Girme traducir inglés
3,741 traducción paralela
Ya da Yağmur Getiren'in, ihtiyaç duyduğumuz yağmurla bizi kutsamasını bekleyerek erkenden mezara girme riskini göze alacağız.
Or risk early grave waiting for the Bringer of Fucking Rain to bless us with much needed shower.
Bu mahkeme emri, içeri girme ve eşyalarınızdan bazılarına haciz getirme imkanı sağlıyor.
This court order entitled me to seize property.
Hiç o konuya girme, Alex.
Don't go there, Alex.
Ya o kıyafetleri? Okula girme sebebinin Carmen'in kaplumbağa suratlı favorisi olduğunu herkes biliyor.
Now, everyone knows the only reason Hummel got in is'cause he's Carmen's pet turtle-face.
Ve uzun zamandır bu, "araya girme" işi olmadan, birine bu kadar, yakın hissettiğimi bilmiyorsun.
And you don't know how long it's been since I felt this close to someone without all of this getting in the way.
- Hemen tribe girme.
Don't get your panties in a wad.
Sakın o konuya girme.
Don't even go there.
Sadece Adalet Birliği üyeleri ve Ekip'in kıdemli üyelerinin Gözlem Kulesi'ne girme yetkisi var.
Only Justice Leaguers and senior members of the Team are authorized for the Watchtower.
NSS'e girme fikrinden onu ne olursa olsun vazgeçirmeliydik.
We should've stopped her from going to the NSS until the end.
Benim eve girme olayını araştıran takımda çalışıyor.
He's on the team working my break-in.
Araca girme kararı alındı.
A decision was made to enter the vehicle.
Ben sana başka kadınlarla ilişkiye girme diyor muyum?
Do I tell you not to get into relationships with other women?
- Girme baba, kusura bakma.
Not now, Dad.
- Buraya girme iznimiz olduğundan emin misin?
Are you sure we're allowed in here?
Bana iyilik yapıyormuş havalarına girme lütfen.
So, please, don't pretend you're doing me any favors.
Laboratuvara girme izni de var.
Mm-hmm, and she had access to the lab.
Anne, onunla birlikte sen de girme sakın küvete.
Anne, do not get in there with him.
Hapishane dramına girme lütfen.
Please don't get dragged into the prison drama.
Evet, eve zorla girme veya bir boğuşma belirtisi yok.
Yeah, no sign of a break-in or a struggle.
Hapse girme tehlikesiyle karşı karşıya olan ben değilim.
I'm not the one facing prison.
Pekâlâ, evet, bunu ciddiye almamış ama dereceye girme ihtimalim riske girdi.
Okay, yes, he phoned this one in, but my run at Valedictorian is in jeopardy.
Olsun, girme.
I might not.
İçeri girme, hayır!
Don't go back inside, no!
İçeri girme!
Don't go inside!
Eğer yalan söylersem ikimizin de hapse girme riskini alıyorum!
If I lie, then I risk sending us both!
Sadece iş süresince oraya girme iznimiz vardı.
We only had security clearances for the duration of the job.
O yola girme, Jo.
Don't go down that road, Jo.
Zorla eve girme, kadınları bağlama.
Breaks in, ties them up.
Adamın aklına girme, Robert.
Oh, don't go putting ideas in his head, Robert.
Seni endişelendiren bu mu? Anayasa mahkemesine girme şansın?
Is that all that was bothering you... your chances of making it to the high court?
- O sorunun cevabı hayır olacaktı. "Hayır" da bırak. Tanımlama, detaya girme veya açıklama.
You leave it at "no." you do not qualify, elaborate, or explain.
Doku örneklerimin bozulduğu gece morguma girme imkânı olan tek kişi sendin.
Your the only one who had access to my morgue the night that my tissue samples were corrupted.
Parçaların birbiri içine girme kısmı...
The insertion of part A into part...
Alarm şirketi polise 22 : 00'de zorla girme olduğunu söylemiş.
Alarm company notified the police of a break-in at 10 : 01 P.M.
Sorma zahmetine bile girme.
- No. No, don't you even ask.
Ben dönene kadar monoloğa girme, söz mü?
Promise not to monologue till I get back? Give it up, professor.
İçeriye girme işini biz yapacağız.
We'll handle the BE.
İçeriye girme derken neden bahsediyorsun?
BE? You mean, breaking and entering?
Zorla girme belirtisi yok.
There were no signs of forced entry.
Eve gittim ve yatağa girme şansım bile olmadı.
I went home, couldn't even try to go to bed.
Mangaya tekrar girme şansın yok bunu sen de biliyorsun zaten.
There is no replacing rescue squad... But you already know that.
Bazı yolunu sapıtmış aptallar bana boyun eğmekte isteksiz davrandılar. Benim emrime girme fikrine çok sıcak bakmadılar.
Some misguided fools couldn't quite warm up to the idea of bowing down to me.
Daha fazla detaya girme.
Don't get into too much detail.
Hayır, şimdi içeri girme.
No, don't go in now.
İçeri girme.
Do not come in here.
Hiç havalara girme.
Don't condescend.
O konuya hiç girme.
Don't go there.
- Bu gece içeri girme ihtimalin nedir?
- What are the odds of you getting inside?
Bu bahse girme gerekçen ile aynı sebepten.
For the same damn reason you made it.
Bakanlığa girme.
Honey, please, don't do it.
Bakanlığa girme.
Do not go in there.