Donuyor traducir inglés
405 traducción paralela
Bana dokunduğunda kanım donuyor sanki.
My blood turns to ice when he touches me.
Şimdi bile, onun gözlerini düşündüğüm zaman, kanım damarlarımda donuyor.
Even now, when I think of his eyes, my blood turns cold in my veins.
Joe Sam burda donuyor.
Joe Sam's freezing out here.
Gece ılık ama ellerim donuyor.
You know, the night is warm, but my hands are freezing.
Senin aksine, benim burada kıçım donuyor.
Unlike you, I'm freezing here on the floor.
Yarın gece Alplerde donuyor olacaksın.
Tomorrow night, you will be in the Alps, freezing.
Elli bin İtalyan şu anda tepesinde muzaffer bir şekilde donuyor.
Fifty thousand Italians are now freezing triumphantly on its top.
Donuyor.
Freezing :
Hayır, o Squaw Vadisi'nde donuyor.
No, he's shivering in Squaw Valley.
Kollarım ve omuzlarım donuyor adeta.
My arms and my shoulders get cold.
Neredeyse donuyor.
It's nearly freezing.
Geri donuyor...
He's coming back...
Kışın, bir Kwakiutl, battaniyenin altında donuyor
In winter, one Kwakiutl in a blanket froze.
Donuyor fakat itiraf etmez asla.
She's freezing to death, but she wouldn't admit that.
Kafam donuyor.
My scalp is freezing.
- Metal iskelet donuyor.
- The metal frame is icing now.
Çölde bile donuyor.
Freezing... the desert.
Adamlar uyuyamıyor, donuyor.
The men aren't sleeping, they're freezing.
- Ayaklarım donuyor.
My feet are frozen.
Yardım ederdim ama soğuktan kıçım donuyor.
I'd help you, but I'd freeze my ass off.
Kıçımız donuyor.
Freezing our ass off.
Donuyor olmalılar.
They must have been freezing.
Burası donuyor.
It's freezing in here.
Buz pateninden nefret ediyorum. Ayaklarım donuyor ve bileklerim acıyor.
As long as we're comparing, I'd like to be in your shoes.
Dışarıda donuyor olmalısın.
You must be freezing out there.
Kanım donuyor.
It curdles my stomach.
Donuyor!
It freezes. Take it off us.
Kıçım donuyor.
My ass is freezing.
Ama ne zaman bir bayanın karşısında olsam parmaklarım donuyor, beynim kapanıyor.
But whenever I'm in the presence of a lady my fingers turn into thumbs, my brain switches off.
Dışarısı donuyor.
It's freezing out here.
Binlerce yıl önce bu şey çarpıyor ve bu Şey... dışarı fırlıyor yada sürünerek dışarı çıkıyor ve buzun içinde donuyor.
Thousands of years ago it crashes and this thing... gets thrown out or crawls out and it ends up freezing in the ice.
Sıcaklık normalin 40 derece altında ve hızlıca düşüyor. Tüm gezegen donuyor.
Teletraan I, activate all atmospheric sensors for a worldwide weather report.
Kahrolası yabancı arabalar her zaman donuyor.
These goddamn foreign cars always freeze up on you.
Şekli öyle bozulmuş ki kulaklarım donuyor.
It's stretched out of shape and my ears keep freezing.
Kardan adamın burnu donuyor,
Jack Frost nipping at your nose
- Donuyor.
It froze.
Donuyor.
She's frozen.
Enjektörler donuyor, bir karşıtçekim birimi ve bir de ışınlayıcı arızası...
Sensors indicate all of their systems are armed, sir.
- Donuyor musun?
- You're freezing?
Bebek donuyor.
The baby is freezing.
Burada bir tarafım donuyor.
I'm freezing my nuts off out here.
- Donuyor olamazsın.
- You can't be freezing.
Sanki kafamın içinde bir şeyler donuyor.
It's like something's freezing the inside of my head.
Görünüşte Heather Duke'ün hayat dolu genç bir bayan olduğunu hepimiz biliyoruz ama ruhu Antarktika kıtasında genç arkadaşlarının acımasız olabileceğini bilerek donuyor anne-babasının tepkisiz kalabileceğini ve intihar notunda anlamı yazdığı gibi hayat berbat olabiliyordu.
On the surface, Heather Duke was the vivacious young lady we all knew her to be... but her soul was in Antarctica, freezing with the knowledge of the way fellow teenagers can be cruel... the way that parents can be unresponsive... and as she writes so eloquently in her suicide note, the way that life can suck.
Ayaklarım donuyor.
My feet are freezing.
- Burada bokum donuyor. - Ay, Allah kahretsin!
- I'm freezing my ass off out here.
Geceleri su donuyor ve o tamamen çıplak.
Water freezes overnight and he's all naked
Bu güzelliklerle hafif bir meltemde bile donuyor insan.
Even in a mild wind, you can freeze a cheek in these babies.
Enjektörler donuyor, bir karşıtçekim birimi ve bir de ışınlayıcı arızası...
Injectors freeze, an antigrav unit and a transporter malfunction...
JENNY DOLLY AMERİKA'YA DÖNÜYOR Yeni gösteri Planı Yok
[Ship Horn Blowing]
Ve ayaklarım donuyor.
And my feet are frozen.