Garipti traducir inglés
1,424 traducción paralela
Gördüğüm şey ise, çok ama çok garipti.
What I did see was... was really weird.
Garipti, çünkü bir şekilde ben sanki o gibiydim.
It was weird'cause it was like I was her somehow.
Bush her konuşmasında tipik taşralı halini takınırdı. Bunda da gerçekten çok iyiydi. Bir başkanın oğlu olduğu düşünülürse bu biraz garipti.
Whenever Bush would give a speech, he would do this down-home, kind of a country-boy thing, and he was really good at that, which is kind of strange considering that he's the son of a president.
Fakat her şey çok garipti, ben bile sorunla başladım.
But everything was so weird, even I started having doubts.
çok garipti... sadece... tam benim olduğum binanın üzerinden uçtu.
it was weird... Just--just... it flew right over my building.
İçeride olanlar gerçekten garipti Sen iyimiydin?
It was weird what happened.Were you ok?
Bu çok garipti.
Okay, that was weird.
Çekip gitmeleri biraz garipti.
But there was something odd about the way they left.
- Gergin ve çilgin ve çok garipti.
- Intense and crazy and just awful.
Ve korkutucu ve garipti, ölü, çürümüş bir kediyi gecenin bir yarısı mezarlığa taşımak, ama bu, annemi gerçekten mutlu etti.
And... it was creepy and morbid, carrying around a dead, decaying cat in the cemetery in the middle of the night, but... it made my mom really happy.
Garipti.
Weird.
Garipti.
It was weird.
Yani, tersanedeki ceset garipti biliyorum...
I mean, I know the body At the docks was weird,
Ama biraz garipti.
A bit weird, though.
Çok garipti.
It was weird.
Bu garipti, değil mi?
That was weird, right?
Onlar hep garipti.
They're always weird.
Aynı zamanda garipti, sanki 1987 dönemin gibiydi.
Strange, too. It was like 1987.
Garipti, evet, ama bir rastlantı da olabilir.
It was weird, yes, but it could be a coincidence.
Ve garipti, çünkü, onun için her şeyin bittiğini biliyorduk.
And it was strange because we knew it was over for him...
Başlangıçta biraz garipti, ama oraya gittik.
A little weird at first, but we go there.
Sadece onunla tanışmak garipti.
It's just a strange way to meet her.
Evime yaptığı ziyaret... kesinlikle garipti, ama belki de haklısın.
Her visit to my place was... definitely weird. but maybe you were right.
Biraz garipti aslında.
It was kind of strange.
Bu biraz garipti.
Well, that was weird. Wow.
Beş yıl önce falan geldi. O zamanlar bir garipti.
I had her like five years ago, and she was creepy then.
Ne demek garipti?
What do you mean, she was creepy?
Çok garipti gerçekten, ama eğlenceliydi de.
It was really weird, but it was fun.
Oldukça garipti.
Uh... that was weird.
Hannah her zaman biraz garipti.
Hannah's always been kinda weird.
Ha? Kulüplerin etrafında dolanman garipti ama nedenini şimdi anlayabiliyorum.
you know Ibuki-sensei?
Garipti.
Awkward.
Ed bir kaç gün önce gitti. Daha önceden ödediğinden, bu garipti.
Ed took off a couple of days ago, which was odd, since he pre-paid.
- Çok garipti.
- That was bizarre.
Pekala. Bu gerçekten ama gerçekten çok garipti.
This is really, really weird.
Buldugu sey gerçekten garipti.
What he found was really strange.
Biraz garipti.
Okay, that was weird.
Çok garipti, bir şekilde hazırlıksız olmayı seviyordum.
it was strange, and in some way I liked to be despreparado.
Ama biraz garipti.
But it was weird though.
Yalnız bu seferki biraz garipti.
And this one guy was weird, though.
Tamam, bu çok garipti.
Okay, that was just weird.
Garipti. Ve unutulması güçtü.
Strange... and haunting.
Beni öylece umut içerisinde bekletmesi garipti.
It's funny how he kept me hoping.
bu biraz garipti?
Hup... huh? huh?
İşte bu garipti.
Hey, guys.
- Bu garipti, değil mi?
- That was weird, wasn't it?
Çok garipti.
It was too weird.
- Çok garipti. Acayipti.
- It was weird.
Belki önemli değildir ama son toplantıda ruh hali garipti ve Carrie, farklıydı.
the mood was weird, and Carrie was different.
Bu biraz garipti, değil mi?
That was kind of weird, huh?
Garipti.
It felt weird.