English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Breakdown

Breakdown traducir inglés

1,707 traducción paralela
Çökün.
Breakdown.
Koruyucu alan, ısıyı ve kinetik enerjiyi çevirmeye çalıştığında bozulma oluyor.
There's a breakdown when the protective field tries to cross convert thermal and kinetic energy.
Sinir kirizi geçiriyor.
He's having some sort of breakdown.
Şu hanım müdüründür. Sinir krizi geçirmek üzeredir.
It's probably that lady director of yours, about to have a nervous breakdown.
Eğer şimdi görseydi... muhtemelen yeni bir sinir krizi geçirirdi.
Well, if she could see you now. She'd probably have another breakdown.
Sinir krizi geçirmezsem, kendimi şanslı hissedeceğim.
I'll be lucky if I don't have a breakdown.
"Bir ülkenin kritik kırılma noktasına ulaştığı şartlar vardır."
'There are circumstances when a country reaches a critical breakdown point.
"Bizler IRA tarafından gerçekleştirilen üç büyük terör saldırısının bir kırılmaya sebep olabileceğine ve bu nedenle en azından geçici olarak durumun farklı bir hükümet gerektirdiğine inanıyoruz."
'Well, we believe that three major terror attacks'by the IRA would provoke such a breakdown and require'a different kind of government, at least temporarily.'
Bu konuşmayı 1996'daki ilk IRA ateşkesinin ardından Özgürlük Çalışmaları Merkezi'nde yaptı.
He made that speech at the Centre for Freedom Studies after the breakdown of the first IRA ceasefire, in 1996.
Yani bir kırılmadan bir saldırı uzaktayız.
So we're one attack away from a breakdown.
Bir kez daha hücum hattı başarısız oluyor.
That's another offensive-line breakdown.
Bak, Lil, hepimiz senin uzun süredir devam eden sinir krizlerine punk grubuna, arı yetiştiriciliğine ve küçük hırsızlıklarına müsammaha gösteriyoruz, ama şu an uğraştığın benim kariyerim.
Look, Lil, we're all tolerating this prolonged nervous breakdown you're clearly having, with the punk band and the beekeeping and the petty larceny, but this is my career you're messing with.
Bu arada, Capitol Hill yorumcuları Senatör Collins'in Yargıç Rainer'ın kabul törenindeki çıkışını, karısının kaçırılmasından dolayı oluşan strese bağlıyor.
Meanwhile, Capitol Hill pundits are attributing Senator Collins'outburst at Judge Rainer's confirmation hearing to a breakdown brought on by the stress of his wife's abduction.
O yüzden mahfoldum.
So I had a breakdown.
Warren'ın ölümünden sonra psikolojik olarak iyice çöktü.
She had a total breakdown after warren.
Arızalı parçaların tedarikinde aksaklık yaşadık. Onu yenilemek için gerekli olan arızalı parçaların ayrıntılı hesabını çıkarttık.
We got a breakdown of the parts we need to bring it back to showroom fresh.
Summer sinir krizi geçirir. Hali pamuk ipliğine bağlı.
Summer will have a nervous breakdown.
Amerikan aile yapısının paramparça olmasında bir sakınca yok mu yani?
Nothing wrong with the breakdown of the American family?
Bence, sonrasında çok kırılırdın.
I think you'd have a breakdown after.
Sonra Adam, aksini söylediğinde, sinir krizi geçirdi ve ve onu cinsel tacizle suçladı.
And when adam told her otherwise, She had a breakdown And accused him of sexual assault.
Ayrıca, cumayı şimdi iptal edersek, annem sinir krizi geçirecektir.
Besides, if we cancel Friday now, my mother will have a nervous breakdown.
Benim de işlem dökümünde analize ihtiyacım olacak.
I'll need a breakdown of procedure and protocol.
Fakat ruhsal bir çöküntü yaşıyorsun bu yüzden sadece şunu sorayım :
But you obviously are having a slow psychotic breakdown so I'll just ask : Do you have any money?
- Evet, sinir krizi geçiriyor. Beni kurtarın!
Yes, she's having a mental breakdown.
Sinir krizi falan mı geçiriyorsun sen?
Are you having a mental breakdown?
Ve bu da onu bir kriz çıkarıp Foreman'ı burada tutup Chase'i kovma planına sekte vuracak.
And that would put a crimp in your brilliant plan of keeping him by having a breakdown and firing Chase.
Cildinde ciddi bozulma var.
She's got significant skin breakdown.
The breakdown of moral, ethical and religious principles.
The breakdown of moral, ethical and religious principles.
Eve gidip üzerimdeki gerginliği yatıştırmaya çalışacağım
I am going to go home... and have a nervous breakdown.
Sıcak havanın en azından önümüzdeki 24 saat süresince bizimle olacağını biliyoruz.
Well, we've got the breakdown on the way tomorrow so at least another 24 hours...
Eğer bir takım bayan garsonlar hakkında analizler yaşıyorsan, Bunu sisteminden şu anda söküp atmalısın!
If you're having a breakdown about some waitress, you must've got it out of your system by now!
Böylece sinir krizi eşiğindeki tüm onurlu paleontologların yapacağını yaptı.
So he did what any self-respecting paleontologist on the verge of a nervous breakdown would do.
Onlara sinirlerinin bozuk olduğunu ve dinlenmesi gerektiğini söyledim.
I told them he had a nervous breakdown, that he needed a rest.
Bu işi aldıktan hemen sonra, kendimi bir sinir bozukluğunun eşiğinde hissettim.
Right after I took this job, I felt like I was on the verge of a breakdown myself.
Nasıl anladın ki?
How do you know that there is a breakdown?
Sinir bozukluğundan önce din kardeşimiz Michael bu şehirde çok başarılı bir restoran çalıştırdı.
Tell you, prior to his complete nervous breakdown, brother michael ran a very successful restaurant right here in town.
bak, bu, benim geçirdiğim bir çeşit sinir krizi.... falan değil.
Look, this is not some kind of emotional mental breakdown i'm having.
Bazıları Jena'nın psikolojik sorunları olduğunu söylüyordu.
Somebody told me she had a nervous breakdown.
Bilmem ki belki de psikolojik bir sorundan daha fazlası vardı
I don't know, that maybe it was more than just a nervous breakdown?
Bir psikolojik hastalıktan fazlası vardı. Öyle değil mi?
It was more than just a nervous breakdown, wasn't it?
Gümüş iskeletteki kemiklerin, görsel incelemesinden sonra... Örnekleri alırız ve derinlemesine incelemelerini yaparız.
After we do a visual and microscopic examination of each human bone in the silver skeleton, we'll take samples and do an in-depth auxiological breakdown.
Element analizine göre bu bir kireçtaşı.
The elemental breakdown is consistent with limestone.
Sinir krizi geçirmiş.
he had a nervous breakdown.
Ölmeden önce sinir krizi geçirdin.
You had a nervous breakdown before you died.
Kadın sorunlu.
She's had a breakdown.
Tek kanıt aklını oynatmış bir kadın.
The only evidence is of a woman who's had a breakdown.
Stenhauser hata olduğunu söylemiş. ve açıkça bir dokümana sahipti.
She said Stenhauser was trouble and he was having some soft of a breakdown.
Okyanustaki taşıyıcı sistemi çökerten şey Dünya tarihindeki en büyük toplu ölümlere neden olmuştu.
What began with a breakdown of the ocean conveyor would end in the greatest mass extinction in Earth's history.
Neyse ki bu tarz bir durum çok nadir görülen bir olay.
Fortunately, events like a complete breakdown of the ocean conveyor are rare. It's unlikely to happen again in the near future.
Sonra birden patlayıp ne kadar kırıldığımı söyleyeceğim.
Then there's the breakdown, where I spew my hurt and resentment.
O yılın Mayıs ayına kadar, büyük bir sinirsel çöküş yaşadı.
By May of that year, he has a massive nervous breakdown.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]