Cars traducir inglés
13,936 traducción paralela
# Gri arabalar Yavaş şeritte sürünüyor #
♪ Gray cars crawling'in the slow lane ♪
Önce şu arabaların satılması lazım.
Those cars have to be sold first.
Tek yapman gereken diğer araçlardan kaçınmak.
All you gotta do is avoid other cars and that's pretty much it.
Ve biz yalan söyleyerek ve hile yaparken görmüyorsun ve spor araba almaya çıkıyorsun.
And you don't see us lying and cheating, and going out buying sports cars.
En iyi arabalar için kaput arması oldu.
She became a hood ornament for the best cars.
Hayır, bana bahsetmedi ama birileri arabasını çizmişti.
No, not to me, but somebody vandalised one of his cars the other day.
Bir sürü spor oynamıştı, arabalar paramparça edildi.
Played a lot of sports, wrenched on cars.
Onunla araba çalardık.
I used to steal cars with him.
Evinin önünde arabaların uçmasından falan söz etmiyorum bile.
Not to mention, having cars blown up outside your house.
Bazıları arabasından sadece çerçöp atmakla kalmayacak.
Some people won't just toss crap from their cars.
Onu yakalamak için 3 devriye gönderiyorlar.
- Yes. They're sending 3 cars after the creep.
Her eyaletten gelen araba vardı, içlerinde de gözleri fal taşı gibi açılmış çocuklar ve bazı teleskoplu gençler de gördük.
Cars from every state, with little kids staring wide-eyed, and we saw teenagers with telescopes.
Çarpışan arabalara mı binsek?
Um, should we go on those bumper cars?
Bu arabalar o kadar inanılmaz ki, neredeyse kendi kendilerini kullanıyorlar.
These cars are so incredible, they practically drive themselves.
Girip çıkan bütün arabaları takip eden bir kapı bekçisi var.
There's a gate guard, he keeps track of all the cars that go in and out.
Tüm arılar artık arabalara biniyor.
All the bees are riding around in cars these days.
Arabadan başka bir şey yok.
It's just a bunch of cars.
Sonuç olarak, her koşulda hepimiz en fazla beş seneye Japonya'dan gelme elektrikli arabaları kullanacağız.
The point is five years tops, we're all driving electric cars from Japan, anyway.
Arabalarından konuşur vs...
And talks about his cars, talks about...
- Kaç arabası oldu?
- How many cars did he have?
Şirket arabalarında birkaç opsiyon var.
There are a few options on the company cars.
Neyse, arabalarım, piliçlerim, badass karyolası vardı. Ve şimdi bok parçalı dondurma arabası var, Ve biz Ermeni mafyasından kaçıyoruz.
Anyway, I had cars, chicks, a badass crib, and now I got this piece-of-shit ice cream truck, and we're on the run from the Armenian mob.
Çeşitlendiriyoruz adamım Arabaları çeviririm.
We be diversifying, man. I be flipping cars.
Bozuk arabalar sürerler.
They drive broken-down cars.
Owen, çenesi aşağıda, karşıya bakmadan yürümeye eğilimli. Örneğin, otoparkta arabaların arasından geçerken ya da yolda karşıdan karşıya geçerken.
Owen tends to walk with his chin down and plow ahead, like when he comes out between cars in a parking lot
- Araba vermiyorlar mı?
- Are we not getting cars?
Ekip arabaları işaret fişeklerini görecektir.
Squad cars can find the flares.
- Trafiği de hesaba katmalısın
- You gotta include the other cars!
Aşağı inersek...
Those are cars, Manny. If we can get down —
Araba olduğunu biliyorum, ben hayattan bahsediyorum.
I know those are fucking cars. I'm talking about life.
Fikrinizi değiştirirseniz iki arabamız var.
We have two cars. Think about it.
Önemsi dört beş küçük arabası var.
So he's got four, five little junker cars.
Birkaç arabanın mermilerle delik deşik olduğunu ve bir arabanın büyük bir yıkımla patladığını biliyoruz ki araba hala teşhis edilemedi.
What we know at this time is that several cars were riddled with bullets and one vehicle exploded with such devastation that its make has yet to be identified.
Ve gerçi şimdi çok az petrol kullanıyoruz, arabaların hala lastikleri ve uçakların hala kanatları var.
And although we barely use oil now, Cars still have wheels and airplanes still have wings.
Randers'dan gelen trendeki iki polis ve Elias'ın yanı sıra diğerleri de binecek. Ayrıca yol boyunca bize bir de araba lazım, aksi takdirde yanımızdan geçip gider.
To officers are on the train from Randers, another will board along side Elias, and we've got to cars along the route, in case he slips past us.
- Hayır, arabalardan birini alacaksınız.
- No, you'll take one of the cars.
- Arabaları kontrol ettiniz mi?
- Have you checked the cars?
Araçları yakıyor, camları kırıyor, isyan çıkarıyor, polise saldırıyorlar...
They are burning cars, breaking windows, looting, attacking police officers...
Vardığımda arabayı çalmaya çalışıyordu ibneler.
But I do think these assholes, they were trying to steal our cars.
Arkamızdan gelen üç araç var!
We've got three cars coming up on our ass fast!
Amahl, bu gelenler komşuların arabaları mı?
Amahl, are those cars coming from the neighbor's house?
Doğudan yaklaşan araçlar var.
'Cause we got cars amassing, east side.
- Yaklaşan iki polis arabası var.
Hey. I got two cop cars pulling in.
İşte polisler de gidiyor.
And there go the cop cars.
ISR, batımızdaki park alanında çok sayıda araç ve insan hareketliliği tespit etmiş.
Be advised, ISR saying that cars and bodies are massing in the parking lot to our west.
İki polise saldırıp arabalarını çalmış.
He attacked two cops and stole their cars.
Bahis, kumar ne ararsan... Babasına göre yakında arabaları çalmaya başlayacak.
He bets, he gambles... his father says he'll be stealing cars next.
Ben olmasam sıçarsın.
You're fucked without me, you understand?
Neden çarşıya başlığın olmadan çıkmışsın?
Why were you roaming the bazaar without your headdress?
SUV pati çekiyor, polis arabaları geliyor ben de yazdım.
SUV peels out, cop cars show up, i wrote it down,
Sadece çarşıya gidiyorum.
I'm just going to the bazaar.