Görmüyor musun traducir inglés
4,133 traducción paralela
Görmüyor musun?
Don't you see?
- Görmüyor musun, yeterince üzgün!
Look, he's very upset!
Doktorluk yapıyorum, görmüyor musun?
Can't you see I'm doctoring?
Tabelayı görmüyor musun?
Can't you see the sign?
Görmüyor musun?
Can't you see?
Jimnastik yaptığımı görmüyor musun?
Can't you see I'm trying to do my a calisthenics?
Bu sporun babana neler yaptığını görmüyor musun?
Don't you see what this sport has done to your father?
Oh, Bree, görmüyor musun?
Oh, Bree, don't you see?
Abla, görmüyor musun trafiği?
Can't you see the traftic?
Bunu görmüyor musun, Santa?
Don't you see that, Santa?
Hanımının yardıma ihtiyacı olduğunu görmüyor musun?
Can't you see your mistress needs help?
O aptal Potty'le çıktığım için kendimi nasıl hissettiğimi görmüyor musun?
Can you see how I must have been feeling, to go off with a fool like Potty?
Görmüyor musun, hayaletler bizim canımızı almaya geliyor!
Don't you see the ghosts coming for her life!
Konuştuğumu görmüyor musun?
You can see that I am talking.
Görmüyor musun senin bu inatçı tavrın seni oltaya get-
- Eh... - Can't you see your stubborn arrogance is gonna bite you in the--Agent Darcy.
Sen kendini farklı görmüyor musun?
Don't you see yourself differently?
Buradaki yazıyı görmüyor musun?
Can't you see the sign?
Görmüyor musun anlaşmaya çalışıyorum burada?
Do you... do you see what I'm dealing with here?
- Sen onu görmüyor musun?
Don't you see him?
Ne yaptıklarını görmüyor musun?
Don't you see what they're doing?
Görmüyor musun?
Don't you understand?
Seon Ho'nun hayatının nasıl değiştiğini görmüyor musun?
Can't you see how Seon Ho's life has changed?
Yani, "Ağladığımı görmüyor musun?" der gibi.
Which means something like : "Don't you see me crying?"
Görmüyor musun, aptalın teki bu!
Can't you see he's an idiot?
İnkâr etmenin sana neye mâl olduğunu görmüyor musun? Kariyerin, nişanlın, kız kardeşin.
Don't you see what denial has already cost you?
"110 Volt'ta kullanın." yazdığımı görmüyor musun?
Can't you see I wrote "Use 110 volts"?
Sigara içtiğimi görmüyor musun?
Can't you see I'm smoking?
Görmüyor musun nasıl olduğunu?
You can't tell by looking?
Ağladığımı görmüyor musun?
Can't you see that I'm crying?
- Şunu görmüyor musun?
- Don't you see it?
- Ha siktir, şunu görmüyor musun ya?
- Shit, don't you see it! ?
Gerçekten benim ne kadar meşgul bir insan olduğumu görmüyor musun?
Do you really not see how unavailable you've been to me?
Seçeneklerimizi değerlendirene kadar seni bir kenarda tutacağız. Görmüyor musun?
Ww--we're keeping you on retainer while we evaluate our options.
Artık beni bir pislik olarak görmüyor musun?
You don't see me as a jerk now?
Dostum, durumu daha da kötüleştirdiğini görmüyor musun?
Man, don't you see you're mixing things up even worse?
- Sana değer verdiğimi görmüyor musun?
Don't you know I care for you?
- Bu yanlış. Görmüyor musun?
- It's wrong, don't you see?
Görmüyor musun yok işte.
You can see it's not here.
- Büyükbaba Hasta, Görmüyor musun?
- Grandpa's sick, can't you see?
Holmes'un burada senden bilgi saklamasında bir sakınca görmüyor musun?
And you don't mind that Holmes here was withholding that information from you?
- Onunla evlenmek istemediğini görmüyor musun?
- Don't you see she doesn't want to marry him?
Görmüyor musun? Adam hiç zararsız bir köpek gibi değil. Adamın saçı yok ve kadınsı elleri var.
Don't you see that his premature balding and feminine hands indicate masculinity issues, not unlike a dog who barks with no bite.
Bunun ne kadar çılgın bir fikir olduğunu görmüyor musun?
Do you see how crazy this is?
Burada ben varım, görmüyor musun?
Hey. Don't you see me here?
Şu halini görmüyor musun?
Can't you see yourself?
Sadece onun sağlığı için değil. Eğer bu hastalık tekrar hortlarsa ne kadar berbat bir şey olduğunu görmüyor musun?
Not only for her sake, but for Next time this disease fall on us, can not see how violent is it?
Neyi denemek istedin, bu kız ölmüş görmüyor musun?
What did you want to try, don't you see this girl is dead?
Neşeli bir ev hanımı olduğumu görmüyor musun?
Can't you see that I'm a perky little housewife?
Yaralanmış, görmüyor musun?
Can't you see he's injured?
Mezun olacağın için ne kadar heyecanlı olduğunu görmüyor musun?
You see how excited she is about having a graduate?
Bunun beni ne kadar üzdüğünü görmüyor musun?
Can't you see how much this is hurting me?