Bound traducir inglés
5,578 traducción paralela
Eninde sonunda olacaktı.
It was bound to happen.
Ki kendisi görevine çok bağlı biridir. " dediğinde...
as he's most certainly going to feel duty-bound to do? "
Kırmızı, deri ciltli bir kitap var.
There's a leather-bound book. It's red.
Gaz ve toz battaniyelerini atmış olsalar da hala karşılıklı kütleçekimleriyle birbirlerine bağlıdırlar.
They've shed their blankets of gas and dust, but they're still bound together by their mutual gravity.
Bir anlaşma ile özgürüm.
With one bound I'm free.
bilekler ve ayak bilekleri telle bağlıydı, Uh, işaretler ve morarma boğuşma ve direnme, en sonunda da kafası kesilerek öldürülme - -
The wrists and ankles bound with wire, uh, marks and bruising from struggle and resisting, ultimately killed by decapitation - -
- Bir gün olacaktı.
- Bound to happen sometime.
Tüm Manhattan trafiği sıkışmış durumda.
All Manhattan-bound traffic is stuck right now...
Diğer yandan, ihmal ederseniz de bağlarınız yavaş yavaş kaybolur. Tabi arkadaşınız ailenizden biri olmadığı sürece.
Conversely, if you neglect it, it's bound to fade away, unless your friend happens to be family.
Yeterince uzun süredir iş dünyasındaysan er geç kaçınılmaz oluyor.
If you stay in business long enough, it's bound to happen eventually.
Tıpkı güvendiğiniz gibi. Operasyonu büyük bir gizemle yürüttüm.
As your trustee, I am bound by total secrecy.
Fung Yu-sau, bu durumda geri gelmek zorunda.
Fung Yu-sau is bound to come back then.
Kayda alınmak? Eğer Caruso'nun konuşmaları takip ediliyorsa kayıtlar burada bir yerlerde tutuluyor olmalı.
If Caruso's calls were being monitored, there are bound to be tapes around here somewhere.
Dolandı adamın karnına ortanca ayaklarıyla kavradı kollarını ön ayaklarıyla da.
"With middle feet, it bound him'round the paunch, " and, with the forward ones, his arms it seized.
Başka bir temyiz daha olmak zorunda.
No, there's bound to be another appeal.
Sonuçta sende suçlu beyni var böyle hissetmen normal.
Yöu're a criminal mind, after all.. .. it's bound to have such thoughts.
"Bu hale gelmeye mecburdum."
"I was bound to come this way."
- Hesap defterinden başımı kaldıramayacağım maalesef.
- I'm bound to the ledger, I'm afraid.
" Hangimiz gitmek üzereyiz cehenneme ya da cennete?
Which of us is bound for heaven or hell?
- Şeref meselemiz.
Honor bound.
Kaburgada kırık, dalakta yırtık. Bu süreçte elleri de bağlıymış.
Fractured ribs, ruptured spleen, all while his hands were bound.
Bu ilânı görenler... İki elleri kanda da olsa, bir şeref bağıydı bu takip eden yedi gün içinde buluşmaya katılacaktı.
Anyone that saw it, no matter where they were or what they were doing, was honour-bound, if they could, to attend a pow-wow within the next seven days.
Hepimiz yaşayacaklarımıza mahkumuz.
Each one of us is bound to what he happens to be.
- Bu er ya da geç olacak zaten.
This was bound to happen sooner or later.
Birkaç tane çelişkili durumun olması normaldir.
There are bound to be a few... discrepancies, you know.
Resmi Sırlar Kanunu tarafından mı engelleniyorlar?
Are they bound by the Official Secrets Act?
Cesedi bulduğumuz sandelyeye birinci sınıf bandajla bağlanmış olabilir.
He could have been bound to the chair that we found him in with ace bandages.
Arkadaşım George bana yasalara bağlı bir söz verdi ve kimseye söylemeyecek.
My friend George here has made me a promise that he's bound by law not to say out loud.
Koyda bir kadırga bekliyor Serbest Şehirler için bağlı.
A galley's waiting in the bay bound for the Free Cities.
Güneyden esen bu köpekbalığı rüzgarı, bütün suyu kuzey sınırına doğru itecek yani kıyıdaki evlerin büyük hasar görmesi bekleniyor ve endişelenmemiz gereken diğer...
We have that southerly shark wind that's going to be pushing all the water north bound so we could see significant damage to homes that are right along the coast and then we have to worry about...
Sophie Deveraux'ya göre Davina'nın kendini yok etmesi hasatta toplanması gereken dört elementi temsilen dört ayrı evreden geçecekmiş.
According to Sophie Deveraux, as Davina self-destructs, she'll cycle through 4 stages that represent the 4 elements that bound together the harvest.
Bizleri birbirimize bağlayan Yasa var.
We are bound by the Code.
Er ya da geç, Loki ortaya çıkacak.
Sooner or later, loki's bound to show himself.
doğru söylediğini ve tüm benliğiyle sadakatinize bağlı kalacağını düşünüyorum.
I dare be bound he's true... and shall perform all parts of his subjection loyally.
Pekala, eğer biz birbirimizin önüne çıkıp duracaksak, Bay Escher er ya da geç birimiz mecburen sinirlenecek ve saldırıya geçecek.
Well, if we keep stepping on each other's toes, Mr. Escher, sooner or later one of us is bound to get annoyed and push back.
- Buralarda bir benzinci olmalı.
There's bound to be a petrol station round here somewhere.
Koyu renkli iki kamyonet köyün batısına doğru yol alırken görüldü.
Confirming two souls on board, dark-colored pickup, traveling west-bound towards village.
Zıplamayı severdi.
He loved to bound.
Ve onu zıplarken izlemeyi ne çok severdim.
And how I loved watching him bound.
Çok heyecanlı olacak demek ki.
Well, it's bound to be very exciting, then.
Paris için değil.
But not bound for Paris.
Ama şimdi Türkiye sınırındayız.
"But now we are all Turkey-bound."
Bunlar olmadan başarısız olmaya mahkumuz.
Without these things, we're bound to fail.
Evet, ama bunlar olduğunda da öldürmeye mahkumuz.
Yeah, but with these things, we're bound to kill.
Halley matematiksel deha gerektiren zahmetli bir yetenek gösterisiyle kuyrukluyıldızların, Güneş'e uzun eliptik yörüngelerle bağlı olduğunu keşfetti.
In an arduous tour de force of mathematical brilliance, Halley discovered that comets were bound to the Sun in long elliptical orbits.
Nükleer silah geliştiren bir ülke için çello içine gizlenmiş yüksek teknoloji ürünü mü?
Advanced technology hidden in a cello that's bound for a country that's developing a nuclear device?
- Britanya, Fransa'yı takip eder mi?
Would Britain be bound to follow France? Yes.
- Aynen. - Britanya, Fransa'yı takip eder mi?
Would Britain be bound to follow France?
Eller sabit, Rick!
South bound, 70 miles / hour approaching a bright red. Steady hands, Rick.
Siktir!
North bound... Fuck!
nereye böyle?
Wither bound?