Game traducir inglés
60,990 traducción paralela
Bu nasıl manyakça bir oyun böyle?
What kind of sick fucking game is this?
Hayır, bundan da iyisi, ölüm sonrası oyun.
No, better than that - posthumous game.
Oyun başladığında hep haberim olur.
I always know when the game is on.
Bu benim oyun suratım.
This is my game face.
Oyun başladı.
And the game is on.
Yani, dört yılın boyunca işimizin en iyisiydik.
I mean, we were at the top of our game for years.
- Kurtarma oyunu.
- The salvage game.
Oyundan çıktığını sanıyordum.
I thought you were out of the game.
Yetenek avcıları her maç seni izliyordu, istediğin takıma gidebilirdin.
I had Scouts coming to every game, you could have written your own ticket.
Angel Grove bunu yapabilir mi?
Will they level in their game? Can Angel Grove do it?
- Oyun değilmiş.
Not a video game.
- Bu bir oyun değil.
This isn't some sort of game.
- Oyun olmadığını biliyorum.
God damnit, I know it's not a game.
Sezon öncesi bir maçta dizimi kırdım.
I blew my knee out during a pre-season game.
Calcio storico burada Floransa'da oynadığımız çok eski bir oyun.
Listen, Calcio storico is a very ancient game that we play here in Florence.
Bir maç ben de oynayayım.
Let me play a game.
Ama sakatlanırsan maç biter, tamam mı?
But if you get hurt I stop the game, ok?
Hayır Amerikalı, bu oyun sadece İtalyanlar içindir.
No, americano, this game is only for Italians.
Bugünkü maçı beğendin mi?
Hey, did you like the game today?
Çünkü geçmişte yetkililerin.. ... maç çok şiddetli oldu diye.. ... maçı bitirdiği olmuştu.
Because you know that the authorities have actually shut the game down in the past because it is so violent.
Oyunun ve Floransa'nın tarihini de.
The history of the game, and the history of Florence.
Oyuna hürmet et.
Respect the game.
Yarın maçım var.
There's a game tomorrow.
Yarın maça gitmek istiyorsan, sorun değil.
You want to go to your game tomorrow, that's fine.
Oyun başladı.
The game's afoot.
- Oyun başladı.
The game is on.
Tanrı aşkına Sherlock, oyun değil bu!
For Christ's sake, Sherlock, it's not a game!
Oyun başladı.
The game is on.
Bu bir oyun mu?
Is this a game?
Saçma sapan bir oyun mu bu?
Is it just a bloody game?
- Bu bir oyun mu şimdi?
' - Is this supposed to be a game?
Yeni bir oyuna geçme zamanı.
Time to play a new game.
Hayır, oyun değil.
No, it's not a game.
İhtiyacın olacağını söyledim çünkü sıradaki oyunu sadece iki kişi oynayabilir.
I told you you'd need it, because only two can play the next game.
Eurus, uçaktaki kızla konuşmama izin verirsen, istediğin oyunu oynarım.
Eurus, let me speak to the little girl on the plane and I'll play any game you like.
- Bir oyun oynuyoruz.
We're playing the game.
- Oyun evet, şimdi anlıyorum.
The game, yes, I get it now.
Orada oturup şu zihni uyuşturan oyunu oynamak.
Sitting there, playing that mind-numbing game.
Oyun başlıyor.
The game begins.
Oyun mu oynayacaksın?
You gonna play a game?
Oyun.
Game.
Hangi oyunu oynayacaksın?
What game are you gonna play?
Ciddi bir mesele bu Dougie, oyun oynamıyoruz burada.
This is serious, Dougie. This is no game.
Oyun.
- Game. - Uh-huh.
Tamam Dougie, oyun oynayalım o zaman.
Okay, Dougie, we'll play a game.
Ev ödevi oyunu olacak. Son iki gündür okulu kaytardın çünkü akıllı çocuk.
It's a homework game, since you missed the last two days of school, smart guy.
Bir futbol maçına bahis yaptı.
He took points on a football game.
Oyun planı.
Game plan.
Ben bahsettiğim şey Aşırı ve yoğun bir gerçeklik oyunu şovudur
What I've been talking about, is an extreme and intense reality game show
Onun oyununu oynayacak değilim.
I'm not gonna play his game.
Şimdi detaylara giremem ama şunu bil, her şeyi altüst edecek.
This is a game changer.