Crackle traducir inglés
117 traducción paralela
Bu söz Konfedere parasının gıcırtısı gibi geliyor.
That little speech sounds like the crackle of confederate money.
Şom ağızlı olmak istemem, beyler, 20,000 sterlinin şakırtısını duyar gibiyim.
I don't wish to crow, gentlemen, but I feel the crisp crackle of £ 20,000.
Böylece çadır bütün tören boyunca hışırdayıp durmaz.
That way the canvas won't snap and crackle all through the sermon.
Yakarsak, alevlere boğulur.
If we burn her, she gets stuffed in the flames- - Crackle, crackle, crackle- - which is a bit of a shock
Sadece cızırtı var.
Not a crackle.
Mısır koçanları rugan deri gibi çatırdıyacak.
His corn husks will crackle like patent leather shoes.
Mısır gevrekli kurabiye.
Snap, crackle, pop.
"Bir gün burası Napalm bombası tarafından yanmış olacak." "Kırmızı çiçek çatırdayacak ve dikenleri arasında ölecek."
Someday this place will be burned by napalm, and the red flower will crackle up and die among the thorns.
Kesinlikle şunu duydum çıt çıt, çat çat, sikeyim onu.
I distinctly heard Snap, Crackle, fuck him.
"Patlatmak, çatırdatmak, şaklatmak"?
"Snap, crackle, pop"?
Yani, patlatmayı anlayabilrim belki çatırdatmayı da ama şaklatmayı hiç duymuyoruz.
I mean, the snap, okay and maybe the crackle, but you never hear the pop.
- Ve sonra :
And snap, crackle, pop :
Bir makineli tüfek çatırtısı ve Franco'nun canı cehenneme!
Machine guns crackle. And Franco can go to hell.
Dişle, çıtırdat ve patlat.
Snap, crackle and pop.
- Evet, bunlar Pop Rocks.
They crackle in your mouth.
Çatırtı.
Crackle.
- Çatırdamadı.
- It didn't crackle.
Tuz çatırdamadı.
The salt didn't crackle.
Bu çocuk kopmaya, çatırdamaya ve patlamaya hazır.
He's ready to snap, crackle and pop.
Sen ve ben her zaman kıvırmadan konuşan, hazırcevap kişiler olarak biliniriz. - Doğru.
We've always been known for the snap, crackle and pop of our repartee.
Çatır çutur etmelerinden nefret ediyorum.
I hate when they go "snap. crackle. poop."
- Sen de kimsin? Adı Crackle. Burada olması yasak.
His name's Crackle, and he ain't supposed to be here.
İşimizi bozuyorsun! Sonun o manyak Crackle gibi olacak!
You keep messing with us, you'll wind up like that nutbar, Crackle.
Bana sadece ağızlarını şapırdatıyorlarmış gibi geliyor.
It's all snap-crackle-pop to me.
"Ağaçlar hışırdıyor, Güneş parıldıyor."
"Trees crackle, sunshine blares."
"Çıtırdatarak ve pat diye kırarım boynunu."
I'll snap off your neck with a crackle and pop. "
- "Çıtırdatarak ve pat diye" tabii ki.
- "Crackle and pop," of course.
Çıldırmama az kaldı.
CORDELIA : I'm ready to crackle, pop myself.
Bu yüzden de ilişkinizde artık heyecan yok.
It's got no crackle.
Bak Smithers taze meyveler.
Look, Smithers. Crackle-berries!
Şimdi bunların kalite kontrolünü yapmamız lazım.
We've gotta test the "snap, crackle and pop" factor on these.
Büyük bir kutunun için tıkıştırılmış bir tür patlamış gevrek gibi mi?
Is it sort of like Snap, Crackle and Pop all rolled up in one big box?
- Neden Snap Crackle Pop, Rice Krispies yer?
You and Cooper seem to be hitting it off. Yeah.
Şey, Crackle Pop, ah...
How much did they take you for?
Çatırtı, patırtı ve kütürtüyü görsünler istemiyorum orada.
I don't want them to see snap, crackle and pop down there.
- Doğudan gelen esinti batıdan gelen jeneratörün gürültüsü merkezde kamp ateşinin çıtırtıları var.
You've got the stream to your east the hum of the generator to the west the crackle of the fire at your home base.
Güneş doğdu, uyanın!
Rise and shine! Snap, crackle, pop!
Çat, pat, küt.
Snap, crackle, pop.
- Zorlamamalıydın, tatlım.
CRACKLE... SOUND. HONEY, YOU SHOULDN'T HAVE PUSHED IT.
Gök bombası, kız kaçıran şelale ve volkanlarım var.
I got reapers, crackle dragons, wagon wheels, throbbing copperheads.
Çıtırtı, şakırtı ve patlama.
Snap, crackle and pop.
- Evet, Snap'in saçı gibi. Snap, Crackle and Pop'taki.
Yeah, it's like Snap's hair from Snap, Crackle, and Pop.
Yoksa Crackle gibi mi?
Wait, am I thinking of Crackle?
- Crackle şapkalı olan, değil mi?
Is Crackle the one who wears a hat?
- Tamam yani Sevgili'nin saç rengi Crackle'ınkinden ama tarzı Pop'un tarzı.
Okay, so boyfriend's got the color of Crackle and the style of Pop. Ooh!
Seni yakalayan şöyle demiştir, "çıtır çıtır esrar"?
The one that packs, "snap, crackle, pot"?
Çıtırtılardan oluşan bir senfoni.
Symphony of crackle.
- Kıvılcım, çatlak...
Snap, crackle, pop. What are you talking about?
Ve elbette hiçbir zaman düzgün şekilde hizalanmaz, çatırdar, kırılır ve rezalet bir şey olurdu.
And of course it would never line up properly and thing would crackle and break and it'd be terrible.
" Küt pat çat!
" SNAP, CRACKLE, AND POP :
Oyna, salla, çalkala!
Snap, crackle, pop!