English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ G ] / Gıttı

Gıttı traducir inglés

1,707 traducción paralela
Küçük Chubby, bebek makinesindeki büyük ağrıdan çok, herkesin ondan nefret ettiğini fark etmesinin acıttığını anlattı.
Little Chubby explained that what hurt more than a stabbing pain in his baby makers was realization that everyone hated him.
Yardımın lazım. - İlgini dağıttığımı sanıyordum.
- Oh, I thought I was distracting you.
- T, G R. Kimi aramıştınız?
TT Medical Plans, that called?
- T, G R. Kimi aramıştınız?
TT Medical Plans. With whom I speak? It is John, Alice.
T, G R. Kimi aramıştınız?
TT Medical Plans, that called?
Şok dalgaları buraya kadar geldi, ortalığı dağıttı.
Shockwave reached all the way down here, really knocked a lot of stuff loose.
Sen sadece insanların canını acıttığında mutlu oluyorsun.
The only time you're happy is when you're hurting people. Wow.
Başkan kısa süre önce Greenleaf'in çıplaklar kampında tatil yaptığını yazan bildiriler dağıttı.
In recent days, the president has aired ads claiming Greenleaf... has vacationed at a nudist colony.
Ama Anne Ayı canımı acıttığı için bütün gece uyuyamadım.
But because Momma Bear gave me such a concussion, I had to stay up all night.
Noel arifesinde çift vardiya çalıştığı için İra greenblatt'a çok teşekkürler bu sezonun ruhunu iyi yansıttın, dostum.
First off, great big thank you to ira greenblatt for working double shifts on Christmas eve.
Ortalığı yeterince ısıttık. Vücudu kurşunla süslenmiş bir savaş gazisini taşırken yakalanmayalım.
We got enough heat without any of us being found carrying a decorated war vet's body with a bullet in it.
Bunun markayı yansıttığını düşünüyoruz.
We think it really brands the chain.
Biz gayler kendimizi sex düşkünü, lubunya takıntılı kişiler olarak tanıttığımız sürece asla belirli bir kaliteye ulaşamayacağız!
We are gay and not get nowhere as perverts
Her zaman dağıttığımızı sonradan toplarız.
We always clean up after our messes.
Mikropları öldürecek kadar ısıttığınız için şanslısınız.
Obviously the heat was enough to kill anything toxic.
Biliyorum. Acıttığını biliyorum.
I know, I know, I know it hurts.
Acıttığını biliyorum.
I know it hurts.
Ne yaptığınız pek anlamış değilim ama Bay Wenger duysa şehri dağıttığınızı, buna kesinlikle karşı çıkardı.
I don't know about you guys, but I... think that Mr Wenger would be against hacking the whole city down.
Senin de başını ağrıttığım için özür dilerim.
I have to apologize for putting you in that spot.
Ya da benim dağıttığımı düzeltmesini.
I don't want your dad or anyone else's to fight my battles...
O, suyu dağıttığını duyurdu, zehirlediğini değil.
HE CONFESSED TO RELEASING THE WATER, NOT TO POISONING IT.
yani sen onun, rezervuarımı uçurup, suyumu dağıttığını, ama zehirlemeyecek kadar prensiplerine... bağlı olduğunu mu söylüyorsun?
SO, YOU BELIEVE HE WOULD BLOW UP THE RESERVOIR, DISTRIBUTE MY WATER, BUT THAT HE'S TOO PRINCIPLED
Senin de başını ağrıttığım için üzgünüm.
I'm sorry that I got you involved in this.
Gel buraya. ... dağıttığını toplardı.
Come here she cleans up her messes.
Roma'dakiler hâlen odunla yakılan ocaklar kullanıyor. Bizdeyse Vezüv'ün ısıttığı sıcak kaynaklar var.
In Rome, they're still using the old wood-burning furnaces, but we've got hot springs heated from Vesuvius itself.
Bir kavminin 70 yılı, arşa değen ekinler biz kullarının azığı, katığı şifa dağıttığın ihtiyarlar kullarına kucak açan ermişler, evlat doğuran analar sana sığınır, senin adınla yola çıkar ve yine senin merhametinde can veririz.
38,697. 38,702. 38,701.
Dün bana davetiyeleri arkadaşlarına dağıttığını söylemişti ama bugün onları yırtılmış halde yatağının altında buldum.
Yesterday he told me he had given out the invitations to his friends... but today I found them under his bed, ripped to pieces.
Ama arada, şimdi dağıttığım tatil kitabına da bakın.
But also take time to look at the summer book I'm handing out now.
Bir mağazada imza dağıttığım sırada oldu.
I signed books in a store when it happened.
Canını acıttığım için özür dilerim.
I'm sorry I hurt you.
- 9 mm Beretta, NATO'nun dağıttığı standart silah.
- Beretta 9 mm, standard NATO issue.
Sevgilim, nasıl yapıldığını bilen bir kadına hiç sırtını kaşıttırdın mı?
Hey, lover, you ever had your back scratched by a woman who really knows how? Oh, come on.
- Serserinin teki birkaç ay önce kafası kızıp ortalığı dağıttığı sırada olmuştu.
Some hack knocked them off a few months back when he was pissed off over not making his month's lease.
Oradaydım Susan Doran'a tepeden bakarak saldırıyor kuşkularımı onun üzerine yansıttığımın hiç farkına varamıyordum.
Well, there I was, I mean, so self-righteously attacking Susan Doran, I mean, never realising I was just projecting my doubts onto her.
Güney Afrika Ulusal Partisi bütün kabileleri Güney Afrika'ya dağıttı, bende onları serbest bırakacağıma dair, hazine karşılığı anlaşma yaptım.
The South African National Party has disbanded all tribes in South Africa, I simply made a deal with them to leave them alone, in exchange for the treasure.
Boktan bir şeydi ama dağıttığın eli oynamak zorundasın, sanırım.
It was the shits. I guess.
Gerçekten nasıl acıttığını biliyorsun, değil mi?
You really know to bother me.
Evet, sizin orayı dağıttığını duydum.
Yeah, I heard he made a scene. Sorry.
Yalan yere yemin etme cezası ihtimali ile beraber b1987004 dosyası ile ilgili olarak siz, Ajan Ellison, kayıtlara geçen bütün söylediklerinizin ve dava dosyasının sizin hatırladıklarınıza dayanarak, gerçekleri yansıttığına yemin ediyor musunuz?
So under possible penalty of perjury, as it relates to case file B1987004, do you, Agent James Ellison, today attest that all that you've recorded and said, case file's accurate and factual as far as your recollection can warrant?
Büyük bir tanesi sapıttı, sığınağın yarısını öldürdü.
A big one flipped on us, took out half a bunker.
Rüyaların onları gören insanın içindeki anlaşmazlıkları yansıttığını söyleyebilirim.
I can tell you that dreams tend to mirror the central conflict in the dreamer.
Bir seferinde, yemin ederim ki, bu çocuklara, sırf eğlence olsun diye, porno dergileri dağıttılar. Hustler ve Maxim gibi şeyler işte. Ve küçük hacılara, ne için savaştığımızı gösterdiler.
Like this one time, I swear to god, they thought it'd be funny to give these little kids, like, porn mags like Hustler and Maxim and shit, show the little hajis what we're fighting for.
Bir kişiden alıp, fikrimi iki kişiye dağıttım bu da aldığımdan fazlasını verdiğim anlamına gelir.
Sure, I took from one person, but I gave the idea to two other people, which means I have given twice as much as I have taken.
Leonard konuyu dağıttığı için toplaması bana kalıyor sanırım.
{ \ pos ( 192,205 ) } Well, since Leonard seems to be dropping the conversational ball, { \ pos ( 192,205 ) } I guess I'll just have to pick it up.
Uyuşturucu dağıttığımı söylüyorlar. Dağıtmıyorum.
They say I deal drugs, I don't.
Ortalığı dağıttın, şimdi temizlik yapacaksın.
[crying] You made a mess... And now you're gonna Clean it up.
... halk sağlığı için gerekli olan uzun süreli testleri yaptırmadan bilinçsizce marketlere dağıttın ve şu an yaşamları tehlikede.
you don't really do scientific due diligence, so, uh... in the past decade, you've introduced genetically modified product into the market without anything close to the kind of rigorous long-term testing necessary to guarantee public safety,
Dağıttığını fark eden olmuş mu soruşturacağım.
I'm gonna check around. I'm gonna see if anyone saw anything that made them think he was falling off the wagon.
Ve o da kendisini bir yaşam formu olarak tanıttığında... ve sığınma talep ettiğinde, onu kaçırdıllar.
And when she proclaimed to be a life-form.., and sought asylum, they snatched her.
Yoksa bir dahaki sefere sıvısını akıttığım şey araban olmayacak.
Or next time it won't be your piece of shit car I'm draining fluid from.
Juanita, annesinin canını acıttığımı düşününce, doğruyu bilmesinin, en iyisi olduğuna karar verdik.
So, when Juanita thought that I might be hurting her mother, we decided it was best that she knew the truth.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]