English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ F ] / Feeding

Feeding traducir inglés

4,396 traducción paralela
Bir de şu emzirme mevzusu yok mu!
And all that breast-feeding!
Biliyoruz. Bu bağlandığı şeyle beslenen dev bir parazit.
It's a giant parasite feeding off whatever it's latched onto.
Beslenme alışkanlığı hakkında bildiklerimize göre...
And based on what we know about its feeding habits - -
Annesiyle birlikte. Karım onu emziriyor.
With his mother, breast-feeding.
Dönüşümü sonrasında 62547 beslenmeden 3 gün geçirdi.
After his initial transition, 62547 has undergone 3 day without feeding.
Ve neden sana onu yalan söylemek için zorladığımızı söyleyerek saçmalık yutturmaya çalışıyor?
And why is she feeding you all this crap about us forcing her to lie?
Yani insan olarak gelişimini tamamlayamamış ve hâlihazırda sizin vücudunuzdan beslenen kusurlu bir ikiz.
Well, it's an incomplete twin that never developed into a fully-formed person but still exists as a growth feeding off your body.
Sindirim sonuçları onun kendi türünden beslendiğini gösteriyor. kan bağı olanlardan.
The digestive results show that he's been feeding off his own kind, blood relatives.
Emzirmeyi destekleyen bir grubun eğitici fotoğraflarını içeren bir sayfayı almaya zorlamıştınız.
You forced a breast-feeding support group to take down a page that had instructional photographs...
Yaptıklarını ona rapor etmemi istiyor.
She wants me to keep feeding her your dirt.
Sıcacık ve her biri bebek kafası kadar ağır, incecik tüylerle kaplı ve iştahlandığında kırışmaya eğilimli.
Each as warm and heavy as a baby's head, with a similar covering of fine hair and tendency to wrinkle up when I need feeding.
Şirketimizden birisi Viola'ya kanıt sağlıyor, bu sayede bize saldırabiliyor,... bunun kim olduğunu bulmam istendi.
Someone in our firm is feeding evidence to Viola Walsh so she can attack us. I've been asked to find out who.
En başından beri McLeod'a bilgi veren sendin.
You have been feeding information to McLeod this entire time.
Hâlâ Pouch'u besliyor musun?
You still the one feeding Pouch?
- Ağzını topla çaylak. En başından beri McLeod'a bilgi veren sendin.
You have been feeding information to McLeod this entire time.
Hemşirenin içeriyle elinde bir besleme pompasıyla gelmesi sürpriz olmuştur.
I... so you can imagine our surprise when a nurse brought one in, along with a feeding pump.
Boğazına bir besleme tüpü sokarak bitecek basit bir iş değil.
And it isn't as simple as sticking a feeding tube down his throat.
- Benim kadar iyi biliyorsun ki besleme tüpü psikolojik açıdan tahrip edici bir şey.
You know as well as I do that a feeding tube is psychologically devastating.
Bu sabah aile kahvaltısını ve sabah kendimi beslemek için kardeş karımın göğüs pompasını hazırladım.
I was too busy feeding my family breakfast and getting my sister wife's breast pump packed - to feed myself this morning.
Ona çilek yediriyordum ve birden boğulmaya başladı.
I'm feeding him strawberries, and he starts choking. Turned blue.
Kafes temizleme, biberonla besleme ve "tahliye" işi var.
There's cage cleaning, bottle feeding and this thing called "venting"
Onları ben de besleyebilirim.
Feeding time. Hey, you know what? I can feed them.
Yediği şeyden bir örnek al belki onu hasta edebilir.
Get a sample of what he was feeding on, in case he gets sick.
Bunu yiyormuş.
He was feeding on this.
Vaşaklar mı? Beslenme alanlarını sidik ve eğer şanslıysan dışkıyla işaretlerler.
They mark their feeding area with urine and, if you're lucky, feces.
Eğer Dr. Saroyan hapsedilmeseydi dokudaki bu ayrışmanın vaşakın onu yemesinden 12 saat önce gerçekleştiğini not alırdı. - Yani ceset atılmış.
If Dr. Saroyan wasn't incarcerated, she'd note that the decomposition of this tissue indicates that the victim was dead six to 12 hours before the bobcat started feeding.
Yaptıklarını ispiyonlamamı istiyor.
She wants me to keep feeding her your dirt.
İşte, Starbucks'ta herkesin ortasında bebeğimi emzirmekle meşgul olduğum için daha önce yapamadığım sabah duyuruları.
Here are your morning announcements that I didn't do earlier because I was busy publicly breast-feeding my baby at Starbucks.
Birinin kafasını uçurmadan beslenmeyi bırakamıyorum demek oluyor ama şu duruma bir bak.
That means I literally can't stop feeding until I rip someone's head off, but look at us.
Kıtanın soylularının yarısı bizim ellerimizden beslenecek.
Half the continent's royalty will be feeding at our trough.
Olay yerindeki ortam sıcaklığını yağış miktarını, leş ile beslenmeyi hesapladım ve özür dilerim, eğer üç günden farklı bir şey söylerseniz, yanılırsınız.
I factored in ambient temperature at the scene, rainfall, the feeding of the carrion... I-I'm sorry, but if you were gonna say anything other than three days, you'd be wrong.
Bu da şahinin beslendiği kişiydi.
That's who the hawk was feeding on.
Yani derinizin altında tamamlanamamış, tam olarak insan formunu alamamış olan ikiziniz sizin vücudunuzdan beslenerek yaşıyor.
Well, it's an incomplete twin that never developed into a fully-formed person but still exists as a growth feeding off your body.
Bak, Cutler bize çok güzel bilgiler sağlıyordu.
Look, Cutler was feeding us good intel.
Matt'in bilgilerini buradaki erkek arkadaşına taşıdığını biliyoruz.
We know you were feeding Matt's intel to your boyfriend here.
Emzirme kriziyle ilgili olan bölümü de dahil mi?
Not even the chapter on the breast-feeding crisis?
Sana yemek vermiyorlar mı?
Ain't they feeding you?
Sana hayvanları besleme konusunda ne demiştim?
What I told you about feeding the animals?
Besleme onları oldu uyuşturucu organizasyonunun ıntel para huniler düşünüyorlar denizaşırı bir terör örgütü.
He's been feeding'em intel on a drug organization they think funnels money to an overseas terror cell.
Bu egosu hayâllerini besliyor olabilir bu hayâllerden kaçarsa kızıyla sağlıklı bir ilişki kurabileceğine inanıyor.
That ego may be feeding a sort of pipe dream, that if he does escape, he may actually get to have a healthy relationship with his daughter.
Evet ama o beslenmeyi bırakamadı.
Yeah, but he couldn't stop feeding.
Fakirlerin parasını aldın. Masumları incittin.
Scum like you, feeding off the innocent.
Emzirmeye bağlı demir eksikliği, aşırı zayıflama ve uykusuzluk.
Iron deficiency due to breast - feeding anorexia, insomnia.
Her üç saat karnı doymalı ve gündüzleri üç saatten daha fazla uyumasına müsaade etmeyin yoksa gece uyutamazsınız...
Now, he needs feeding every three hours, and don't let him sleep more than two hours during the day or you'll never get him off at night...
Bir tür fanteziyi besliyor olmalı.
It's got to be feeding a fantasy of some kind.
Mısır yiyen canlı tavuklar!
Live chickens feeding on corn.
Seni ödüllere boğuyor ki mağazada mutlu olup her şeyi olduğu gibi kabullenesin.
He's feeding you with prizes so that you feel happy here, so that you accept the way things are.
Uyku zamanı, kestirmeleri ve beslenmesiyle ilgili talimatları yazdım.
I wrote out instructions for his bedtime, nap time, and feeding.
Ve yerleri temizleyip ailenin karnını doyurmaya devam edebilmen için teftiş sırasında her yerin pırıl pırıl göründüğünden emin olmanı tavsiye ederim.
And if you would like to continue cleaning floors and feeding your family, I suggest you do everything you can to make sure this place looks just amazing for this evaluation.
- Hep besliyorsun bizi.
- You're always feeding us.
Birileri onları bizim kirli çamaşılarımızla mı besliyor?
Someone's feeding them our dirty laundry?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]