Dilenci traducir inglés
784 traducción paralela
Beni bir dilenci mi sanıyorsun?
Think I'm a bum?
Sonunda insanlar dilenci olmuş.
Humans are beggars after all
300'den fazla dilenci Piccadilly'ye doğru yürüyor.
More than 300 beggars are marching towards Piccadilly.
Westminster dilenci kaynıyor!
Crowds of beggars at Westminster!
Zengin, yoksul, dilenci.
Rich man, poor man, beggar man.
Bazılarını kral, bazılarını dilenci.
Some He made kings, some beggars.
Kes sesini, seni yaşlı dilenci.
Dry up, you old tramp.
Sensin dilenci.
You're a tramp.
# Kendisini hala hoca sanıyor. # Evinden bir dilenci gibi sokağa atılacak olan hoca. Beş para etmez dilenci gibi!
He still thinks he's the Master... a Master driven out of his own house like a beggar... a worthless beggar!
Sende iş yok. Doğuştan dilenci olan, verileni alır ve tutar.
A born beggar... takes what he finds and keeps it.
- Dilenci beğenmezlik edemez.
- Beggars can't be choosers.
Dilenci değilim ben.
I'm not a beggar!
Rahip, dilenci, şövalye ya da hacı hangi kılık İngiltere'nin en iyi okçusunu gizleyebilir?
Whether he be dressed as priest, beggar, knight, palmer, what disguise can conceal the finest archer in England?
Seni arsız dilenci, bu sefer idam mangasının önüne geçeceksin!
You Lazarushian beggar, it'll be the firing squad for you this time!
Annem, kalabalıkta hırsız ve dilenci çok olur dedi.
Mother says there are too many thieves and beggars in the crowd.
Dilenci Kralının huzurunda duruyorsun.
You're standing before the King of Beggars.
Dilenci ya da hırsız olmayan kim yakalanırsa, idam edilir.
Anyone caught here who's not a beggar or a thief, must hang.
Binlerce insan kıvrandı, ta ki ben Dilenci Birliğini kurana kadar.
Thousands did, till I organized the Beggars'Guild.
Gringoire, dilenci, hırsız, zalim topluluğum yürüyüşe hazır.
Gringoire, my army of beggars, thieves and cutthroats is ready to march.
Ben, Clopin, dilenci Kralı sana emrediyorum, Paris Başpiskoposu Çingene kızı teslim edin.
I, Clopin, king of the beggars summon you, Archbishop of Paris to give up the Gypsy girl.
Seni çingene dilenci!
You gypsy beggar!
Çok çabuk ol, çingene dilenci.
Be quick about it, you gypsy beggar.
Bir dilenci eşitmiş gibi havalara giriyor, bu nasıl olur?
A roadside beggar giving himself airs of equality. How can you?
Fakat bir hırsız veya uşak olmak için doğmuşsun, ya da bir dilenci.
But thief or servant were all you were born to be, or beggar beside a road.
Kızkardeşim olan birinin Heathcliff için ters, dilenci kılıklı, kaba, yontulmamış biri olmasından başka birşey düşünmesi imkansız.
It's impossible my sister could think of Heathcliff... as anything but a surly, dressed-up beggar, a lout and a boor.
- Zavallı kör dilenci.
- Poor blind beggar.
- Yalnızca iki dilenci bulduk.
- We have found only two beggars.
Doğuştan dilenci.
He's a born panhandler.
Sakat bir dilenci elinden almisti bunlari, ben de geri aldim ondan.
A crippled newsy took'em away from him. I made him give'em back.
Size demiştim. Bir dilenci.
He's a beggar.
Kör dilenci, Şehrazat'ı tacirlere sattığını söyledi!
The blind beggar said you sold Sherazade into slavery.
Ve ben de onu dilenci sandım.
And I thought he was a beggar.
Defolun, dilenci dölleri!
Clear off, offspring of a beggar!
Bir de ateş ettiğini gören bir adam var, Udo ona Sammy diyor dilenci gibi bir şey.
Then there's the guy that saw the shooting. A fella that Udo knows, called Sammy. Sort of a panhandler.
Dilenci değilim.
I am no beggar.
Şişko kralla, cılız dilenci aynı sofrada iki çeşni, iki ayrı kap yemektir sadece.
Your fat king and your lean beggar is but variable service - two dishes, but to one table.
- Hiçbir şey. Sadece size kralların dilenci bağırsağında da nasıl gezintiye çıkabileceğini anlatmak istedim.
Nothing but to show you how a king may go a progress through the guts of a beggar.
Rahat bırak, seni küçük dilenci.
Get away from me, you little beggar.
Dilenci misali başıma üşüştün.
Pestering me like some beggar.
Hayır, her zaman bir dilenci gibi görüneceksin. Güzel.
- No, you always look like a beggar
Casusum, dilenci kılığında ve böyle aletleri olan bir katil konusunda beni uyarmıştı.
A spy warned me of an assassin with such tools, dressed like a beggar.
Niçin kendine bir düzen kurmuyorsun, birkaç dilenci bul, sokağa sal?
Why don't you settle down, get hold of a few good beggars and put'em out on the street?
Ben sana bir servet sunuyorum, sense bana dilenci veriyorsun!
I bring you a fortune, you give me beggars!
Ben dilenci değilim, ya sen?
I'm a begger and you?
Ben dilenci değilim!
I am not a beggar
Böyle dilenci gibi dikilme karşımda.
Don't stand there like a beggar.
Şimdiyse serilmiş yatıyor şurada. Bir dilenci bile eğilmez olmuş önünde.
Now lies he there, and none so poor to do him reverence.
- Defol, dilenci!
- Get lost, beggar!
Aynı bir dilenci gibi görünüyorsun!
You look like a beggar!
Öyle olsaydın ihtiyaçlarını karşılayamayan, hırpani bir dilenci olamazdın.
Even if I needed one, I couldn't afford it. And if I could afford it, I wouldn't employ a ragged beggar.
O dilenci doğruyu söylüyordu.
That beggar was right.