Commitment traducir inglés
3,162 traducción paralela
Tamam, sözdür bu.
Damn. That's commitment.
Fon talebinin yanında birde, Başkan Yardımcısının, 5 yıldan fazla süredir ülkede bulunan gayrimeşru göçmenlerin dokunulmazlık hakkına muhalif olacağına dair bir anlaşma önerebiliriz.
As well as the funding request, we can offer a commitment that the vice president will oppose immunity for any illegal immigrants who have been here for more than five years.
Bu tam bir bağlılık bozucu.
It's'eau de commitment ", OK.
Yönetici olmak büyük sorumluluk.
Becoming a supervisor's a big commitment.
İş yada zaman yoğunluğundan korkmuyorum.
I'm not scared of the workload or the time commitment.
Gönüllü olarak.
- Voluntary commitment.
Önceden verilmiş bir sözü varmış.
Said he had a prior commitment.
Artık seks hem bağlılık olmadan hem de vicdan azabı olmadan olacak.
Now the sex is both commitment - and guilt-free.
Erkekler de bağlılık olmayan seksi severler.
And men love commitment-free sex.
Söz konusunda endişeleniyordun.
You were worried about the commitment.
Cinsiyet araştırmalarına olan bağlılığımı ne hakla sorgularsınız?
How can you possibly be calling into question my commitment to gender studies?
♪ I'll be courageous Yo, sonra, yani, o birden... fazla gergin geldi sadece, ve büyük, çılgın bir bağlılık istiyor.
♪ I'll be courageous no, and then, you know, he just was... it just sounded so intense, and he wants this big, crazy commitment.
Sanırım bu düşündüğümden daha fazla zaman alacak.
I guess this is more of a time commitment than I expected.
Bağlanmaktan korkuyormuşum.
Afraid of commitment.
35 yıllık bir evlilikten söz ediyorum. Bir çok insan buna normal diyor ama hiç sevgi yoktu ki.
Commitment- - 35 years of marriage- - and a lot of what people call normal, but not much love.
- O kadar teslimiyet bana fazla.
Mm. No, that's too much commitment for me.
- İyi de amacımız zaten teslimiyet isteyen kadınlarla tanışmak.
I know, but the whole point is to meet women who want commitment.
Öyleyse bana biraz LCD, Morfin ve Kristal meth ver ben de sadece ilaçlarımı almakla kalmayacağım kararlılığımı ispat etmek için aşırı doz alacağım.
Then give me some LSD, OxyContin and crystal meth, and I will not only take my medications, I will overdose to prove my commitment.
Onlara olan bağlılığımızdır.
It's our commitment to them.
Bazıları için bağlılık inanç gibidir.
For some, commitment is like faith...
Ama benim için bağlılığın bir karanlık tarafı var. Sürekli aynı soruyu soran karanlık bir kısım.
But for me, commitment has a shadow side, a darker drive that constantly asks the question...
Bağlılık gerektirir.
It's a commitment.
Bir yaratıcı olunca hiçbir evliliğin sunamayacağı bağlılığa, hiçbir insani ilişkinin sağlayamayağı derin bağa kavuşursun.
Becoming a maker's an eternal commitment. Greater than any marriage deeper than any human bond.
Kendini tamamen fakirlere ve hastalara adamıştı, ve bunun için ona hayrandım.
Lori as a nurse, I completely understood his commitment to the poor and to the sick, and I admired him for it.
Açıkçası önemli olan, önceki oyunlardaki gibi inancınızın, bağlılığınız ve tutkunuzun büyüklüğü.
Obviously, only to the extent of your belief, your commitment and your passion, like in the previous editions.
Ne yaptıklarını bilen insanlar, bir kültür paylaşıyorlar, "insan" ı ifşa etmek ve küçük düşürmek için kendilerini adamışlar. Kendilerine göre kötü algıladıkları kişilere ve fazla kazanan yapılara karşı çok düşük tolerans gösteriyorlar.
People who know what they're doing, who share an ethos, who have a commitment to exposing and humiliating "the man", who have a very low tolerance of some eyes and what they perceive as evil
Yaşamboyu bir bağlılıktır.
It's a lifelong commitment...
Bu defa bayağı uzun olmuş.
That's commitment.
Bazıları için kardeşlik, ömür boyu sürer, anlıyor musun?
You know, for some, a sorority is a lifelong commitment.
Bu genç kadının bağlılığı bitti.
This young woman's commitment is over.
Keşke Richard'da evlat olma rolünü benimle aynı seviyede bir bağlılıkla oynayabilmiş olsaydı...
Now if Richard had only been able to embrace the role of son with the same level of commitment.
LCV'sine çoktan evet dediğim bir okul sonu partisine söz verdim.
I have a previous commitment to an end-of-school party for which I have already RSVP'd "yes."
Çık şu sahneye ve Sara'ya olan asıl bağlılığını göster.
You go up there, you're gonna have to give Sara a real commitment.
Birine prangalarla bağlanıp sadakat gösterisi yapmak.. benim işim değil, ama sormam lazım... Onunla olayın ne senin?
Draping the shackles of commitment over someone isn't my trip, but I do need to ask about your intentions with her.
Ve hayvan edinmeye hayır demen senin gerçekten bağlanmaya hayır deme şeklin.
And saying no to a pet is just your way of saying no to a real commitment.
Adam bir kitabı bitiremiyor, kız arkadaşı yok bağlanmak istemiyor...
The guy doesn't finish a book, doesn't have a girlfriend, - doesn't want commitment...
Böyle bir sorumluluğun altına girmeye ne tür bir adam razı olabilir?
What kind of commitment a guy like that is prepared to make?
Bir bağlılık anlamına gelir.
It's a commitment.
Buna baglilik denir.
That's commitment.
Başını bağlamak için onu manipüle etmek gibi bir niyetim yok.
I have no desire to manipulate him into some sort of commitment.
Evet, şarap seven, bağlanacak birilerini arayan,
Yes, I am a wine-loving, commitment-seeking,
Otele karşı gösterdiğin bu bağlılığı başka kimse gösteremez.
The commitment that you feel towards the hotel can't be expected from anyone else.
Bizim yükümlülüğümüz, bu çok önemli nükleer tehdidin ışığında... -... toplumun güvenliğini sağlamaktır.
Our commitment is to ensure the safety of the public in the light of this very real nuclear threat.
"Britanya'da Amerikan füzeleri zorunludur. Sadece ülkenin güvenliği için değil... "... ayrıca Amerika Birleşik Devleti'yle olan nükleer ittifaka... "
'American missiles in Britain are essential, not only to the safety'of the country, but also to affirming a commitment to a nuclear alliance'with the United States of America.'
Bu film bitene kadar çok büyük bağlılık gerektiriyor.
It's a huge commitment that will continue long after the filming is over.
Neyse ki ikiniz için de sizin inanç eksikliğiniz benim elimdeki görev için verdiğim sözü etkilemiyor.
Fortunately for you both, your lack of faith will not affect my commitment to the task at hand.
Aşkımın sembolü ve Jenny'e bağlılık yüzüğümü takarken hatun kaldıramazsın.
You can't pick up on honeys while wearing the eternal symbol of my love and commitment to Jenny.
Özel hayatımla ilgili verilen yanlış hükümlere rağmen ben liderlik özelliğine, bilgisine ve bu eyaleti yönetecek sorumluluğa sahip biriyim.
Well, despite the misjudgments in my personal life, I have the leadership skills, the knowledge, and the commitment to effectively run this state.
En iyi durum ise eğitimli ve çok zengin bir çift olurdu.
My ideal situation would be an independently wealthy cute couple with a strong commitment to education.
- Özgürlüğüne düşkün birine benziyorsun.
And then worried for the next five months that I was trapped in some huge, binding legal commitment that would ruin my life if something fabulous came along and I couldn't seize it, or follow it or move in with it. Sounds like you enjoy your freedom.
Bu ömür boyu bir bağlılık.
That's a lifetime commitment.