Counter traducir inglés
4,276 traducción paralela
Eskiden sadece çiçekleri koklayabildiğim parfüm tezgahında çalışırdım.
I used to work on a perfume counter, all I can smell is flowers.
Kameranın ardında olduğun için şanslısın.
It was lucky you were behind the counter.
Tezgahın üzerine bir bak.
Hey, look on top of the counter.
Dönme rotasyonuna karşı koymak için geri roketlere yeniden yön vermeliyim!
I have to reorient the retro rockets to counter the spin rotation!
Babamın evinin anahtarını tezgahın üzerinde unuttum.
I left the key to my dad's house out on the counter.
Askeri sınıf, izleme önleyici.
Military-grade, counter-surveillance.
Bu da işine gelir çünkü artık muhasebeci şefisin, değil mi?
Which appeals to you,'cause you're chief bean-counter now, right?
Tüm bölgeyi görebilen keskin nişancılar çatılarda konuşlandırılmış olacak.
Counter-snipers on the surrounding rooftops will own the sightlines.
Benim de teklifim var.
Here is my counter offer :
Tezgahta.
The counter.
Kendisi bir muhasebeci ve seni hiç anlamayacak.
He's a bean counter and he's never gonna get it.
Duvarındaki fotoğrafı gördün mü? Hani şu kızın fotoğrafını?
Have you seen the photo on his counter... a girl's photo?
Onlar beni sorgularken ben de onları sorgulamak istedim.
I wanted them to interrogate me so I could counter-interrogate them.
Yo, hayır. Bu savaş bittiğinde kendini Havai gömleğin üzerinde bir tezgahın arkasında bu aptallara sosis ve içecek verirken bulacaksın, dostum.
No, no, I'm telling you, when this war is finished up, you, my friend, are going to be standing behind a counter serving hot dogs and super slurps to bubble heads in Hawaiian shirts.
Kötü adamlar belli ki karşılık ekibi getirmişlerdir!
The bad guys would obviously bring a Geiger counter!
- Hayır. Saat yönünün tersinde.
- No, no counter clock-wise?
Sonra birden mutfaktaki masada senle sevişirken buldum kendimi.
And then, wham, you screw me, right on the kitchen counter.
Fark şu ki, sen Beth'in yerine geçip tam bu masanın üstünde sevişmeyi kendin seçtin.
The difference is you chose to infiltrate Beth's life, to screw her boyfriend right on this counter.
O zaman tezgahımdan in ve dondurucudan hindileri çıkarırken Gina'ya yardım et.
Then get your ass off my counter and help Gina pull the turkeys out of the freezer.
Ama sonra, tabii ki John Ross metanı satmayı önererek karşı koymaya çalıştı.
But then, of course, John Ross tried to counter by voting to sell off methane.
Ertesi gün hapı alırken, fahişe gibi hissedersiniz. Çok utanç vericidir. Çünkü haplar tezgaın üstündedir fakat eczacınızdan istemek zorundasınızdır.
You feel like such a dirty whore buying plan B, it is so embarrassing,'cause it's over the counter but you have to ask your pharmacist and they know what you want, but they make you ask.
... ben işimi yapıp Geiger ölçeri koyayım. Bakalım uranyum değeri çıkacak mı?
I'll go be thorough at my job and plant the Geiger counter so we know if and when the uranium shows up.
Alışılmadık bir durum olduğuna eminim ama yeni fikirler bir takım kalıcı illetleri defetmede şartlar.
I grant that this seems unconventional, but new ideas are necessary to counter unwavering plagues.
Kasanın arkasındaydınız, adam silahını size doğrultmuştu.
You were behind the counter, guy's got a gun on you.
- Şarjımı tezgâha bırak. - Bir bardak su getirir misin lütfen?
- Left my charger on the counter.
Merhaba, anti-terör birimi mi?
Hello, is this the counter-terrorism section?
Ben Mary'e banyomuz için onlardan almamız gerektiğini söyleyip duruyorum ama, tabii ki, bu daha az tezgah alanı anlamına geliyor bu yüzden ben de onların bunu nasıl yaptığını görmek için bakıyordum, ve...
I keep telling Mary that we should get them for our en suite, but, of course, that means less counter space, so I was just looking to see how they did it, and...
On iki yıl önce Paris'teki bir operasyonda karşı casusluk yapan karısı Anna'yı öldürmüştüm.
I killed his wife Anna, a counter-intelligence operative, 12 years ago in an operation here in Paris.
Bu yüzden de bir karşı teklif yapmak istiyorum.
Which is why I'd like to make a counter proposal.
İnceleme sürecinde oluşabilecek önyargıları ortadan kaldırmak için bir yol düşündüm. Sunulacak makalelerde isimler cinsiyet belirtmesin.
All right, I'm thinking one way to counter bias in the peer-review process, is for papers to be submitted under gender-neutral names.
Belli uyuşturucu ve zehirleri dengeleyen etkileri var.
They counter balance the effects of certain drugs and poisons.
Evaston'un aşağısında Marshall Field's vardır. Onun ilk katında bir şekerci vardı.
There was a Marshall Field's in downtown Evanston, and it had a candy counter on the first floor.
Tezgahın üstünde.
It's right there on the counter.
Hastayı getirip parayı tezgaha koyarlar.
Body comes in, cash goes on the counter.
Impulse'la birlikte koşarak Chrysalis'in enerjisini akımını sıfırlayacak kadar kinetik enerji yaratabilmelisiniz.
Together, you and Impulse should be able to negate the chrysalis by running counter to its energy flow.
Sana başka bir teklifim var.
I have a counter proposal.
Orada tezgahın başında öylece hiçbir şey yapmadan duruşunla mükemmel bir iş çıkartıyorsun.
Should I praise you more? Really killing it with the leaning on the counter doing nothing.
Ben Karşı İstihbarat'ta çalışıyorum.
I work in Counter Intelligence.
Evet, ondan anahtarları aldım ama tezgâhta bırakmışım.
Yeah, I-I got them from her, but I- - I left them on the counter.
90'larda Latin Amerika'da narkotik operasyonları yapardı.
Yeah, I heard about him. He used to run counter-narcotics ops back in the'90s, Latin America.
Tamam, Ben 100 kağıt veriyorum.
Okay, I'll counter with 100 bucks.
Öneriye günle başladık, Çünkü onun bir ay teklif edeceğini biliyorduk.
We went in with a day, figuring she'd counter with a month.
Silinmesi gereken bir şeyler falan yok mu?
Isn't there a counter that needs wiping down?
Bu çok mantıklı çünkü tezgâhta harika görünen küçük kekler var.
Which makes sense, because there are these awesome looking cupcakes on the counter.
Karen Desai'nin kararlı mücadelesi sonrasında itiraz hızla reddedildi. Böylece, Desai'nin okula dönmesi için bir sorun kalmadı.
But thanks to a strong counter-fight by Karen Desai, it was quickly overturned, paving the way for Desai's return today.
Buna şöyle cevap verebilirim : Özel sektördeki son deneyimim uzmanlıktan fazlasıydı.
You know if I can just counter that by saying that my vast experience in the private sector has more than qualified- -
Kasapta sıra bekler gibi.
Like at the deli counter.
Kalpazanlık budur kızım.
That's what "counter felting" is, girly.
Önce masanın üzerini güzelce bir temizleyeyim ama.
Just gonna wipe off the counter first, if that's okay.
- Ben tezgaha çarptığını gördüm.
I saw you knock into the counter.
Tezgahın yakınında bile değildi!
It was nowhere near the counter!