Fakir traducir inglés
4,092 traducción paralela
Yani şimdi, fakir ve deli yerine, zengin ve eksantriğim.
So now, instead of being broke and crazy, I'm rich and eccentric.
Fakir insanlar öylece dışarı çıkıp antibiyotik alamazlar.
Poor people don't just run out and buy antibiotics.
Başarılı bir restoran işletmecisiyim, Ödemek için kanını ve spermini satmak zorunda olan fakir bir garson değilim sonuçta.
I'm a successful restauranteur, not some poor waiter who has to sell his blood and semen just to pay for it.
Ama iyi haber şu ki ; fakir olmamız bizim suçumuz değilmiş.
But the good news is, it really isn't our fault that we're poor.
Sonra da fakir insanların parkını yeniden yaptırdım.
Then I made her re-fix up the poor people's park.
Ne, sana bir yüzük alamayacak kadar fakir mi?
What, he was too cheap to buy you a ring?
Fakir olarak mı ölmek istiyorsun?
Do you want to die poor?
Fakir birine keçi falan veriyorlar.
They give a poor person like a goat or something.
Besin açısından fakir, oksijeni bol bu sularda hayatta kalmak için mercanlar, gün ışında beslenen alglerden korunmak için sığınak geliştirmişlerdir.
To survive in these nutrition-poor, oligotrophic waters, coral provides shelter to aalgae that feeds on sunlight.
Zengin ya da fakir. Nüfusumuzuz yarısı tüm kıyıların 100 km çevresinde yaşıyor.
Rich or poor, half of our population lives within 100 kilometers of water.
Annem Endonezya'da fakir çocukların ayakkabı yaptığı bir hayır kurumunu ziyaret ediyor.
My mom is in Indonesia visiting her charity where poor children make shoes.
Oh, bir yerlerdeki fakir bir muhitte bile olsa, sosyal güvenlik almak zorunda.
Oh, even if he was on skid row somewhere, he has to collect social security.
Yasal ya da yasadışı vardır ya da mutlu ya da mutsuz, zengin ya da fakir, ölü ya da diri ama yanlış ya da doğru diye bir şey yoktur.
Well, there's legal or illegal, there's, uh... happy or sad, rich or poor, alive or dead, but there's no wrong or right.
Asya'nın her yerinden fakir köylüler iş ve eğitim vaatleriyle buraya getiriliyor.
Mm-hmm. Poor villagers from all over Asia are brought here with the promise of a job, education.
Evet, polisler adamın fakir bir kimsesiz olduğunu düşünüyorlar.
Oh. Yeah, the cops think the guy was just some poor drifter.
İyi niyet olarak kıyafetlerinizi bağışlamanız bir asalet... ve o fakir adamın sizin verdiğiniz tişörtle ölmesi bir utanç meselesi.
Noble that you donate so much of your clothing to Goodwill... And a shame that that poor sap ended up with your shirt.
* Fakir kalırım sandın sen olmazsan yanımda, bak olmadım *
♪ you thought that I'd be broke without you ♪
Ben fakir yetiştim.
I grew up poor.
Sakat'ı, Tarantula Kafa'yı ve Fakir Richie'yi idare edebiliriz çünkü onlar da bizler gibi ulusal çapta şampiyondu ama grubumuza katılma davetimize, Sapphire'ın Kusmuk kitabından esinlenmiş İki Paralık travesti adayı ve Mike ile Molly'nin kızı dâhil değildi.
That won't be a problem. We could handle Gimpy and the Tarantula Head and Richie Poor, because you guys were national champs like us, but our invitation was not extended to pre-op Precious based on the novel Barf and Mike and Molly's daughter as part of our crew.
İçeridekilerden daha genç, daha fakir ve daha ıslak olduğun için gözün korkmasın.
Don't be intimidated because you're younger poorer and wetter than everybody in there.
Fakir halklara değil, yoksulluğa karşı savaş açardık.
We waged wars on poverty, not poor people.
Fakir ülkelerde,... bir ev elliye yakın insanı barındırabilir.
And in poor countries, one house is like a home for fifty.
1070 yasası var, BP, ve fakir insanların doktorlara tavukla ödeme yapmasını öneren bir senatör adayı var.
We've got 1070, BP, and a senate candidate who says poor people can pay doctors with chickens.
Margaret, Arizona'da, hükümet kendi fakir vatandaşlarının ihtiyaçlarını zar zor karşılıyor sağlık, eğitim, sosyal güvenlik...
Margaret, here in Arizona, the government can barely pay for the needs of native-born poor as it is... Welfare, education, social security...
O yüzden, eski bir cerrahı fakir bir adamın mezarlığının yanındaki park ihlalini ve hayatını kurtarman için bir sürü parası olan ebeveynleri bir araya getirince, ne ortaya çıkıyor?
So... a surgeon who's no longer a surgeon, a parking violation incurred near a poor man's cemetery, and two parent who have lots of money to save your life. Roll it all up... what does it say?
Bunları New Jersey'e götürmek yerine fakir bir mahalleye atalım, çünkü onlar kendi pislikleriyle yaşamayı dert etmezler.
Instead of taking that all the way to New Jersey... let's just dump it in a poor neighborhood because they don't mind living in their own filth.
Fakir bir kızdı, ağı olmayan bir kortta tenisi öğrendi, bilirsiniz hani şu filmlerde yükselen kişiler gibi.
She grew up poor, learned how to play on a court with no net, you know, the whole rags to riches thing.
Tamam, bazen fakir çocukluk hikayelerini abarttığını düşünüyorum, ama devam et.
Okay, sometimes I think the stories of your childhood poverty are exaggerated, but continue.
Bu fakir ve zavallı yaşlı adama bir şeyler vermek istemez misiniz?
Might you spare the briefest of moments for a poor old soul who has nothing?
Rusya, tüm dünyada fakir ülkelerden toprak satın alıyor.
Russia has been buying up land in poor countries all around the world.
- Ben de fakir kalmak istiyorum zaten!
I wanna be a pauper.
Senin hayatın Gossip Girl gibi, tek fark herkes yaşlı ve fakir.
Your life's like Gossip Girl, only everyone is old and poor.
Fakir olduğumu biliyor musun?
Do you know I'm actually poor?
Fakir değilsin.
You aren't poor.
Fakir insanlar var ama sen onlardan biri değilsin.
There are poor people. You aren't one of them.
Benim kadar az paran olsaydı sen de fakir hissederdin.
You'd feel poor if you had as little money as I do.
Ama fakir değilsin.
But you're not poor.
Bunu söylemen gerçekten fakir olan insanlara hakarettir.
That's offensive to actual poor people.
- Fakir olduğunu sanıyordum.
- Wait, I thought you were poor.
Fakir erkek vurulurken ya da katledilirken yukarı bakar ya da dua ederler ve bu büyük ressamların dini doğalarının bir parçasıdır.
Before men are being shot or massacred, they look up, or they are praying, and it's part of that religious nature of the great painters.
Hırpalanan hep en fakir insanlar oluyordu.
They are always the very poorest people who get clobbered.
En şaşırtıcı olan ise hayata başladığım yerde fakir insanlarla yaşıyordum.
And the amazing thing is that is where I started in my life, living with poor people, and when I am with them in those circumstances,
Fakir olmayı hiç denedin mi?
Have you ever tried poor?
Kilise grubumla birlikte mahalledeki birkaç fakir çocuk için erzak topladık.
My church group, we raise supplies for a number of poor schools in the borough.
Diğer kadınlara üstün hissettiren hiç bir Amerikalı kadın fakir kalmamıştır.
No one's ever gone broke in America serving up a woman who makes other women feel superior.
En fakir semtleri buluyoruz fiyatları aşağı çekiyoruz ve sonra da her yeri kaplıyoruz.
We find the poorest neighborhoods, we drive down the prices, and then we just... pave it all over.
Umarım ölene kadar bir daha bu fakir hippi bokunu görmem.
I hope I never have to see this boring fucking hippie drug for as long as I live.
Bir zamanlar, fakir ve yalniz bir asker karisi varmis.
Once upon a time, there lived a poor and lonely soldier's wife.
Herkesin senin fakir ve tatlı Brooklyn'li Dan Humphrey olduğuna inanmasını istedin, ama Chuck ve Blair'in videosunu Gossip Girl'e yollayarak, düğününü mahvetmeye çalışan, sonra da suçu bana atan sendin.
You want everyone to believe you're poor, sweet Dan Humphrey from Brooklyn, but you sent that video of Chuck and Blair into "Gossip Girl"
Odette, zavallı ufak zengin kızdı Eddie ise şehrin fakir tarafındandı.
- Well, you have to understand, all the contestants are cast on this show to tell their unique yet familiar stories. Odette was the poor little rich girl, and Eddie was the kid from the wrong side of the tracks.
Fakir olması mı gerekiyor?
He's supposed to be poor?