Bother traducir inglés
16,433 traducción paralela
- Bu kadar geç vakitte rahatsız ettiğim için özür dilerim. - Hayır.
- I'm sorry to bother you so late.
Şimdi kulağını çekeriz ki...
- We'll make sure that he doesn't bother - -
- Zahmet etme, girdim bile.
Don't bother, I'm already in.
Biraz daha beklemek benim için dert değil.
A little bit more ain't gonna bother me.
Buna karşın Şerif, boş vermesini Steven Avery'nin aradıkları kişi olduğunu söyledi.
Essentially, the sheriff told him not to bother, that they had their man, Steven Avery.
Bu arada, fark ettim ki kardeşin baş sağIığı dilemek için bile gelmeye zahmet etmemiş.
By the way, I noticed your hermano didn't even bother to come by to pay his respects.
Çocuklar, annenizi bugün rahatsız etmeyin.
Kids, don't bother your mom today.
Neden seninle konuşarak canını sıktım ki?
Why'd I even bother talking to you at all?
Bir parçacık getireceksen gelmeye zahmet bile etme.
Don't bother coming if you're going to bring only a little bit.
Seni çok geç rahatsız ettiğim için kusura bakma.
I'm sorry to bother you so late.
Seni bu spora bağımlı yapsın diye bunu atlanabilir yapmışlar yoksa kimse denemeye kalkışmazdı.
You manage to land that because it's meant to hook you into the sport... otherwise you wouldn't bother trying.
Artık rahatsız etmiyor.
It don't bother me now.
Ben artık o işlerde yokum.
No, don't bother. I'm not doin'jobs anymore.
Neden zahmet ediyorsun ki?
Why do you even bother?
Artık bizi rahatsız etmeyin.
Bother us no more.
Şimdi köşemden siktirip git, beni iş üzerinde rahatsız etme!
All right, get the fuck out of this corner, and don't bother me while I'm working, all right?
Bay Stallone, rahatız ediyorum, kusura bakmayın ama...
Hey, Mr. Stallone, I'm sorry to bother you, but you know...
Neden zahmet ediyoruz ki?
Why do we bother?
- Zahmet etme.
- Don't bother.
Neden gidip diğerlerine ilişmiyorsun, anlıyor musun beni?
Like, why don't you go bother some other homies, know what I'm saying?
Ben seni rahatsız etmek istemem ve ben, her şeyi emin gayet güzel değilim um, ama kocam Mike Williams Deepwater Horizon üzerinde ve...
I don't mean to bother ya and I'm sure everythings just fine, um, but my husband Mike Williams is on the Deepwater Horizon, and...
Zahmet etme o zaman.
Well, don't bother then.
Neden uğraşıyorum ki?
Why do I even bother?
Rahatsız olma.
Do not bother.
Eğer Emma'dan hoşlandığın için kalmayı düşünüyorsan boşuna yorulma.
If you think you're staying just because you like Emma, Don't bother.
- Eğer bir şey çıkacaksa rahatsız etme.
- If it's gonna be a thing, don't bother.
Hangi ülkeden geldiklerini sorma zahmetine girdin mi?
Did you even bother to ask what the country of origin was?
Lindy'e diyordum ki ; köpek balıkları kanaman olmadığı müddetçe rahatsız etmez.
I've been telling Lindy here that sharks don't really bother you unless you're bleeding.
Seni bir daha rahatsız etmeyecek.
He'll not bother you again.
Bu seni rahatsız etmiyor mu?
That doesn't bother you?
Yok, birilerini gelip halledecek kadar rahatsız etmesini bekliyordum.
Nah, I was waiting for it to bother someone enough to come fix it.
Yüksek sesler ve parlak ışıklar rahatsız ediyorsa, daha çok maruz kalmalı daha az değil.
If loud noises and bright lights bother him, he needs more of it, not less.
- Zahmet bile etme.
- Don't even bother.
"Doğum günün kutlu olsun" demek canınızı sıkmasın.
Don't bother singing'Happy Birthday'.
Niye tenezzül edeyim ki?
Why should I bother?
Doğru cevap!
Oh, bother.
Bir anlamı yok mu? - Bak.
Does that not bother you?
Anne lütfen bu kanala fazla kafayı takma.
Well, Mom, please don't bother with that channel.
Zahmet etme.
Don't bother.
Merhaba, üzgünüm. Rahatsız ettiğim için üzgünüm. Bu kızı gördünüz mü?
Hey, sorry, uh, sorry to bother you, but, um... have you seen this girl?
Kimseye zararım yok.
I don't bother nobody.
O adamın kimseye zararı yok.
The man don't bother nobody.
Sizi rahatsız eder mi?
Would that bother you?
Onu daha çok rahatsız ediyordur, herhalde!
Not as much as it would bother him. Obviously.
Yani aramaya zahmet bile etmedin.
So, you didn't even bother to call.
Yapacağımı yaptım, hiçbir şey de bunu değiştiremez, neden uğraşıyorsun?
I did what I did, and nothing can change that, so why bother?
Bunu açamayacaklarsa neden bizi buraya getirme zahmetine girdiler?
Why go to the bother of bringing it in when you can't turn it on?
- Onları rahatsız etmenize gerek yok, o yüzden- -
- You don't need to bother them, so -
Tekrar söylüyorum, bu beni rahatsız etmiyor.
Again, it doesn't bother me.
Neden hiç rahatsız olmadığımı da bilmiyorum.
Didn't know why i never did bother.
Zahmet etmeyin, ben kendim yaparım.
You don't need to bother. If I wanted I'd do it myself.