Comfort traducir inglés
5,225 traducción paralela
Kadınlar bu şehre yaşamaya gelmiyorlar, onlar konfor ve lüks istiyorlar.
Women don't come to live in the country, they're used to comfort and luxury.
Aklına ilk gelen geleneksel yemek nedir?
What's the first comfort food that comes to mind?
Biraz rahattan kimseye zarar gelmez.
Bit of comfort never hurt anyone.
" Mükemmel bir kadın asilce tasarlanmış uyarmaya, memnun etmeye ve emretmeye.
" A perfect woman, nobly planned to warm, to comfort, and command,
Seni rahatlatacaksa adaletin sağlandığından emin olacağım.
I'll make sure justice is done, if that's any comfort.
Onu hatırlayacak birinin olması huzur verici olmalı.
Having something to remember him by must be a great comfort.
Bastille'de tüm kaprisinin dahil olduğu konforlu bir hayat sürüyor.
He's in the Bastille, living in comfort..... his every whim attended to.
Mizahın ölmek üzereyken rahatlattığını duymuştum.
I heard a sense of humour can be of comfort when facing death.
İçim rahatladı resmen!
That's a comfort!
Bu konfor önem vermektedir.
She does not like to travel and insists on comfort.
bizi yanlız bırak ve rahatına bak kendine gelmeye çalış.
Leave us to ourselves... and make yourself some comfort out of your best advice.
huzurumun en değerli parçası gitti, kraliçem umutsuz bir şekilde yatağa düştü, ve zamanı geldiğinde korkunç bir savaş var.
The prized part of my comfort, gone... my queen upon a desperate bed... and in a time when fearful wars point on me.
Senin için herhangi bir konfor ise Ve :
And, if it is any comfort to you :
Ben konfor için, sana şantaj ediyorum.
I am blackmailing you, for comfort.
Yeni gözlüklerin, uydu yoluyla rahat evime görüntü gönderiyor.
You're new glasses are transmitting via a satellite uplink to the comfort of my home.
İşlerini, rahatlarını, ailelerini feda ettiler ve amaçları uğruna öleceklerdir.
They've sacrificed their jobs, comfort and families. They'll die for their cause.
- Sizin rahatınız benim için daha önemli, efendim
- Your comfort is more important to me.
Abur cubur.
It's comfort food.
Abur cubur.
Comfort food.
onu rahatlatmak için kollarını omzuna koydu.
He put his arms around her to comfort her.
En azından o konuda içimiz rahat edebilir.
We can take some comfort in that at least.
- Bu yüzden zaten bir fahişenin kollarında huzuru aradım.
- Which is why I was seeking comfort in the arms of a streetwalker, okay?
Molly gerçekten şu an yaptığın gibi üstüme gelmenden nefret ediyorum.
In your comfort slippers? What's got you upset?
" Komforlu, güzel yastıklarla rahatlayarak.
"full of comfort, " pillows plumped, all relaxed,
Çünkü ayakkabı demek konfor demektir.
Because shoes mean comfort.
Onu rahatlat.
Comfort her.
Geçmişte sana kötü davrandığımı biliyorum ama sana bu denli yakın olup da sana ulaşamamaktan ve seni rahatlatamamaktan daha büyük acı yok şu dünyada.
I know I mistreated you in the past but there's no greater pain than being this close and not... not being able to reach you. And to comfort you.
Kim bilir ile ilgili rahat değilim.
No, I-I find no comfort in "who knows?"
Belki bir derece rahatlatıcı olur fakat Hannibal'ın senin için elinden gelenin en iyisini yaptığına eminim.
It may be small comfort, but I am convinced Hannibal has done what he honestly believes is best for you.
Hayır, bu bir derece değil ;
No, that isn't small comfort ;
hiçbir şekilde rahatlatıcı değil.
that would be no comfort.
Fakat sizi sakinleştirmek, rahatlatmak istiyorum.
But I want to calm you, comfort you.
Karanlıkta rahatlatıcı çok şey vardır.
There's so much comfort in darkness.
- Matteo'nun ailesine teselli olsun diye doktorun taşaklarını verebiliriz.
Matteo's family Dottoroni's cojones, for comfort.
Bir tıbbi asistan robotu % 100 lük bir doğruluk payı ile aşıyı nereye yapacağını bilir ama iğneden korkan bir çocuğu aşı olmaya ikna edemez.
A Medi-Assist bot has 100 % accuracy rating when administering a vaccine, but it cannot comfort a child who's afraid of the needle.
Biraz avuntu istemiş olsaydın şaşırtıcı olmazdı.
It wouldn't be surprising if you'd... Sought some comfort.
İşte bu beni rahatlattı.
- That's a comfort.
Son günlerini yaşayan bir adamı mutlu etmek istemez misin?
You wouldn't refuse comfort to a dying man.
Şefim, sen buraya gelince rahatlayacağımı düşündü.
The captain thought your presence would be a comfort to me.
Rahat olacak kriterlerden bir tanesini önerebilir miyim?
May I request that one of the criteria be comfort?
Ucu da rahat.
Beautiful in the way it completely thumbs its nose at comfort.
Sanırım, iman gücüyle teselli bulunabilir.
I suppose you'd find comfort in your faith.
İman her zaman bir teselli değildir.
Faith isn't always a comfort.
Haibach'ı güvenli ortamından çıkarmak istiyoruz onu zorlayıp hata yapmasını sağlıyoruz.
Well, we want Haibach out of his comfort zone, so we push him to make a mistake.
İzin verirseniz, gidip karımı rahatlatmam gerek.
If you'll excuse me, I have to go comfort my wife now.
Peki neden bunu yeni ve rahat Karanlık yollarıyla halletmiyorsun?
Then why aren't you doing this from the comfort of your new Dark digs?
İnsanları iyi hissettirir, bakımlı görünür, ve sıkı konuşursun.
You comfort people, and you look pretty, and you talk tough.
# Benim tesellim hâlâ #
# My comfort still
Bu seferkini ailemin jakuzisinin konforuyla izleyeceksin.
Well, you'll get to watch this one from the comfort of my parents'hot tub.
Sarhoştuk, karını rahatlatmaya çalışıyordum diyerek mazur gösteremem...
I know, I can't excuse it by saying that we were drunk or that I was simply trying to comfort your wife...
Kurbanları filmlerde böyle rahatlatıyorlar.
It's how they comfort victims in movies.