Demedim traducir inglés
9,201 traducción paralela
- Onu da demedim hiç.
I never said that.
Öyle arzulamıştım git de yalnızlığını sen gider demedim!
It was a hope, not a bloody instruction!
Çölde, labirentte, dönen bıçakların olduğu yerde, veya çığlıkların çoğunlukta olduğu yerde, bir şey demedim ama yeter artık dostum.
I didn't say anything in the desert, or the labyrinth, or the whirling hall of knives or the whirling hall of screams, but enough is enough, man.
Bir şey demedim.
I-I didn't say anything.
Ben öyle demedim.
I did not say that.
- Alacağım demedim ki.
I didn't say I was here to buy.
Kayıp üçlünün yerini tespit etmeye çalışıyorum. - O işle uğraşma demedim mi?
I'm trying to track down your missing three.
Çok uzun süredir kimseye ne demedim biliyor musun?
Do you know what I haven't said to anyone in a really long time?
- Onu demedim...
No, I mean...
Yenmek zorunda değiliz demedim.
I never said that we have to defeat them.
Ben öyle bir şey demedim.
I didn't say that.
Hayır, sen kızmamamı istemiştin ben kızmayacağım falan demedim.
No, you asked me not to get mad, I never said that I wouldn't.
Hemen otobüse atla demedim, Eleanor.
I didn't tell her to jump on a bus, Eleanor.
- Hiçbir şey demedim.
- I didn't say anything.
Onun suçu var demedim zaten.
I didn't say it's his fault.
- Daha bir şey demedim.
Oh, well, I haven't said anything yet.
Mesaj yazdın mı? demedim, aradın mı? dedim, tıpkı iki insanın doğrudan birbiriyle konuşması gibi.
I didn't say text him, I said call him, as in two people talking to each other directly.
Hayır demedim.
I didn't say no.
Ben de yanlış bir şey yaptınız demedim.
- anything wrong. - There was no sign saying I couldn't sit in that area.
- Burası mahremiyetim demedim mi ben sana?
How many times have I told you this is my private time? !
Sana Portland'a taşınıyorum demedim ki.
I never said I was moving to Portland.
İltifat olsun diye demedim.
It's not a compliment.
Hamburger dedim, hindi eti demedim.
Hamburger, not turkey meat.
Öyle demedim.
I did not say that.
- Ben demedim.
- It's not me.
O anlamda demedim.
It doesn't mean anything.
Ben sana yardım et demedim ki.
I never said I wouldn't help you.
Demedim sanırım.
No, I guess I didn't.
- Ben demedim, sen dedin.
You said it, not me.
Bebeğim olacak demedim.
I did not say I was having a baby.
Ben sadece ona ilginç bir kitap olduğunu söyledim asla talimat kitabıdır demedim.
I simply said it was an interesting book, I never told her it was an instruction manual.
Kötü anlamda karışık demedim.
I didn't mean complicated in a bad sense.
Çeneni kapat demedim mi?
I told you to shut up, all right?
Öyle bişey demedim.
I never said that.
Ben de aynısını demedim mi?
- to get a warrant. - Didn't I just make a similar point?
Hayatını nasıl mahvettiğimi hepimiz biliyoruz. Ben bunu demedim.
Oh, here we go, we all know I ruined you life.
Beni tuttular demedim. Ağzımdan çıkanlara dikkat ettim.
I did not say "hired." I was careful about that.
Öyle demedim.
I didn't say that.
Söylemem demedim, söylememeliyim dedim.
I didn't say I wouldn't, I said I shouldn't.
- Öyle demedim.
I didn't say that.
Sana demedim patron.
Not you, boss.
Öyle bir şey demedim!
I'd never ask you to leave!
Ben öyle birşey demedim.
I didn't say that.
Ben de, oraya yalnız gitmesine bir şey demedim.
So I let her go back to that place alone.
Onu demedim, bir daha asla araba kullanmamaya karar verdim.
No, I've decided I'm never driving.
Ne dedim ben size, hepimizi gömer demedim mi?
What'd I tell you. Junkyard dog.
Hangi konuda? Ben öyle bir şey demedim.
I never said that.
Ben onu demedim.
That is not what I'm saying.
- Ben ilişki falan demedim.
- I didn't say anything about a relationship.
- Öyle bir sey demedim, Laura.
- Are you saying, I'm lying?
Böyle birşey demedim.
I didn't say that.