Davalı traducir inglés
1,719 traducción paralela
Çocuk tacizi davandaki davalı Brad Manning, Florida'da suçlanmamış mı?
The defendant in your abuse case, Brad Manning, was charged in Florida, right?
Bakması için önüne fotoğraflar koymakla başlayalım. Eddie Hoch'un bilinen ortakları, yargıcın içeri atmak istediği eski davalılar, araba hırsızları.
Let's start by putting together photos for Keith to look at... known associates of Eddie Hoke, former defendants the judge might have put away, carjackers.
Kasaba İhtiyarları, davalının size bu ses tonuyla konuşması bence hiç uygun değil.
How it's going on. Town elders, I don't think it's appropriate for the defendant to address you in this tone, is it?
- Ben davalı değilim Kirk.
I'm not the defending, Kirk.
Davalı, Princeton-Plainsborough Hastanesi ve Dr. Robert Chase.
"Defendants Princeton-Plainsboro Hospital " and Dr. Robert Chase.
Benim ve başkalarının senin elinde davalık birşeyler olduğuna mı inanmamızı istiyorsun?
You want me or anyone else to believe that you have a case?
Davalıyı kişisel olarak tanıyorum.
I know the defendant personally.
Davalının dosyası berbattı.
The prosecution's case was a slam dunk.
Ya bu ışıkları açarsınız, ya da davanın ilk davalısı olursunuz.
Either you turn those lights on, or you'll be the first defendant named in a lawsuit.
Davalı yalvardı.
The defendant pled.
Bu insanlar yüz senedir davalılar.
These people have been feuding for hundred years.
Aang, şu davalı kabile işi ciddi mesele.
And this feuding tribe stuff is serious business.
Bu durum davalının Grant Strictland'ın... Arazisine izinsiz olarak girmesi... Ve bir yangın çıkartarak... 300 bin doların üzerinde bir hasara sebep olmasıyla ilgili.
This case is about whether the defendant criminally trespassed on Grant Strictland property and set a fire that caused over $ 300,000 worth of damage.
Biz, jüri üyeleri, davalı, Perry Edward Smith'i birinci derece cinayetten suçlu bulduk.
We, the jury, find the defendant, Perry Edward Smith guilty of the crime of murder in the first degree.
Khande Rao bir Maratha Albay, o benim kan davalım.
Khande Rao is a Maratha, Colonel, a sworn enemy of my blood.
Davalılar, karar okunurken sakin kaldılar. Yargıç Fenton Atkinson, çifti mahkum ederken de sakinliklerini muhafaza ettiler.
The defendants remained impassive as they were read out and equally impassive as the Judge, Justice Fenton Atkinson, sentenced the couple.
Davalı Park-il Soon, en sonunda küçülerek hiçliğe karışacak.
Defendant Park Il-soon will eventually vanish into a dot.
Davalı yaklaşsın.
Will the defendant approach?
Bir subaya saldırıldığına dair iddianamenin 15. maddesine göre davalıyı, iddianameyi esas alarak suçlu bulduk ve Miramar Donanma Hapishanesi'nde 1 yıl mahkumiyet cezasına çarptırdık.
On the Article 15 charge of striking an officer... we find the defendant guilty as charged... and sentence him to one year in the Naval Consolidated Brig at Miramar.
İddianamenin 90. maddesinde belirtilen, emirlere itaatsizlikten davalıyı suçlu bulduk ve Miramar Donanma Hapishanesi'nde on yıl mahkumiyet cezasına çarptırdık.
On the Article 90 charge of disobeying a lawful order... we find the defendant guilty... and sentence him to 10 years at NAVCONBRIG Miramar.
Davalı David Schuber'in, mülkiyete kasıtlı zarar vermekten iki suçu var.
Defendant David Schuber, guilty on two counts, for intentional damage to property.
Davalı tevazuyla adalete teslim edildiğinden bu yana, suçu herhangi bir şekilde inkar edilemez.
Since the defendant was humbly brought to justice, His guilt cannot in any way be denied
Bundan dolayı davalı, 6 aylık denetim altında mahkum edildi.
Thus the juvenile is sentenced, to a probationary period of 6 months.
Davalıya morfin ve iğneyi veren sizdiniz, Bayan Young.
In fact, Miss Young, it was you who supplied the defendant... with the morphine and the I. V.
Davalı lütfen ayağa kalksın.
Will the defendant please rise?
Kayıtlara geçmesi için tanık davalıyı teşhis etti
Let the record show that the witness has identified the defendant,
Tamam, tamam, tamam.davalı ben değilim tamam mı millet?
All right, all right, all right. I'm not the one on trial. Okay, folks?
Çünkü, sende biliyorsun ki, görgü şahidinin ölmesiyle.. ortada davalık pek bir şey kalmadı.
Because you know there's not much case left now that your witness is dead.
Acil 30 davalı devlet okulu savcısı olduğumu mu sanıyorsun?
You think, what, I'm some state school prosecutor with 30 cases in the fire?
İşe patentli düşmanlık katacağız. Jüriye haksız hüküm verdirmek için mesnetsizce bir davalıya saldırmam.
I won't attack a defendant without foundation in order to prejudice the jury.
Bu beni niye şaşırtmadı acaba? Jenny gibi akıllı bir davalı... -... kürsüde kaybetmez.
A smart defendant like Jenny is not going to lose it on the stand.
Davalı lütfen ayağa kalksın.
If the defendant would please stand.
Florida Eyaletinin Melissa Rowe'un taammüden öldürülmesi suçlamasıyla Stephen Rowe aleyhine açtığı davada ... davalı suçlu bulunmamıştır.
In The State of Florida vs. Stephen Rowe, on the charge of murder in the first degree of Melissa Rowe... we find the defendant... not guilty.
Hodgins, onların Cuginisle kan davalı olduklarını söyledi.
Hodgins said they were feuding with the Cugenis.
Davalının kızkardeşi karşı tanık olarak çağrılmaktadır.
The defendant's sister is being called as a hostile witness.
Şimdi, Hannah, söyleceklerim doğru mu söyle ; 2 Aralık 2005 cuma gecesi, annen baban, seni ve abini, yani davalıyı, evde yalnız bıraktılar mı?
Now, Hannah, isn't it a fact that on the night of Friday, December 2, 2005, your parents left you and your brother, the defendant, home alone?
Davalı tanıklık etmiş mi?
Did the defendant testify?
Bu davalık bir olay.
This is a lawsuit!
Davalıyı Terrence Steadman'ı öldürmekten suçlu buluyoruz..
We find the defendant charged of murdering terrence steadman, guilty.
Davalıya savcının suçlamalarında bir hata var mı diye sorarım.
I ask the defendant, are there any errors of fact in the prosecutor's charges?
Davalı, William H. Pope da şahsen burada bulunuyor.
Counsel for both parties are present. Also present is the respondent William H. Pope.
Bayan Johnson'ın davalıyla eskiden olan ilişkisi, hanımefendinin bahsettiği kişilik ve bütünlük konularının sorgulanmasını gerektiriyor.
On the contrary. Ms. Johnson's previous relationship with the respondent brings into question the issues of character and integrity which she herself has raised.
- Davalıyı suçlu bulduk. O suçludur. O suçludur.
We find the defendant guilty He's guilty, he's guilty
Davalı öldü.
"Defendant deceased."
Maktul, 2 hafta önce ifade vermiş. - Davalı kimmiş?
Our victim gave a deposition 2 weeks ago.
Davalının adı Gerald Curtis. İdam için infaz sırasında bekliyor.
Inmate's name is Gerald Curtis.
Kanıtlar, onun kendi çocuklarını ve sizinkileri o zehirden korumaya çalışırken davalı tarafından öldürüldüğünü gösteriyor.
The evidence will show that he was killed by the defendant trying to protect his kids and yours from that poison.
Kabul edildi. Davalıyı uyuşturucu satıcısı gibi gösteren tasvirler dikkate alınmasın.
The jury will disregard any characterization of the defendant as a drug dealer.
Dedektif Isaac Wright'ın davalıyı işaret ettiği kayıtlara geçsin.
- Let the record show that Detective Isaac Wright has pointed out the defendant.
Biz, jürinin 12 üyesi, davalıyı, Başkan George W. Bush'a tüfekle suikast düzenleme suçundan, 10 Mayıs 2008'de oybirliği ile suçlu bulduk.
We, the 12 members of the jury, unanimously find the defendant guilty of the assassination of President George Walker Bush, with a rifle, this the 10th day of May 2008. "
Dava numarası 06CH75255 olan Ames, Kovac duruşmasında jüri davalıyı haklı bulmuştur.
"In the matter of Ames v. Kovac docket 06CH75255 we, the jury, find in favor of the defendant."