Grocery traducir inglés
1,881 traducción paralela
Ve şu aşağıda çok şirin bi bakkal dükkanı var, Orası alışveriş yaptığım yer.
And then there's a really cute grocery store down there, so that's where I shop.
Bakkal dükkânındaki müziği dinleyerek dans ediyordum.
I just keep listening grocery store music. Dance along the passages.
Adam ayak işlerini yapıyordu. Etraftan faturaları topluyordu.
He's a errant boy, send by grocery clerk to collect the bills, right.
Küçük, pirinçli bir ton balığı alırsın. ve bir şişede viski.
Stop by the grocery, pick you up a tuna on rye, a fifth of whiskey?
Şimdi normalde ülke çapında içtiğimiz içecekleri düşün. çoğu bir şişe içinde
Now try to think about the way we normally consider juice in our country, which is in a bottle, in a grocery store.
Arabasını bir marketin park yerinde bulmuşlar.
They located her car outside a grocery parking lot.
Ben eee - Bir arkadaşımla markete gittim... ve bir kutu jodie'nin kurabiyesini gördüm... ve birden ağlamaya başladım... ve koşarak marketten dışarı çıktım.
I, uh... I went to the grocery store with a friend... and I saw a box of Jodie's favorite cookies... and I just... I burst into tears... and I ran out of the store.
Bunun bir marketin otoparkında olmadığını nasıl bileceksin?
You don't think he could've got a scratch in a grocery store parking lot?
Bu adam markete falan gitmiyor.
This guy doesn't go to the grocery store.
Bakkal burada.
There's the grocery store.
Bakkal alışverişi.
- Grocery shopping.
Yiyecek taşımacılığı da.
So do food deliveries to grocery stores.
Sanırım bir bakkal dükkanı vardı.
I think he owned a grocery store.
Çin bakkalının arka odasında erzakların içinde uyuyan yaşlı bir adamım.
I'm an old man sleeping in a rope bed in a room behind a Chinese grocery.
- Yakınlardaki bir market olabilir mi?
In the grocery store nearby?
İyi bir market alış verişine ihtiyacımız var.
We need a decent grocery shopping.
Kilise, manav?
Anything familiar... Church, grocery store?
Marketten bir şeyler almam lazım.
I need to get some things from the grocery store.
Yine bilincimi kaybetmişim. Ve yine şu marketteki kadının yanında çıplak olarak uyandım. İki çocuğu, bir de tembel oğlu var gibi.
I just woke up... again... naked... again... next to that woman from the grocery store who has two kids and a lazy boy.
Ben bakkala gidip tartar sosu alacağım.
I'm gonna go to the grocery store and get some tartar sauce.
Eve gelip alışveriş listesi yapmamı ister misin?
So, you want me to swing by your place later and make you a grocery list?
Firmanızın en büyük müşterisiyim
The biggest client your firm has is a chain of grocery stores.
Ama hatırlatayım, o sadece bir film ve bu markette uçan maymunlar yok.
But again, that was just a movie. And there's no flying monkeys inside the grocery store.
Annesi Cheryl, Chicago'daki bir marketin alış veriş arabasından kaçırıldığını iddia ediyor.
Her mother Cheryl claimed she was snatched from her shopping cart in a Chicago grocery store.
- Okulun oradaki bir manavda çalışıyorum
- Got a job at a grocery store Right out of college.
Belfest kulüp binasının hemen yakınında marketi var.
She owns a grocery store a block away from the Belfast clubhouse.
Polly'i markette gördüm. O eve kadar takip ettim.
I spotted Polly at the grocery store, followed her to that house.
Bir kaç hafta önce ufak bir market toptancısında işe başladım.
I, uh, got a job at a grocery wholesaler a few weeks ago.
Dün bakkaldan dönerken oldu.
Happened yesterday on my way back from the grocery store.
O zaman önce seni bırakırız, oradan da markete giderim.
Okay, I'm gonna drop you off, and then I'm gonna go to the grocery store.
Kimin Marketler için Silah'a bağışladığını buldum. Market teftişleri sırasında ortaya çıkmış.
I found who donated it to Guns for Groceries off surveillance at the grocery store.
Market alışverişi mi?
Little grocery shopping?
Bunlar marketlerde 10 kat daha ucuza satılıyor.
This stuff costs 10 times more than at a real grocery store.
Üç farklı markete gittim.
I have been to three different grocery stores.
Market kulüpleri ve kütüphane üyelikleri.
Grocery clubs and library memberships.
Hiç yiyeceğimiz yok çünkü alışveriş etmiş gibi görünüp alışveriş yapmadın.
We don't have any other food, because you haven't done the grocery shopping like you said you would.
Bana bir iyilik yapıp markete gider misin?
Can you do me a favor and do a grocery run?
Marketteyken kıyafetlerini çıkarmaya başlamış.
Dude started peeling his clothes off at the grocery store.
Market alışverişi, piyango, şeker falan ne isterse alsın.
Grocery, lottery, candy, whatever.
Öldürüldüğü gece, 24 saat açık bir markete gidip 2 şey almışsın.
The night that he was murdered, you went to a 24-hour grocery store and bought two things- -
- Boyle, dün River Oaks'ta bir marketin önünde arabayı çalmış.
Boyle jacked it at a grocery store in River Oaks yesterday.
Yani, markette tanımadıklarıma söyleyebilirim ama eğer gülerlerse, "yo, yo, yo, arkadaşlarıma gülemezsiniz" derim.
I mean, I may tell strangers at the grocery store, but if they laugh at you, I say, "No, you can't laugh at my friends."
Ayrıca bu, Maine'de kamp ateşi etrafında oturup sıkıImaktan ve Lois'in market hikayeleri anlatmasından daha eğlenceli.
Besides, this will be way more fun than hanging out in Maine with the wives, sitting around a campfire, listening to Lois tell grocery stories.
Ted, senin cheesecake'i getirmen gerekiyordu ama onun yerine iki alışveriş torbası ve daha önce hiç görmediğimiz bir kadın getirmişsin.
Ted, you were supposed to bring a cheesecake, but instead you brought two grocery bags and a woman we've never seen before.
Mali kayıtlarına bakarsak ya, süpermarketlerden daha çok cips satıyor ya da eskortluk servisinden kazandığı parayı saklıyordu.
Now, judging from his financial records, Either he's selling more chips than a grocery store, Or he's hiding income from his escort service.
Sigaracı kız rolü için mi neymiş.
A grocery store owner or something...
Evet, bir süredir markete gitmiyorum.
Yeah, I haven't been grocery shopping in a while.
Birkaç gün önce Gary ve ben markete gittik,
So then a couple days ago, we're at the grocery store,
Deniz uçakları her hafta malzeme ve yiyecek getiriyor, eti de balıkçılar ve avcılar sağlıyor.
Float planes bring grocery and hardware deliveries on a weekly basis, and fishermen and hunters provide the town's meat supply. Hey.
Onları markete götürdüm içkiciye götürdüm ve önümüzdeki cumartesiye kadar neye ihtiyaçları varsa yaptım.
I drive'em to the grocery store, The liquor store and whatever else they need To get'em through till t he next Saturday.
Tam karsida bakkal var.
There's a grocery opposite.