Greed traducir inglés
1,496 traducción paralela
En sevdiği kitaplardan birisi, insan doğasının genlerimizi aktarırken nasıl açgözlü ve rekabetçi bir yol izlediğini anlatan "Bencillik Geni" idi.
One of his favorite books was The Selfish Gene, about the ways human nature is steered by greed and competition in the service of passing on our genes.
Enron ve Andy Fastow ` un, paralarını almak için Wall Street ` in aç gözlülüğünü kışkırtmakta bu denli yetenekli olduklarını görmek inanılmaz.
It's just amazing how skilled Enron and Andy Fastow were at working Wall Street, playing on Wall Street's greed, in order to get money out of them.
Zaman içinde kendi kibir ve açgözlülüklerinin kurbanı oldular. Bunca sorumluluk yüklenip, vaatlerde bulunduktan sonra aynadaki yansımalarını görmek zorunda kaldılar.
And over time they became victims of their own hubris, victims of their own greed and so it's like taking so much promise and possibility and looking at it in a mirror and seeing the flip side reflected back at you.
Açgözlülüktür bunun sonu.
The shadow of greed that is.
Burası her zaman hayat ve güzellikle doluydu ta ki, kötü insanlar orayı matkaplarıyla çubuklarıyla açgözlülükleriyle ve cinayetlerle değiştirene dek.
This place was always filled with life and beauty... but evil men have changed that... with their drills... their pipes... greed... and murder.
Pekâlâ, şirketin binlerce kafası vardır. Hepside açgözlülükle birbirlerine bağlılar tamam mı?
Well, the Company has thousands of heads... all stuck together with the glue of greed.
Şirket kibir yüzünden gelmekte olan tehlikeyi... göremeyecek hale mi geldi?
Has this company become so blinded by arrogance and greed that... it cannot see the danger that stares it in the face?
Açgözlülüğe mi?
Greed?
Ancak aç gözlülükten daha yıkıcı bir melek yoktur.
But there is no angel as destructive as their greed.
Onunla baş edebileceklerini düşünürler. Ama aç gözlülük cezbedilemeyen tek yılandır.
They think they can handle her... but greed is the only snake that cannot be charmed.
Açgözlülük sonunda hepsini ele geçirir.
Greed gets'em all in the end.
Hırs, insanın doğasında vardır. ... ve bu, bizi bilgiye götürür.
Greed is human nature, and desire for knowledge drives us.
Ben sadece William'ın hırsını ve senin öğrenme arzunu kullandım.
I merely made use of William's greed, and your desire for knowledge.
Suçu dehşet verici ama bunu açgözlülükten değil çaresizlikten yaptı.
His crime was appalling, yes, but it was motivated not by greed but by desperation.
Gezegen Hayat Irmağı'nı bir silah olarak kullandı ve dünyanın dışına fışkırdığında tüm çatışma, tüm hırs ve hüzün yok olup gitti.
The planet used the Lifestream as a weapon and when it burst out of the earth all the fighting, all the greed and sadness everything was washed away.
Hepsi açgözlülük.
See it's all about greed.
Aç gözlülüğün sonunu getirecek. Çünkü sonunda seni.
It's greed that it's gonna be the death of you,'cause you...
Her zaman, hırs, kibirlilik ve güç hakkındaydı.
It was always about greed, arrogance, and power.
Açgözlülük.
Greed.
Yalan aldatma, açgözlülük haset, iftira ve bağışlamayı ifade eden kelimeler buralarda hiç duyulmamış.
The words denoting lying, deceit, greed, envy, slander and forgiveness have never been heard.
Korku hırsa sürüklüyor, hırs da savaşlara.
Fear leads to greed, greed leads to wars.
Enron'un ölümcül bir kusuru. ... varsa o da. ... kendini beğenmişlik, kibir, hoşgörüsüzlük.
The fatal flaw at Enron if there is one, you say it was pride but then it was arrogance, intolerance, greed,
En sevdiği kitaplardan birisi insan doğasının genlerimizi aktarırken nasıl açgözlü ve. ... rekabetçi bir yol izlediğini anlatan "Bencillik Geni" idi.
One of his favorite books was The Selfish Gene, about the ways human nature is steered by greed and competition in the service of passing on our genes.
Enron ve Andy Fastow'un, paralarını. ... almak için Wall Street'in. ... aç gözlülüğünü kışkırtmakta bu.
It's just amazing how skilled Enron and Andy Fastow were at working Wall Street, playing on Wall Street's greed, in order to get money out of them.
Zaman içinde kendi kibir. ... ve açgözlülüklerinin kurbanı oldular. Bunca sorumluluk yüklenip vaatlerde bulunduktan sonra.
And over time they became victims of their own hubris, victims of their own greed and so it's like taking so much promise and possibility and looking at it in a mirror and seeing the flip side reflected back at you.
Açgözlülüğünüz, dünya üzerindeki cehennemi uyandıracak.
Your greed will unleash hell upon the world.
Kızımı başıboş olmakla ve bunları para hırsıyla yapmakla suçladılar.
They accused my daughter.. .. of being loose and.. .. that she did all of this for her greed of money.
Aç gözlülüğümün kurbanı oldum.
I fell victim to greed.
Son zamanlarda maaş bordrona baktın mı hiç? Bana, iyi bir anlaşma gibi geliyor.
Never underestimate the power of human greed Lieutenant Henson.
Hırs.
Greed.
Bilmiyorum ama sanırım kontrolü güçlendirmek ve hırs için savaşıyoruz.
I'm not quite sure, but I think it's for powering control, for greed.
Servet uğruna gelmiş olmalı.
He must have come in greed of wealth.
Bencilliğin ve açgözlülüğünden dolayı kızı bunca zamandır hapsettiğin yeter artık.
Don't confine that girl anymore just because of your selfish greed.
Tüm bunları kendi açgözlülüğüm için yaptığım düşünüyorsan durma işimi hemen bitir.
Only if you think I plotted this whole thing for my own personal greed.
Ülkeniz yabancıları küçümsüyor kültürünüz yok ve açgözlülüğünüz midemi bulandırıyor.
Your country's foreign policy is despicable... your culture is crude, and your gluttony and greed make me sick.
Zevk olsun diye öldürmeyi keşfettiniz. Açgözlülük, haset etme insanoğlunun kendini ifade etme biçimidir.
Invented killing for sport, greed, envy... it's man's one true art form.
Açgözlülük, arzular, şehvet, kıskançlık tarafından tüketiliyoruz.
We're consumed by greed, by ambition, lust, jealousy.
Biliyormusun sen iki ölümcül özelliği birleştirdin : hırs ve oburluk.
You know, you managed to supersize a combo of two deadly sins- - greed and gluttony.
Sanırım hırs dedikleri böyle bir şey.
I believe greed has gotten in his way.
Bullock'ta düşmanlık... ve açgözlülük olmayabilir mi? Çünkü Swearengen... Bullock'un cebini doldurma işini üstlenmişti.
Might not greed and enmity in Bullock... be served by passing on to Swearengen... an overture beneficial to Bullock's pocket... requiring of Swearengen the demeaning business of filling it?
Yolsuzluk ve açgüzlülük yaparak ayakta kaldılar.
They stood for corruption and greed.
Bunun adı açgözlülüktür.
- That's just greed.
Birkaç ilan dağıtıp modern tıbbın dar görüşlülüğünden ve açgözlülüğünden bahsederek zengin olabilirsin.
Hang up a shingle and condemn the narrowness and greed of Western medicine. You can make a damn fine living.
Hırslarına yöneliriz.
We appeal to their greed.
Açgözlülük, Cumhuriyetçiler, lacivert takım elbiseler...
greed, Republicans, navy suits.
- Açgözlülük.
- Greed.
Oh, yani, gereksiz olan herşeyden... Utançlardan, popülerlikten ve sıkıntılardan...
Oh, god, I mean... everything unnecessary... like... cliques and... greed and popularity and harassment -
Umarım bu açgözlülük başarı sağlar ve almak için oraya gelir.
I'm hoping that greed wins out over smarts and he comes to claim it.
Başkaları açgözlülükle taşların peşine düşecek ve dünyayı açlığa, savaşa ve mutlak yıkıma götürecek...
Trust your gut! Greed will drive others to hunt the Stones... and will drive the world to famine... war and the earth's ultimate destruction.
- gerçekten de cennet b.ku yüzünden burdayız.
Oh, hatred. Gluttony. Greed.
Hayır, hırsının eseri.
It was greed.