Framework traducir inglés

Ve bu çerçevede... yeni bir şov yaratmaya çalışıyoruz.

- and within that framework, we try and develop - a new show every day... - Paul, could you come back

İskeleti kurdum.

I finished the framework.

Önce bir iskelet, bir vücut lazım.

First we need the framework, the body.

Sadece bir taslak oluşturmanı istiyorlar.

They just want you to build a framework.

- Taslağın ne olduğunu biliyor musun?

- You know what a framework is?

Biliyorum, biliyorum, ve sebeplerin oldukça saygıdeğer ama bununla beraber Becket, Kilise bu konuyu kavgasızca araştırıp, hükümet kurumlarıyla olan barışı tesis etmelidir.

I know, I know, and your cause is worthy but nevertheless, Becket, the church must seek to exist peacefully within the framework of the state.

İşe alınırken, sizin görüşleriniz çerçevesinde kaldığım sürece, karışmayacağınızı söylediniz.

When I took this job, you said you wouldn ´ t interfere as long as I stayed within your framework.

Diyorsunuz ki bize, eğer var olan sistem çerçevesinde çalışırsak... istediğimizi elde ederiz.

You tell us that if we work within the framework of the existing system... that we will get what we want.

Başkan yardımcısı Abernathy bu akşam Guan'dan gelerek artık geçerliliğini yitirmiş olan SEATO planı hakkında görüşmelere başlayacak.

Vice president Abernathy arrives in Guam tonight, ready to begin talks tomorrow with foreign ministers of the now defunct SEATO pact. The purpose of the new meetings is to establish a new framework...

Yani, yönergeler çatısı altında Şeffaf Hükümet'i bir kenara koyarak daha esnek bir duruş mu benimsemeliyiz?

You mean that within the framework of the guidelines about open goverment that you have laid down, you're suggesting we should adopt a more flexible posture?

Einstein teorisinde buna net bir tanım getirdi :

Einstein found his absolute framework for the world :

Benimki de bu genç adamınkine benzer bir durum, kolejde... asılmış eski iskeletlerin nutuklarını incelediğimde... ben de bunun benzerini nasıl yapacağımı düşündüm.

And similar to the distress of this youth was my own trouble... when upon examining the old skeleton upon which most college orations are hung - I considered how I might incarnate that familiar framework.

Gerçekliğin nahif bir tezgahında,.. ... hayaller şekilleniyor, yeni yeni motiflerle.

On a flimsy framework of reality, the imagination spins, weaving new patterns. "

Çok güzel, bembeyaz, yaldızlı iskeletiyle.

So beautiful, so white, with a gilded framework.

Sanattan ne kadar hoşlandığını bilirsin.

I bought a framework for Cal. You know how he likes to draw.

Newton mekaniği çerçevesinden bakarsak... zamanda yolculuk imkanları sınırlıdır.

If we look at this in a Newtonian framework the possibilities of time travel were limited.

Bir iskelet yapısı ya da kas sistemi yok.

It does not have a skeletal framework or musculature.

Eğer bunu teorik bir çatı içerisine koyarsak, fizik...

If we can put this into a theoretical framework, physics...

Belki bütün Yahudi ya da Hıristiyan ahlakını reddediyor olabilirim ama ben beyzbol sezonu boyunca tek eşli olurum.

Despite my rejection of most Judeo-Christian ethics... I am, within the framework of the baseball season, monogamous.

Sistem hâlâ yüklü, dikkatli ol.

* * * The framework's still charged, so watch it.

Binbaşı, gövde yapımım çoğu kısmı yalıtkan bir madde olan üçlü-polimerden yapıldı.

Commander, much of my body framework is made up of tripolymers, a non-conductive material.

Audrey, ellerimde insanlığın dini felsefesinin temel yapısını oluşturan kutsal kitaplarını tutuyorum.

Audrey, I hold in my hands those holy books which constitute the fundamental framework of humanity's philosophy of good.

Savaş sonrası dönemde komünist emperyalizm terör kullanarak, insanları özgürlüklerinden yoksun bırakarak kan dökülmesine katkıda bulunmuştur.

They set the general framework. Local media more or less adapt to their structure. World news.

Herhangi bir gazetede ya da dergide herhangi bir haber, bir yazı gördünüz mü? - Cevap vermeye çalışıyorum. - Peki.

I think that we can see quite clearly some very, very serious defects and flaws in our society, our level of culture, our institutions which are going to have to be corrected by operating outside of the framework that is commonly accepted.

Altmışlı yılların hareketlerinin 70lere sonra da 80'li yıllara, toplumun farklı kesimlerine yayıldığını hatırlıyorum.

By the United States, in the US'case. The question is whether the media accept the government framework, or whether they use the same agenda, same set of questions, the same criteria for dealing with the two cases as any honest outside observer would do.

Gençlik gruplarına, İbrani yaz kamplarına liderlik ettim, sosyalist çift ulusluluğumuzun,... Yahudi birliğimizin ve bunun gibi birçok güzel paylaşımın içinde yer aldım.

One of the reasons why Nightline has the usual suspects is, one thing you have to do when you book a show is know that the person can make the point within the framework of TV. If people don't like that, they should understand it is as sensible to book somebody who takes eight minutes to answer as it is to book somebody who doesn't speak English.

Ama ana iskeletin üzerine kurulmuş ancak seçici bir gözün farkedeceği.. .. bir çok ruh halinin birbirine karışmış tonlarını yansıtan.. .. ince çeşitliliğe dayalı giysilerim..

But within that basic framework, there are many subtle variations only discernible to an acute observer that reflect the many moods, the many shades the many sides of George Costanza.

Her şey bir yana, doktor hasta ilişkisi tüm tıp bilimlerinin temelidir.

After all, the doctor-patient relationship is the framework for all medical science.

Özellikle de hedef kitle ayak takımı ise. Fakat sessiz film döneminde bir avuç film yönetmeni,.. ... filmlerine gerçek hayattan kesitler koyarak sıhhatli, şaşaalı hayata karşı meydan okumuşlardı.

But back in the silent era, a few filmmakers challenged... the ideals of glamour and wholesomeness by injecting... a dose of reality into their films, generally within the framework of the melodrama.

Derin ekoloji geleneksel bilimsel çerçevenin dışına çıkıyor... ve daha ileri giderek gezegen hakkında manevi farkındalığına ulaşıyor.

Deep ecology goes beyond the traditional scientific framework... to incorporate a greater spiritual awareness of the planet.

Geriye dönüp hayatını değiştirme şansı verilse neler yapılabileceği ile ilgili bir bakış açısı sağlıyor.

It provides a framework to work out... what you might do if you could go back and change your life.

Geriye dönüp hayatını değiştirme şansı verilse neler yapılabileceği ile ilgili bir bakış açısı sağlıyor.

It provides a framework to work out what you might do... if you could go back and change your life.

Beni özellikle etkileyen olağanüstü özelliği, deneyimlerinin çok dışında olan zor konuları özümseyebilme yeteneğiydi.

What impressed me particularly was his fantastic ability to absorb difficult questions that were quite outside of the framework of his experience.

Ve belki de asıl suçlu torununuzdur burada.

And all is within the framework of the Act.

Kum torbaları ve gümüş toplar doğru yerlere konuldu özel olarak metal bir yapı oluşturuldu ve araba aşağı düşerken darbe etkisini artırmak için cam çerçeve kondu.

Sandbags and silver balls are put into position on the specially constructed metal and glass framework below the car to enhance the impact of its descent.

"Yukarıda yazılan koşulları yerine getiren mahalli kulüplerin Gençlik ve Spor Bakanlığı, Futbol Federasyonu destekleme fonuna aktarılan paydan, karşılıksız para yardımı alacağı ve ve profesyonelliğin desteklenmesi amacıyla ekte belirtilen bankalarla yapılan karşılıklı mutabakat sonucu sözü geçen kulüplere düşük faizli kredi imkanı verileceği bakanlığımızca sağlanmıştır" Falan filan.

"The Ministry of Sport has decided to financially support all regional teams which fulfill the above-mentioned criteria within the framework of the Federal Soccer Fund. In order to promote professionalism, the banks listed below have agreed that the specified teams will be eligible for low-interest loans."

Büyüdüklerinde onları idare etmeye başladım.

But mostly I provide a framework in which they can flourish.

Olasılık çerçevesinde birdenbire ortaya çıkmış gibidirler.

It just does something out of the blue, according to a probabilistic framework.

Plan buysa, önce yasal zemin hazırlanmalı.

If that's the plan, I'm asking that some legal framework be built.

Tüm modern araştırmalar... Zamanın kırılgan bir çerçeveden ziyade elastik bir yapısı olduğuna işaret ediyor

All modern research... points to the elasticity of time, rather than a brittle framework

Tırmanmak, bulunduğun yerdeki merdivende de olabilir. İskelete... Ya da, yan taraflara.

Moving up can mean within an internal ladder, framework, or sideways to external, then up.

Fizikçiler açısından, genel görecelikle kuantum mekaniğini birleştirecek bir teori bulabilmek, Kutsal Kâseyi bulmak gibidir, çünkü bu çatı bize, evreni yöneten tüm güçleri açıklayacak tek bir matematiksel teoriyi verecektir.

For physicists, finding a theory that unites general relativity and quantum mechanics is the Holy Grail, because that framework would give us a single mathematical theory that describes all the forces that rule our universe.

Birleştirme'yi konuşmaya başladık ve bunun, Einstein'ın son yıllarına kadar tüm gücüyle üzerinde çalıştığı, bütün farklı kuvvetlerin tek bir büyük çatı altına alınması rüyasını gerçekleştirebileceğini gördük.

So we spoke in terms of unification. And we saw this as a possibility of realizing the dream that Einstein had expressed in his later years, of unifying the different forces in some deeper framework.

Böylece kuantum dünyasının yerinde duramaz davranışı, daha az hırçın hale gelerek, artık kuantum teorisiyle genel göreceliğin bir büyük çatı altında birleşebilmesine olanak sağlayacak bir yapıya dönüşmüştür.

So the jittery behavior is there, but it's just sufficiently less violent that quantum theory and general relativity stitch together perfectly within this framework.

Ona şu tarz sorular yöneltmelisiniz. Sonra ne oldu? Başka neler oldu?

So you have to be very mindful of the fact that when you're interviewing a child if the child starts to answer questions your responses should be somewhat in the framework of

Bu, insanların bencil arzularına yenik düşmelerini engelleyecek ahlaki bir çerçeve sağlayacaktı.

It would provide a moral framework that would stop people's selfish desires from overwhelming them.

Kaosa yol açan buydu çünkü toplumun birlikte karar verdiği ortak ahlaki çerçeve zarar veriyordu.

that was causing the chaos because it undermined the shared moral framework that held society together.

İslamcı görüşün merkezinde, Kuran'ın toplum için politik bir taslak olarak kullanılması fikri vardı.

At the heart of the Islamist vision was the idea that the Koran should be used as the political framework for the society.

Ve bilimsel inceleme Latin amerikada Alliance For Progress ( ilerleme ittifakı ) ile çalıştık. Fakat ayrıca da işler yaptık.

In Latin America, our activities fall within the framework of the Alliance for Progress, but we also reach out to every country of the free world wishing to benefit from US economic and technical aid.

Birçok insan, sanırım, değerleri tamamen içselleştiriyor, bu en kolay ve en başarılı yolu.

According to the propaganda model, both liberal and conservative wings of the media, whatever those terms are supposed to mean, fall within the same framework of assumptions.

- Dediğim şey... - Ne diyorsun? - Dediğim şey Bayan Kennsinger'ın mirası ile ben ilgilenmedim.

I'm saying I didn't handle Mrs. Kennsinger's estate, and anything outside of the framework of your wife's lawsuit is not my...