Edecek traducir inglés
34,568 traducción paralela
Hayatına müdahale edecek bir şey mi yapıyorum?
Is something that I'm doing interfering with your life?
Yardım edecek misin?
Will you help me?
Fırtınanın doğuda etkisini devam ettirirken Ulusal Meteoroloji Kurumu ağır hava şartlarının devam edeceği uyarısında bulundu. Kısaca sağanak yağış bu akşam ve yarın da etkisini sürdürmeye devam edecek.
As this storm continues to sweep east, the National Weather Service has issued severe weather warnings at this time, so we're going to continue to see heavy rainfall throughout this evening and into tomorrow.
Gök gürültülü sağnak yağışlar devam edecek ki bunun sonucunda da sağanak süreleri uzayabilir.
Thunderstorm activity is expected to continue, which will trigger extensive connective showers.
Ne fark edecek ki?
What difference does it make?
Her gün kavga etmeye devam edecek miyiz?
Are we gonna fight every day now?
Astsubay John Denton. Kara saldırımıza liderlik edecek.
Petty Officer John Denton will be our assault team leader on the ground.
Neredeyse öğlen oldu, iptal edecek zaman yok.
It's almost noon, no time to call it off.
Kayıtları almazsak donahue'nun adamları yok edecek ve hiçbir zaman cezasını çekmeyecek.
If we don't get those tapes, Donahue's guys will destroy them and we'll never get a conviction.
Bunca yıldan sonra, kalplerimizi elde edecek.
She's going to have our hearts, after all these years.
O füzeler dünyaya saldırdığında, gaz tüm insanları yok edecek geride onları sonra toplayalım diye sadece Nainsanlar'ı bırakacak.
In your dreams! Once those missiles strike Earth, the gas will destroy every human, leaving the Inhumans behind for us to collect later.
İkinizi de bir süre idare edecek kadar bir şeyler al.
Go somewhere, stay there until you hear from me.
Hayır. Yardım edecek.
He can help.
Dünyadaki, en güçlü adam olsun diye, onu motive edecek misin?
Are you willing to push him to be the best man in the world - he can be?
Hayır, Ralph benimle uğraşmaya devam edecek ve seni korumaya çalışmakta haklı çünkü sen harika bir kadınsın ve hayatında olduğu için sana minnettar.
No, Ralph is gonna keep challenging me, and he is right to try and protect you, because you are an amazing woman and he is grateful to have you in his life.
Drew burada kalmaya devam edecek ama...
[stutters] Uh, well, Drew's still gonna be here, but, um, uh...
En büyük endişem ekolojik anlamdaki müthiş aptallığımız yüzünden kendimizi yok edecek olmamız değil, beraberimizde birçok şeyi de dibe çekecek olmamız.
My big concern is not that we're going to wipe out of sheer ecological stupidity but that we're going to take so much with us.
Tahmin edecek olsaydım Meksika derdim ama sen de bilmediğimi biliyorsun.
If I had to guess, I'd... I'd say Mexico, but, you know, I don't know.
Mr. Frink bize yüklemede yardım edecek değil mi, Mr. Frink?
Mr. Frink will help us with the load, won't you, Mr. Frink?
Bir kez daha kavga edecek olursanız haberim olsun, görmek istiyorum.
You let me know next time there's a fight, I want to see it.
ÖIdürdüklerinin sahte olduğunu kabul edecek olursa.
- Only if he admits his kills are fake.
Meclis saldırısı kadar karmaşık bir saldırıyı organize edecek kapasiten yok, değil mi?
You don't have the skills to pull off something as complicated as the Capitol attack. Do you?
Beş kilometrelik alandaki her şeyi yok edecek kadar güçlü.
It'll completely obliterate everything in a 3-mile radius.
Sence kimlik tespit edecek kadar çektiler mi?
You think they got enough to make an ID?
Benim yerime önderlik edecek.
She will lead in my place.
Buna tutunduğumuz müddetçe, o yaşamaya devam edecek.
As long as we hold on to that, she'll live on.
- Biz bloke edeceğiz, o ateş edecek.
We block, he fires.
Yürüyenleri yok edecek ateş gücümüz yok.
We don't have the firepower to take on walkers.
Droidlerim bir sıra oluşturup siz ve öğrencinize ateş edecek.
My droids will line up and fire at you and your apprentice.
İşin iyi yanıysa, başka bir polisin peşinde olmaktan daha çok nefret ettiğim tek şey kötü bir polistir. Bana yardım edecek misiniz yani?
Good thing is, the only thing I hate more than a cop going after another cop is a bad cop.
Gemide doktor yok. Burada yardım edecek kimse de yok.
There's no doctor on board and there's no one here to assist.
Ameliyata kim yardım edecek?
Who's gonna assist the surgery?
Gerçek Gabriel'ı buraya getirsen bile Desmond Tara'nın kardeşi olduğunda ısrar edecek.
You can watch the real Gabriel in here right now and Desmond's going to insist that he's Tara's brother.
Bana yardım edecek misin, etmeyecek misin?
Are you gonna help me or not?
Onu bulabilirsem, düzenini kurmasıyla uğraşırken bana yardım edecek misin?
If I can find him, will you help me just sort this whole thing out, help him get on his feet?
Bence teröristler bu saldırıyı fark edecek.
I think the terrorists are going to notice this assault.
"kendini gösterecek" demek istedim ama "kendini teşhir edecek" yazmışım.
I wanted to say "appearing" but I've put "exhibiting himself".
Ama daha kat edecek çok yolum var.
But there is still room to improve.
Ben de bu gece Tanrı'ya hakaret edecek havada değildim ama İncil'de ayrıca "Kocanızın sözünü dinleyin" diyor.
Well, I wasn't in the mood to insult God tonight, but the Bible also said, "Listen to your husband."
Piç kurusunu deli edecek bu.
It's gonna drive that son of a bitch crazy.
Benden nefret edecek.
He is gonna hate me.
Otomatikleştirilmiş robot kıyafetlerim şehri dümdüz edecek.
My automated robot suits will flatten the city.
Çünkü müşteriniz birazdan sizin sağladığınız veriyle kendisini ifşa edecek.
Why? Because your client is about to expose himself on the basis of your intel.
Benden nefret edecek.
He's gonna hate me.
Onlara merhamet edecek kadar yürekli değilim.
I don't have the heart to mercy them.
Agrabah'ın yerini bulmamız için bize yardım edecek bir şey bulmuş olabilir.
He might have found something to help locate Agrabah.
Çok geçmeden fark edecek ki her zaman fark ettiği gibi o gerçek sen değilsin.
Soon enough, she'll realize, as she always does, that's not who you really are.
Düşmeye de devam edecek.
And it's gonna continue to drop.
William, bana eşlik edecek misin?
William, will you join me out here?
"Ve bizi ileriye taşımaya devam edecek."
... are what continue to push us forward...
Ne olacak şimdi, uzayda sonsuza kadar yolculuk mu edecek?
What happens now, he just keeps traveling into outer space forever?