Felt traducir inglés
35,535 traducción paralela
Onun intikamını aldığımda Kurt'ün hissettiği şeyi hissedecekler!
They will feel what Kurt felt when I avenge his murder!
Noel sabahıymış ve on yaşındaymışım gibi hissettim.
I felt like it was Christmas morning and I was ten.
Orada olmanın nasıl olduğunu, nasıl koktuğunu.
Maybe, how it felt to be there, a smell.
- Hissettim W.
- I felt it, W.
- Ne hissettin?
- You felt what?
Hissettim W.
I felt it, W.
Ölümüne derinden üzüldüm sanki bir parçam benden koparılmıştı etimden et kesildi.
I felt his loss grievously, as if he'd torn part of myself away from myself.
Baştan midem bulandı ama sonra bulantının yerini güç aldı. Aynen öyle.
At first, I-I felt nauseous, but then... the nausea kinda gave way to... empowerment.
Ve Lucilla'nın bu hıncıyla, senatoda İmparatora karşı hınç dolu aristokratlarla iş birliği yaptı. Çünkü onlar da Commodus'un kendi onur ve itibarlarını çiğnediğini düşünüyorlardı.
And this resentment seemed to have worked with the other resentments among the leading senators and aristocrats, who also felt that Commodus had started to infringe upon their dignity and honor.
Bu kişilerin kendilerini yalnız hissettiklerini düşünebiliriz.
One can suppose that they must have felt enormously isolated.
Güvenebileceklerini bildikleri insanların sayısı son derece azdı.
The number of people whom they felt they could trust must be extraordinarily small.
Şeftaliyle keçenin yanına listeye yazarım.
I'll put in on the list with peaches and felt.
Sanki biri bedenimin içine girmiş gibiydi. Seni uyarabilmek için direnmeye çalıştım.
It felt like someone was inside my body and I was trying to resist it so I could warn you.
Anghela'yı gördükten sonra çok daha iyiyim.
I felt a lot better after seeing Anghela.
Korktuğu için panik atak yapmıyordu. Hayatı için suçlu hissettiğinden onları yaşıyordu.
He wasn't having panic attacks because he was afraid for his life, he was having them because he felt guilty.
Biraz çalışınca karnım acıktı.
I felt hungry after doing some work.
Buraya gelip bize katılmaya mı karar verdin?
Oh, decide to come back here and join us? Felt it all the way up there, did ya?
Bunlar kalbimin ta derininde sana söylemek istediğim sözlerdi ama söylemek çok tuhaf olur gibime gelmişti.
These are the words that had been in my heart to tell you, but I felt too awkward to be able to say it.
Zaman geçtikçe çetenin hissettiği gerilimi hayal edebilirsiniz.
You can imagine the tension the gang must have felt... as the time ticked by.
Singapur'da da aynisi var ama havalandirmayi hissetmedim.
Same in Singapore, but I haven't felt air conditioning once.
Her seferinde bana öyle geliyor, o şapkayı takıyor olman iyi bir şey.
I've felt this way for a while, but it's a good thing you wear that hat.
Ama o kadar da kötü değildi.
I am glad, but at the same time, it's not like it felt tiresome every day.
Yalnızca hissetmiştim.
I just felt it.
- Şu an sinirlerim laçka durumda. Bir mutlu, bir üzgün, bir yalnız sonra da harika hissediyorum.
I'm on the verge of being a nervous wreck right now and I felt happy, then sad, then lonely, and then splendid.
- Çektiğini hissettim.
Hey, I just felt a tug!
Dük olmak kaderimdeymiş gibi hissederdim hep.
I've always felt like I was destined to be a duke.
- Kasvetli Grimbald'ın İkilem Kelime Oyunu'nda azılı bir Sloorbeast'i yendikten sonra hissettiği gibi hissediyorum. Bekle.
- I feel as good as Grimbald the Grave must have felt at the Quibble of Quandary after besting a vicious Sloorbeast.
Hiç daha iyi olmamıştım.
I've never felt better. Oh, dear.
Hayır, yalnızca ondan bundan konuşurken ağladı ve acınası olduğumu söyledi bu yüzden ben de umutlandım.
We were just talking, and suddenly, she felt bad for me and cried. So I got excited.
Seni bırakıp gitmek içine sinmediğinden bunca zamandır seni orada bekliyordu.
He felt bad for leaving you behind. He's been waiting there for a while.
Dallarını birazını budayıp süsleyip püsledim.
I felt like pruning something.
Dürüst olmak gerekirse, bana karşı hislerin var diye canımı sıkıp endişelenmiştim.
Honestly, I felt a bit burdened, worrying that you had a special feeling towards me.
Sen de hissettin, değil mi?
You felt it, too, right?
Singapur'da da aynısı var ama havalandırmayı hissetmedim.
Same in Singapore, but I haven't felt air conditioning once.
Hissettim aramızdaki o bağı ben
♫ I felt our connection ♫
Oldukça etkilendim ve göğsüm sıkıştı.
It was really touching, and I felt really overwhelmed.
İlk defa böylesi bir acı hissettim.
It was first time I felt that kind of pain.
Bir aileye sahip oluyormuşum gibi hissettiğimden.
It felt like we were becoming family.
Acaba yüzüğü taktığınızda hissettiğiniz bir şey olmadı mı?
It just felt like it was mine. Did you feel anything when you put it on?
Uyku tutmadığı ve kendimi yalnız hissettiğimden baduk oynayabileceğimizi düşünerek buraya geldim.
I couldn't sleep and felt lonely so I was wondering if you were up for a game of Baduk.
- O kadının boyunu aşan bir isme sahip olduğunu da sezdim.
I felt that woman has quite a great name that she doesn't even deserve.
Fel'in var olduğunu hissettiğimden beri araştırmalar yapıyorum.
I've been researching ever since I felt the presence of the fel.
Hayatım boyunca hiç şu anki kadar çok acı çekmemiştim.
In my entire life, I have never felt so much pain as I do now.
O patlayacak gibi başımı hissettim ve sonra ı şeyler gördüm.
My head felt like it was gonna explode, and then I saw things.
Nihayet gözlerimi açtığımda, her şey bir rüya gibi geldi.
When I finally opened my eyes everything felt like a dream.
Evden ayrılalı sadece 18 ay olmuştu. Ama bana yıllar gibi gelmişti.
It had only been 18 months since I first left home but it felt like years.
Gerçek gibi hissettiren bir rüya gördünüz mü hiç?
Dylan : Ever had a dream that felt real?
Um... peki, ben 7 yaşındayken dans etmeye başladım ve benim için, gerçekten beni kendim gibi hissettiren tek şeydi, anlıyor musun?
Um... well, I started dancing when I was seven... And for me, it was really kind of the only thing that really, like, felt like me, you know?
Daha önce hissettiğim hiçbir şeyi sevmem ama yine de... tanıdık.
Like nothing I had felt before, yet so... familiar.
Patlamalar Moskova'da oldu, ancak dünyanın her yerinde hissettiler.
The blasts occurred in Moscow, but were felt around the world.
Sonuç olarak beni bir kere bile aramadığını.
But because in the end, he never called me once, how lonely I felt...