English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ D ] / Dusk

Dusk traducir inglés

541 traducción paralela
Onu anımsatan her şeyi kalbimden söküp atacağım.
Without any dusk, I'm going to completely erase her.
Fili zifiri karanlıkta hem de sisli havada saldırtan nedir?
What makes the elephant charge his tusk in the misty mist or the dusky dusk?
En koyu Ağustos menekşesinden bile daha karanlık ve yumuşak tatlı ve gizemli gözler.
Those sweet, mysterious eyes, darker and softer... than the bluest dusk of August violets.
Peki, alacakaranlıkta bozkırda yanan bir ateş göğe nasıl yansır bilirsin.
Well, you know how it is at dusk when you see a prairie fire reflected in the sky.
Akşam karanlığında, bir şey gördüm.
Long about dusk, I'd seen something.
Şafak mı, gün batımı mı?
Is it dawn or is it dusk?
Etrafı tertemiz edip, eyerleri parlatın,... bir süre dışarının işleri ile ben ilgileneceğim. Belki de yapamayacağın tek şey bu.
You'll polish saddle leather from dawn to dusk, longer if I'm going to ramrod this outfit.
Ne içinde kaldıkları hapishanenin kapısının kapanışını ne de yarının kurbanlarını bir araya getirmek için akşamüstü kırlara doğru yola çıkacak Paris-Villette trenini duyacaklar.
They will not listen to the closing of the doors of its prison, nor the train from Villette to Paris, that starts off after the dusk in order to gather the following victims.
İki gün önce, akşam karanlığı çökerken Katsura kıyısında...
It was two days ago at dusk, by the banks of the Katsura...
Sabahtan akşama yoldaydık, sonra sabah tekrar başladık.
We were on the move from dawn to dusk and back to dawn.
Sabahtan akşama kadar bir şey yapmıyorsun ve dünyanın parasını kazanıyorsun! - Öyle değil mi?
Do nothing from dawn to dusk and earn a bomb!
Alacakaranlığın tadını çıkaralım.
Let's just enjoy the dusk.
Akşam karanlığında atlamanıza yetecek kadar açıklık var.
There's enough clearing to make your jump at dusk.
Şafakta buradan ayrılacaksınız.
You'll be leaving here at dusk.
Bu güzel anları hatırlayacağım çilekleri, sütü akşam vakti yüzlerinizi...
I shall remember this hour of peace... the strawberries, the bowl of milk... your faces in the dusk.
Alacakaranlık çöküyor ve bu yaşamın son günü.
Dusk is falling... And this is the final day of life.
ama şafakla beraber ölmüş olacak
But by dusk she lay dead
Onu elde ettiğim bitkiler hakkındaki şu kitaba göre, yarın değil, öbür gün, gün batımında açacak.
Sec? N the book, to be opened last morning, at dusk.
Gün batmak üzere.
And is? dusk. Welcome.
Bay Krelboined artık güneş batmak üzere ve... çiçekler ne zaman açacak dersiniz?
This dusk? Create to open? N these assholes?
Hiç olmazsa, bizi sabah tren yoluna götürene kadar kal.
At least wait till dusk and take us as far as the railroad.
Her gün şafakta veya alacakaranlıkta siyah araçlarla kurbanlar getiriliyordu.
Every day, at dawn or at dusk, the sinister vehicle will deliver its victims.
Şimdi yola çıkarsan, günbatımından önce birliğine ulaşabilirsin. Gustav nerede?
If you leave now, you can rejoin your regiment by dusk.
Hava kararıncaya kadar aramayı sürdürün.
We'll search until dusk. An expanding search.
Güneş varken her şey iyi ama karanlık çekince ortalık buz kesiyor.
We're OK in the sun, but at dusk it starts to freeze.
Bugün, günatımında.
At dusk today.
Utsune Köprüsü..... günbatımında.
Utsune Bridge at dusk.
Alacakaranlığın ve şafağın simgesi figürler "Lorenzo'nun Mezarı" nı haber veriyor adeta.
A setting for his Tomb of Lorenzo... with its figures of Dusk and Dawn.
Alacakaranlığı göresiniz diye perdeyi daha sonra kapatacağım.
You might like to see the dusk, Mrs Vogler. I can draw them later.
Karanlık basmadan önce varmak istiyorum.
I want to cross the ice before dusk.
İşaret şafakta bir ok.
The signal's an arrow at dusk.
Dallardan sarkan bir sürü üzüm salkımı günbatımının mor ışığında yemyeşil parlıyordu.
Massive bunches of grapes, glowing green and hanging in the purple light of dusk.
Domuz avında önden sen giderdin ardında ben, hava kararıncaya kadar.
Racing after boar, you flying first, me scrambling after, all day into dusk.
Hava kararınca köye ineceğiz.
Descending at dusk.
Kulenin bahçesinde çalılıklarda uyuyan kişiymiş
He was sleeping outside the tower at dusk
Akşamdan sabaha çalışırsın, uyku yok, kokmuş yemekler.
Dusk to dawn, no sleep, rotten food.
Hep alacakaranlıkla birlikte geri dönüyorlar, fark ettiniz mi?
They always return by dusk, have you noticed?
Şafakta ve alacakaranlıkta işe gelerek çalışmayı taahhüt ederim.
I undertake to come to work at dawn and work till dusk.
Teslim olmak için hava kararana kadar vaktiniz var.
You have until dusk to give yourselves up.
Sabahtan akşama dek ayaktayım.
I am on my feet from dawn till dusk.
Sabahtan akşama kadar çikolata ambalajı açtılar!
They've been shelling chocolate bars from dawn to dusk!
- Yarın, beni ben olduğum için tekrar dövecek, çünkü şafak vaktinde evde değildim.
- Yes. And tomorrow I get beaten again for being me because I wasn't home at dusk.
Her şey yolunda giderse, hava kararmadan işi bitirip çıkmış olmamız lazım.
If everything goes right, we should be out by dusk.
O zaman pilot ışıkları yaktığı anda henüz karanlık çökmeden patlardı uçak.
Then the plane would have exploded earlier at dusk, when the pilot would've turned on the lights.
Bir sokakta tek başıma geziniyordum. Akşam çöküyordu.
I was taking a stroll at dusk along a very busy street.
Akşam karanlığında başlayıp gün ağarınca biten sığınak kuyrukları ve siren seslseri
The line for the shelters to dusk became a ritual.
Alacakaranlıkta inmek zaten bir hayli zordu. Bir de şimdi bunun üzerine zifiri karanlıkta gemilerini bulmak zorundalardı.
Landing in the dusk was difticult enough, but later on the torpedo planes and bombers would have to find their carriers in pitch darkness.
Akşam karanlığında evimin kapısında olurdum... ve kimse beni Büyük İskender olarak hatırlamazdı.
At dusk, I'd stand in my doorway... and no one would guess that I once was Alexander the Great!
Elimden bir şey gelmez fakat izin ver kederim şafağa ve gün batımına karışıp bitsin.
I can do nothing but let my sorrow run out into the dawn and into the dusk.
Alacakaranlıktı.
It was dusk.
Alacakaranlıkta denize açılırız.
Shove off at dusk.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]