızı düşündüğünüzü biliyorum, ama değilsiniz.
I know you think you're trying to make things right, but you're not.
Tamam, bunun terk edilmiş bir bina olduğunu biliyorum. Ama artık ekstra terk edilmiş gibi görünüyor.
Okay, I know this is an abandoned building, but it's starting to seem extra-abandoned.
Bunun iyi bir zaman olmadığını biliyorum, ama sana göstermek istediğim bir şey var.
I know it's not a good time, but there's something I have to show you.
Biliyorum, aramam gerekirdi ama bir sürü dertle boğuşuyordum.
Yeah, I... I know I should have called. I know I should have called.
Biliyorum ama çok fazla insanı yüzüstü bıraktım.
I know, but...
Biliyorum Nate ve ben Rip'i hiç gerçekten tanıyamadık. Ama sizin için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz.
I know Nate and I never really got to know Rip, but we know how much he means to the rest of you.
Ondan şüphe duymanı anlıyorum ve onun başka bir dünyadaki Laurel olduğunu da biliyorum onun bizim Laurel olmadığını da ama nedenini bilmiyoruz.
I understand that you're suspicious of her, and I know this Laurel is from another earth, that this is not our Laurel, but we don't know why.
Ghost Fox Goddess'ın havasının yanından geçemez ama ben senin havalılık seviyeni ancak hayal yapabilirim ki yapıyorum. Evet, biliyorum.
I know.
Anne kız ilişkisinin ne kadar karmaşık olabileceğini biliyorum. Ama anne olarak bazen sorumluluk almak zorundasın.
Now, I know how complex the mother-daughter relationship can be, but as the mother, you sometimes have to take responsibility.
Bir şey yok, sadece görmeye alışık olmadığım bir kod satırı var da. Ama sanırım Helix'te yardım edebilecek birini biliyorum.
There's just a line of code here I'm not quite getting, but I think I know someone at Helix who can help.
Chase'in artık ortalıkta olmasını istemediğini biliyorum Oliver ama Cayden James bir serseri mayın kadar tehlikeli.
I know you want Chase off the board, Oliver, but Cayden James is as dangerous as a loose nuke.
Ama en azından benden hiç vazgeçmediğini biliyorum.
But at least I know he never would've given up on me.
- Farkındayım... -... ama şu an konumuz Chase, unuttun mu? - Evet, biliyorum.
I do realize that, but this is Chase we're dealing with, remember?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]