Earthquake traducir inglés
1,837 traducción paralela
Şu deprem hava durumu ile ilgili haberi gördün mü?
You see this, about earthquake weather?
Bir şey yok, sadece deprem.
- It's okay, it's Just... - It's an earthquake.
Doğru, şimdi bizim evimiz deprem yüzünden el koyuldu.
Now our house is condemned due to an earthquake.
Deprem oldu, sonradan çizgi-roman dükkanı kapandı ve Seth'in odası yok oldu.
Well, the earthquake happened and the comic-book store closed down. And Seth's room was destroyed.
Patrick. Evet, oğullarınız bize çoktan her şeyi anlattı, depremden, çimentodaki ellerden,, bebekten, fakat dediğimiz gibi...
And, yeah, your sons already told us everything... about the earthquake, hands in the cement.
Depremden hemen sonra beraber yaşamak ve sonrasında gelecek sene için Province'da apartman tutmak.
Living together right after the earthquake... and then getting an apartment together?
Deprem! İçeri gir.
Just an earthquake!
Evet, Orange County sizin de anlamış olabileceğiniz gibi, bu bir depremdi.
Yes, Orange County, as you've probably figured out, that was an earthquake.
Kahrolası bir deprem oldu.
There was a flipping earthquake.
Gelmiş geçmiş en iyi deprem.
Best earthquake ever.
Deprem sizi nasıl etkiledi?
- How's the earthquake treating you?
Deprem olduktan sonra tek düşünebildiğim sendin.
After the earthquake happened, all I could think about was you.
Deprem olacak.
There's going to be an earthquake,
Deprem için sistemler beklemedeyken, tüm tünel geçitleri yedek güce geçiyorlar, bu da kaçağın girmesiyle, geçitlerin kapanması arasında % 50'lik bir gecikme oluşturuyor.
During the earthquake stand-by, all tunnel gates go to auxiliary power which creates a 50 % delay between detection of an intruder and the gates sealing in response,
- Deprem mi oldu yoksa...?
It felt like an earthquake, or...?
Deprem oluyor sandım.
Felt like an earthquake.
Deprem!
I-It's an earthquake!
Ailem ben henüz yedi döngüyken, bir depremde öldü.
My parents died in an earthquake.
Deprem!
- An earthquake!
Şey, sanırım deprem oluyor.
I don't know. You know, it's... I think it's an earthquake.
Deprem gibi bir şeydi.
It was like an earthquake.
... yaklaşık 15 dakika geçti.
... of a possible earthquake in lower Manhattan.
Depremle bir gecede de Atlantis yok oldu.
Sank in just one night after an earthquake.
- Deprem.
- Earthquake.
Bu sanki insan yapımı bir deprem.
It's like riding a manmade Earthquake.
Deprem, 3. odacığı açtı
The earthquake, it open up the third chamber.
Deprem yüzünden gitmişler sanırım
Maybe they left because of the earthquake
Anne, Sadece bir depremdi
Mom, it is just an earthquake.
Sadece bir deprem değildi, Susan
It is not just an earthquake, Susan.
Ya bir deprem olsa?
What if there's an earthquake?
Deprem.
Earthquake?
Deprem olduğunda, kurt deliği açıldı...
When there was the earthquake, the wormhole appeared...
17 yıl önceki o büyük depremden sonra.
After the great earthquake 17 years ago.
Dur tahmin edeyim. Kahinler şu depremden sonra akılcı olmaya başladılar, değil mi?
But after the earthquake, let me guess, is that when the soothsayers started making sense?
Hey, bende Depremde Haberleşme Birliği'nde gönüllüyüm.
Hey, I'm on the earthquake phone tree.
Belki sana da Depremde Haberleşme Birliği'nde bir yer bulabilirim.
Maybe I can find room for you on the earthquake phone tree.
Eğer bir deprem olsaydı, çabucak telefona sarılırdım tabi ama gördüğünüz gibi şimdilik burdayım.
I mean, if there's an earthquake, then I'm going to have to rush to a phone. uh, but, um, right now here I am.
Görünüşe göre artık kahve günü falan yok bize, ama deprem olursa, bu okulu yerinden oynatırız.
Well, I don't think there are going to be any more coffees, but if there's an earthquake, we will rule the school.
Yangın olsun, deprem olsun...
A fire, an earthquake.
- Deprem oldu galiba.
- It was an earthquake.
Doğru ya, bu onun ilk depremi olsa gerek.
Yeah, it must be his first earthquake.
Pekala, her neyse, deprem sırasında, geçen yıl içeri tıktığınız... mahkumlardan biri kaçtı. Adı, Arthur Tins.
Yeah, well, that earthquake just facilitated the escape of a prisoner that you put away last year, one Arthur Tins.
Deprem olduğunda, verilmiş bir işi yapıyordu, o sırada kaçtı.
- He was on a work detail. When the earthquake hit, Tins got away.
Deprem sırasında kalemin üstüne düştüm... ve depremde görevli bir doktora çıkarttırdım. Ve şuan iyileşiyor.
I fell on a pencil during the earthquake and had it taken out by a doctor in the earthquake, and now it's healing.
Depremde epeyce dayak yemiş.
He got beat up during the earthquake.
Deprem gibiydi.
Like an earthquake.
Deprem falan mı oldu yoksa...
Was it some sort of earthquake or...
Kuru etlerimi yediğini biliyorum. Tıpkı benim senin deprem erzaklarını yemem gibi.
I know you ate my jerky just like I ate your earthquake supplies.
Pazartesi sabahına kadar deprem olmazsa, kitap özeti çıkarmak zorundayım.
If there's no earthquake by Monday morning... ... I have to write a book report.
Deprem mi?
- Earthquake?
Deprem malzemesi.
- Earthquake kit.