Gidemedim traducir inglés
586 traducción paralela
- Gidemedim, Hank.
- I couldn't, Hank.
Gidemedim.
I couldn't leave.
Yiyecek bir şey yoktu, ama ben gidemedim.
There wasn't nothing to eat, but I couldn't leave.
Kız kardeşini görmeye gidemedim.
I couldn't go to see your sister.
Ben gidemedim.
Me, I couldn't make it myself.
Ortağım askere gitti, ben gidemedim.
My partner enlisted right away. I couldn't make it.
Bakacak çocuğum olduğu için hiç bir yere gidemedim.
And I never went anywhere'cause I had a kid to look after.
Telefonla suç ihbarı yapılmış bir kaç yere hala gidemedim.
I still got a couple of house calls to make.
O sığırlarla fazla uzağa gidemedim.
I didn't get very far with them.
- Hayır. O kadar üzerine gidemedim.
I couldn't push that.
Seni görmeden gidemedim.
I couldn't go away without seeing you.
Bugün işe gidemedim.
I just couldn't go to work today.
Getiremedim sevgilim, çünkü bana çok az zaman verdin, eve gidemedim.
I couldn't ; you gave me so little time.
Aileme bile gidemedim.
I couldn't even go to my parents.
Bankaya bile gidemedim.
Couldn't even get to the bank.
Ziyaretine bile gidemedim.
I couldn't even visit him.
Gidemedim.
Couldn't go.
Riviera'dan öteye gidemedim.
I've never been further than the Riviera.
Ne kadar çok istesem de, gidemedim.
As much as I wanted to, I couldn't do it.
Öğle yemeğine gidemedim daha.
Always when one wants to go to lunch.
İşlerin yoğunluğundan gidemedim.
I've been going loco.
Hiçbir zaman bir okula gidemedim, ve iyi şeyler öğrenemedim.
What with me not never having no schooling and knowing no better.
Ama ben gidemedim.
Well, I couldn't go.
- Evine gidemedim.
I haven't been to your house.
St. Regis'e hiç gidemedim.
I never did get to the St. Regis.
Bu sene Cannes'a gidemedim.
I couldn't go to Cannes this year.
Ama oraya gidemedim.
But I couldn't get there.
Gidemedim, Lyon.
I couldn't, Lyon.
Sonuncusuna gidemedim.
Well, I didn't make the last one.
Nerede olduğunu öğrendiğim anda, ona yardım etme gücünün bende olduğunu bildiğim için onu bırakıp gidemedim.
But once I discovered where he was, I could not leave him there... when I knew it was in my power to help him.
Burada olduğumu bilmiyordun ve ben de gidemedim.
You didn't know I was here and I couldn't leave.
- Gördüğünüz üzere gidemedim.
- As you can see, I couldn't get away.
- Gidemedim.
- I couldn't.
Farmington'daki mezuniyet sınıfı toplantımı kaçırdım. Çünkü Jack Kennedy'nin seçim kampanyası zamanıydı ve ben burada annemle, kedilerle, evle ve T. Logan'la sıkışıp kalmıştım. Bu yüzden gidemedim.
I missed out on the reunion of my graduating class in Farmington... because that was the fall that Jack Kennedy campaigned to get in... and I was stuck here with Mother, the cats, the house and T. Logan... and I couldn't go.
- Çekip gidemedim.
I couldn't leave.
- Çekip gidemedim.
- I couldn't leave.
Gidemedim. Uçağa binerken tablomu çalmaya çalıştılar.
They tried to steal my painting as I was boarding the plane.
Veda etmeden gidemedim.
I was Merlin, I was Nostradamus, I was the magician who contended in magic with Moses.
Hayır. Gidemedim.
No, I couldn't make it.
"Bir şekilde kıyıya dek geldim, ama daha fazla gidemedim..."
Somehow, I made it to the shore, but I could move no further...
Mezun olamadık.Zaten Californiya dan bile gidemedim.
Screw graduating. I've been thinking about heading out to California anyway.
Düşünebiliyor musun kaç arkadaşıma geçen haftalar gidemedim.
Have any idea how many people I've not seen lately, because we hold up here?
Ben gidemedim çünkü suçiçeği çıkarıyorum.
I have chickenpox or I would be there too.
( Music ) Uzaklara gitmeyi denedim ama uzaklara gidemedim ( Music )
( Music ) I tried to get away but I couldn't get far ( Music )
Bu yıl henüz gidemedim.
I haven't been this year.
Ben gidemedim.
I couldn't make it.
Gidemedim.
I couldn't.
Gidemedim.
You didn't go.
Sokaklara çıkamadım, futbol oynayamadım, Nürnberg'e gidemedim.
play fussball or go to Nürnberg.
Hastaneye gidemedim.
I couldn't go to a hospital.
Bir kuş olmama rağmen uçup gidemedim.
I may be a bird, but I can't fly away.