Goin traducir inglés
10,197 traducción paralela
Hey. Önüne baksana be!
Hey, watch where you're goin'!
Sen şeker toplamaya gidecek misin Sinead?
Are you goin'trick or treating Sinead?
Senin bu beni küçümseyen, Psikolojik kitap terimlerine ihtiyacım yok, tamam mı?
I don't need you goin'around throwing'out these textbook terms... like some condescending know-it-all.
Bu sarmalar kaçtan gidiyor, heh?
How much these little rollies goin'for, huh?
Bir yere gitmeyeceğim.
I ain't goin'nowhere.
O hapise girecek, John.
He's goin'to jail, John.
Ucuza da satıyorlarmış.
Goin'cheap as well.
Yakaladım. 75. caddenin batısına gidiyor.
He's goin'west on 75th.
O yokken çılgınlık artıyor.
Goin'a little crazy without him.
Lanet bozkıra gitmem!
Like rats in a trap! I'm not goin'on no bloody moors!
Deniz kabuğu alaşağı olacak.
Puka shell is goin'down.
Yüreğime indirecektin.
You had me goin'.
Ukalalık yapmadığın günün nasıl geçiyor?
How's your day of no snark goin'?
Neler'oluyor?
- What is goin'on?
N'oluyor Donnie?
What's goin'on, Donnie?
- Neler oluyor?
- What's goin'on?
Sen iyisi mi git.
So you better get goin'.
Nasıl gidiyor?
Hey, how's it goin'?
Evine gidecekti.
She was goin'home.
- Nereye gidiyoruz?
- Where are we goin'?
# Bu hafta sonu çıkıyorsun dışarıya #
♪ This weekend you goin'out ♪
# Katılıyorsun partiye seni durdurmaya çalışsa da #
♪ If he try to stop you, you goin'off ♪
Siz beyler nereye gidiyorsunuz?
Where are you guys goin'?
Silahları indiriyoruz.
Weapons are goin'down.
Partiyi bozmaktan nefret ederim,... ama Başkan ölene kadar hiçbir yere gitmiyorsunuz.
Hate to spoil the party, but you guys aren't goin'anywhere until the President's dead.
Başkan ölene kadar hiç bir yere gitmiyorsunuz.
You guys aren't goin'anywhere until the President's dead.
Kendime biraz zaman ayırıp, South Park'a doğru gidiyorum. Her yerde dostane yüzler, kötülükten uzak alçak gönüllü insanlar.
I'm goin'down to South park gonna have myself a time friendly faces everywhere humble folks without temptation
South Park'a doğru gidiyorum, dertlerimi bir yana bırakıp. Gece gündüz, çifte park edilir, insanlar "N'aber komşu" diye bağırır. South Park'a doğru gidiyorum, biraz gevşemek için!
I'm goin'down to South park gonna leave my woes behind ample parking day or night people spouting howdy neighbor heading'on up to South park gonna see if I can't unwind
İşler benim için iyi gidiyordu.
Things were goin'just fine for me.
- Hot Rod çocukların peşini bırakmayacak.
'Cause Hot Rod's just gonna keep goin'after them kids.
Nereye?
Where you goin'?
Öyeleyse ilk olarak biz oraya bakmak!
Den dats where we be goin'first!
Ben hiçbir yere gitmemek.
Mesa not goin'nowheres.
Neden herkes...
Why's everyone goin'...
Senin neyin var?
What is goin'on with you?
- Ne oldu?
- What's goin'on?
Şu önünde tecavüz ettiğin çocuk mu?
The guy you're goin'in front of?
Devam et.
Keep goin'.
Tamam, şimdi yukarı çıkıyorum.
Well, I'm goin'upstairs now.
Dostum, nasıl gidiyor?
Oh, hey. Hey, man. How's it goin'?
Erik'in ofisini, arabasını araştıracağız.
We're goin'to dig into Erik's office, his car.
Onlarla gidiyorum.
I'm goin with them.
Amirlerine dışarıda çok garip olaylar döndüğünü söylesen iyi edersin.
You better tell your bosses there's some weird shit goin'down out there.
- Neye devam ediyor? - Michelle için küçük boy chai lattesi.
What's she got goin'on?
Ben harekete geçiyorum.
I'm goin'in.
Baloya yalnız gitti ve seninle gitmek istiyordu.
She went to prom alone, and she wanted to go with you, so nice goin'.
Bak, neler oluyor Steve?
Look, what's goin'on, Steve?
Benimle işin bitti mi yoksa?
Aren't you goin'to finish me?
Giriyor muyuz, girmiyor muyuz?
We goin'in, or what?
- Neler oluyor burada?
What the hell's goin'on?
- Gidiyor musunuz?
You're goin'away?