Edemezsin traducir inglés
7,795 traducción paralela
- Buna cüret edemezsin.
You wouldn't dare.
# Pekâlâ, buna devam edemezsin artık #
Alright, we can't go on like this
- Benim kim olduğumu tahmin bile edemezsin.
- You have no idea what I'm like.
Edemezsin.
You can't.
Tekrar birisine park cezası vermem için tehdit edemezsin
I'm not gonna threaten to give someone a parking ticket again.
Tanrım, ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin.
Oh, Jesus, you have no idea how much I miss them.
İnsanlar "Fıstık ezmesini icat edemezsin sen dostum" dediklerinde Frederick Douglass pes etti mi?
Did Frederick Douglass give up when people told him, "You'll never invent peanut butter, pal"?
Onlara yardım edemezsin.
You can't help them.
# Terk edemezsin beni
# Oh, never leave me
Her sakal gördüğümüzde hareket edemezsin. Burası İran.
You can't move each time we see a beard.
Hatta onların arabalarını bile tarif edemezsin.
You can't even describe their cars.
- Tahmin bile edemezsin.
- Oh, you have no idea.
Bana yardım edemezsin.
You can't help me.
Böyle giderse yola devam edemezsin.
It can't keep going the way things are going.
Evreni kontrol edemezsin.
You can't control the universe.
Hatta burada olanları bile kontrol edemezsin.
You can't even control what's going on here.
Tahmin bile edemezsin.
You have no idea.
Gelmeden edemezsin ki? Çekici hatunum ne de olsa.
How could you help it, a charmer like me?
- Krala doğrudan hitap edemezsin.
- Do not address the king directly.
Tuzağa düşmenin nasıl bir his olduğunu tahmin bile edemezsin.
You have no idea what it feels like to be trapped.
Hiçbirine yardım edemezsin.
You can't help any of them.
Seninle buluşmak için ne kadar uğraştığımı tahmin bile edemezsin.
You have no idea how difficult it was for me to see you again.
Neler yaşadığım tahmin bile edemezsin.
You have no idea what I've been through.
Geç kaldığını anlamadan fark edemezsin.
You don't see it until it's too late.
Bugün işte ne oldu tahmin edemezsin.
You won't believe what happened at work today.
- Tahmin bile edemezsin.
- You have no idea.
Onu buna dâhil edemezsin Bobbi.
You can't bring him in on this, Bobbi.
- Yok. O hâlde bir babanın çocuğu için neler yapabileceğini asla anlayamazsın. S.H.I.E.L.D.'ın kızımı çaldığında çektiğim acıyı tahmin edemezsin.
Well, then, you'll never understand what a father will do for his child... never imagine my pain when SHIELD stole my daughter.
Bunun nasıl bir şey olduğunu hayal bile edemezsin.
You can't imagine what that feels like.
Beni terk edemezsin.
You do not get to abandon me.
Ne kadar çabuk geçeceğini tahmin bile edemezsin.
You cannot know how impossibly fast it goes by.
- Benim gibi pazarlık edemezsin.
You don't negotiate like me.
Bunu tedavi edemezsin, mutasyona uğrarken olmaz.
You can't cure this thing, not the way it mutates.
Böyle devam edemezsin.
You can't keep this up forever.
Bu programa göre yaşamaya devam edemezsin.
You can't keep up this schedule.
Bir an bile tereddüt edemezsin.
You can't hesitate.
Tereddüt edemezsin.
You can't hesitate.
Aynı anda üçümüzle de mücadele edemezsin.
You can't fight all three of us at the same time. Oh, I can't?
Bizi kontrol edemezsin.
You don't control us.
İkna edici bir kanıt gelmediği takdirde aklanmış birini tekrardan dava edemezsin.
You can't appeal once someone's been acquitted, unless compelling new evidence comes forward.
Kabul etmediğim şeyler vaat edemezsin.
You can't promise them things that I haven't agreed to.
Arzularını kontrol edemezsin, çok açgözlüsün.
You could never control your appetite. So greedy.
Ayrıca sahip olduğun şeyleri de kontrol edemezsin Lilith.
And you could never control your proteges, Lilith. Please, your highness -......
- Tahmin bile edemezsin.
You have no idea.
Bir adamın laptopunu öylece istila edemezsin! Lütfen.
You can't just invade a man's laptop!
- Bana yardım edemezsin.
You can't help me.
Her zaman yardım edemezsin.
You can't always help.
- Gördüğün şeyleri inkâr edemezsin.
You can't ignore what you saw.
Milek hakkındaki bu saçma kararı kabul edemezsin.
You can't just accept this stupid decision about Millek.
Telefonu ver, ikisini birden elde edemezsin.
Gimme the phone. You can't have it both ways.
Artık edemezsin adamım.
Not anymore, man.