Cello traducir inglés
655 traducción paralela
Biri operada viyolonselci, diğeri de tramvay kondüktörü.
A cello player in the opera, and a streetcar conductor.
Doktor, çello çalmanızı hiç eleştirmedim!
Doctor, I've never criticised your cello playing.
Bir yaz gecesi delikanlılar, güzel bir kızın penceresinin altına orkestra getirirdi. Bir flüt, arp, keman, viyolonsel, kornet, bas viola yıldızların altında müziklerini yapardı.
Of a summer night young men would bring an orchestra under a pretty girl's window and flute, harp, fiddle, cello, coronet, bass viol would presently release their melodies to the dulcet stars.
Beni heyecanlandıran tek şeyin viyolonsel, keman ya da Toscanini'nin yeni bir senfoni bestelemesi olduğunu düşünüyordum.
I thought the only thing could stir me was Piatigorsky on the cello, Heifetz on the violin, Toscanini conducting a symphony.
Çello ve baslar gürül gürül olmalı!
Cellos and basses should sing like blazes!
Üst kattaki çellomu almam gerekiyor.
GOTTA GET MY CELLO UPSTAIRS.
Sanırım Bay Lawson'un çello çantasındaki parayı merak ediyorsunuz.
I SUPPOSE YOU'RE WONDERING ABOUT THE MONEY IN MR. LAWSON'S CELLO CASE.
-... nasıl çalabildiğini merak ediyorsunuz.
WITHOUT A CELLO.
Evet, o bir turneye çıkıyor ama o çantanın içindeki tek şey para ve çello yok.
YES, HE'S GOING ON THIS TOUR, AND ALL HE'S GOT IN THERE IS - AND NO CELLO.
O çello kutusu da nereden çıktı?
WHERE DID YOU GET THAT CELLO CASE?
Çello kutusu gitmiş.
THE CELLO CASE HAS GONE.
Evde bir ben varım, bir de kızım ve onun çellosu.
There's just myself, my daughter, and her cello.
- Şimdi çellonun başına, hadi.
- Now go back to your cello.
- Çelloya, baba.
- A cello, Papa.
Eğer çello kürk mantonun yerindeyse..... acaba kürk manto nerededir?
If the cello is where the fur coat was where do you suppose the fur coat is?
Çellonun yerinde mi?
Where the cello was?
Müşterim bunu almaya geldi. Neredeyse çelloyu götürecekti.
My client came by to pick it up, almost walked out with the cello.
Özellikle buzluktaki çiçeği de bu olaya eklersek,.. .. çello çantasındaki kürk manto ve hepsinden önemli ipucu..... midenin tepe taklak olması.
Especially if you add to it the flower in the icebox the fur coat in the cello case, and most important of all the clue of the upside-down stomach.
Sağ avucuna bakarsan, orası biraz su toplamış. Bu demektir ki, çellonu tek başına taşıyorsun.
If you look at the palm of your right hand, you will notice a tiny blister which proves that you've been carrying the cello case yourself.
Çello çalıyor.
Plays the cello.
Çello mu?
The cello?
" Çelloyu harika çalıyor.
He plays the cello beautifully.
Çok iyi çello çalarım.
I play the cello very well.
- Baban çello çaldı mı?
- Did your father play the cello?
# Çello, trompet ve banço çalarız #
We play the cello, the trumpet, and the banjo
Gerekirse o lanet olasıca viyolonseli kafanda kırarım.
At the cost of breaking that damn cello over your head.
15 yaşına geldiğinde, varoşların zorbalık ve yoksulluğunun ortasında Virgil'e bir çello hediye edilir.
When he is 15 years old, amidst the violence and poverty of the slums, Virgil receives a cello as a gift.
İlk ve tek çello hocası olan Bay Torgman'la görüştük.
We spoke to Mr. Torgman, his first and only cello teacher.
Aslında söyleyecek fazla bir şey yok ; çünkü çünkü berbat çello çalıyordu.
Well, there isn't really much tell, because... uh... because his cello playing is just terrible.
Çellosunu çok sevmişti.
He loved his cello.
Virgil çello dersleri için hırsızlık yapar.
Virgil steals to pay for cello lessons.
Çello çalarım.
I play the cello.
Ne zaman çello çalması hakkında soru sorsa konuyu değiştirir.
When she questions him about his cello playing, he avoids the subject.
Bence çelloyu seçmesi bize birkaç ipucu veriyor.
I think it gives evidence in his choice of the cello.
Örneğin çelloya altı yaşında başlaması.
For instance, studying the cello at the age of six.
Çünkü genelde çello erkeklik organını sembolize eder.
Because it is generally assumed the cello is a phallic symbol,
Çello çalıyordun...
You played the cello...
Keman ya da çello gibi bir şey.
Well, a violin or a cello or something.
- Göz alıcı. Kravatı Cello ve Cello'dan mı aldınız?
Did you get the tie at Cello and Cello?
- Ver, ben deneyeyim canım.
You go and play the cello.
- Tabii istiyorum, Mervyn. - O zaman git, çelloyu çal!
Well, go and play the cello!
- Neden, viyolonseli sevmiyor musunuz?
- Don't you like the cello?
Biliyor musun, aslında benim çok sevdiğim bir enstrümandır viyolonsel.
The cello is an instrument of which I'm very fond.
"Nibelungen" ya da "Ben Hur" gibi epik filmlerde ise başka bir müzik daha olurdu. Mesela çello, bas keman ve harmoni. Ya da bazen davullar ve simballar.
And if it was an epic film like "The Niebelungen" or "Ben Hur" there was other music like a cello, a bass fiddle, and a harmonium or maybe drums and cymbals
Son zamanlarda viyolonsel çalmayı öğrenmek istedim.
I've lately thought about learning to play the cello.
Sence ellerim viyolonsel çalmak için çok mu büyük?
You think my hand is too large to play the cello?
# Bir akşam buluşurlar, çello sesi işitilir.
Meet one evening, hear that cello
# Çello sesi işitilir.
Hear that cello
Şu çello çalana bir bakar mısınız?
Will you just look at the cellist?
Çello çalan bayana baktım.
I looked at the cellist.
- Hayır, çello çalıyor.
- No. A cellist.