Booze traducir inglés
3,666 traducción paralela
- Nefesin alkol kokuyor.
- You smell like booze.
Birkaç kişiyi içki almaları için seyahate gönderiyoruz.
We're taking some people on a booze cruise.
İçkiyi taşımak için.
To pick up the booze.
- Üzüm suyu!
- Booze, booze.
Üzüm suyu!
Booze, booze, booze, booze.
Üzüm suyu...
Booze, booze.
Sana üzüm suyu vereceğim.
You'll get your booze.
İçki, kuş ve Spurs.
Booze, birds, and the Spurs.
Arkadaşlarım seni biraya boğup masa altı yapacak Memur Sherman.
My friends are gonna booze you under the table, Officer Sherman.
Anneden çalınmış paket dolusu içkiye ve kimsenin senin yüzüp yüzmeyeceğini umursamayan bir partiye döndü.
Turn up to a pool party with a bag of booze nicked from your mum, and no-one'll care if you swim or not.
Bir daha ki sefere içki ödünç almak istersen bana danış.
Next time you wanna borrow some booze, just ask.
Biraz daha içki al.
Get some more booze.
Hayır, sorun yok. Sadece içmeyi birden bırakamaz.
No, it's fine, she can just give up the booze.
İlaçlarım yüzünden içki içmek yoktu ve gıcık annem yüzünden parti yoktu.
No booze'because of my pills and no rave because of my cowbag of a mum.'
- İçkileri ben sipariş ettim.
I ordered booze.
Bugünden itibaren, içki ve uyuşturucu yok.
From today, no more booze, no more drugs.
Partilere katıIıp, içki içecek ve sarhoş olacağım.
Full party. Full booze, full on high.
İçki içtiniz, sarhoş oldunuz, hoş vakit geçirdiniz, kendi isteğinizle yaptınız bunları.
You had booze, got high, had fun, and did it willingly.
Bir kaçağı yakalamak kadar önemli olmadığını biliyorum ama içki olmayan bir bar acıklı bir yerdir.
Well, I know it's not as pressing as catching a fugitive, but a bar without booze is a sad place.
Bence biri içkiyi azaltmalı.
I think somebody should be laying off the booze.
Pervasız, alem adamının hayatına girmesine izin verdim.
I allowed a booze hound with a reckless personality into her life -
İçki?
Booze?
İçkiden daha iyi bir şey biliyorum...
I got something way better than booze...
Odada içki olmalıydı.
There might be booze in that cabinet.
Hemen şimdi içki ile evliliğin arasında bir seçim yap.
Nah. Choose between booze and your marriage right now.
Kes sesini seni yağ torbası.
Hey, shut it, you greasy booze bag.
Bir duvara yumruğumu yerleştirdim. Sonra beni öfkelendirenin içki olmadığını fark ettim.
Then I realized it's not the booze that makes me angry...
Bu öfke araba sürerken içki içtiğimde de oluyor.
It's the anger that drives me to the booze.
Haydi biraz içki satalım.
Hey-o! Let's sell some booze.
Uyuşturucu, içki ve seks.
Drugs, and booze, and sex.
- Baba, sonunda alkol tüm beynini yedi mi?
Fucking hell, Dad, has the booze finally done your last brain cell in! ? You're off your nut!
İçki alemlerini ve ıvır zıvır işleri bırak.
Stop that with the booze and all that shit.
Çocuk yaştalarken kancayı takıyor,... ergenliğe girdiklerinde fahişe yapıyor,... ucuz içki alemleri ve esrarlarla aileleri parçalıyor,... insanların az da olsa kazandığı parayı Numbers Racket ve Bolita gibi loto oyunlarıyla çekip alıyor.
He hooks'em on heroin as kids, turns out teenage hookers, ruins whole families with cheap dope and booze, sucks what little money they do earn into his bolita and numbers rackets.
Alkollüyken doktorluk yapamazsın Berduş Jo.
Uh, you don't get to practice medicine with booze in your system, Hobo Jo.
- İçki.
- Booze.
- Uzun zamandır içki içmedi.
She hasn't had booze in ages.
- Uzun zamandır içki içmedi.
- Is she pissed? She hasn't had booze in ages.
- Ben öyle konuşmayı seviyorum.
Well, I fucking like the booze talking.
En son içki içtiğinde her şeyin içine etmişti.
She was like that the last time she got on the booze.
Onu biraz hasta edip bir ders vererek içkiden uzaklaşmasını sağlamak istedim.
I wanted to teach her a lesson, you know, make her a bit sick and get her off the booze.
Hep içki yüzünden.
It's the booze, you know, I...
İçki olmadan bu konuları nasıl konuşabiliriz?
How are we having this conversation without booze?
Uygun olabilecek hapishane gardiyanlarından birini buldum. İçki, bahis, borç tahsili... Bütün klasik belirleyiciler var.
I found a CO of a person who looks good, booze, bookies, loan defaults, all the usual markers...
Bir otel konuğu 20 yaşındaki bir kıza uyuşturucu verip içki içirmiş.
What happened? A 20-year-old girl was fed Seconals and booze by a hotel guest.
Öyle olsa bile iyi sahte içkide her zaman para vardır.
Even so, there's always money in good fake booze.
Sahte içki işine mi giriyorsunuz?
Hey, are you going into the counterfeit-booze business?
Eskiden ailemin sattığı içkiyi yapacaksın.
You'll be making the booze my family used to sell.
Viskiyi bire bir taklit etmekle kalmayıp şişeleri de yapabileceğini mi söylüyorsun?
You're telling me that not only can you perfectly imitate the booze but you can blow the bottles, too?
Buraya gelip benim içkimi içebileceğini mi sanıyorsun?
You think you can just come in here and drink my booze?
O tekne şamandıra yapmak dünyada yeterli alem yok.
There's not enough booze in the world to make that boat float.
Sadece yardımcı olmaya çalışıyorum.
And how we get our booze and where we keep it. I am just trying to help.